Drive it traducir turco
5,186 traducción paralela
Plus, all the windows are blown out, so he couldn't really drive it anywhere without being noticed.
- Ayrıca bütün pencereler parçalanmış. Fark edilmeden bir yere gitmesi mümkün değildi.
They can drive it or milk it as far as I'm concerned.
Bana sorarsan ne halt ederlerse etsinler.
"They can drive it or milk it..." you can.
"Ne halt ederlerse etsinler." dediğini duymak istersen gelebilirsin.
Yes. You'll drive it splendidly.
- Görkemli bir şekilde halledeceksin.
If you can start it, you can drive it.
Eğer çalıştırabilirsen sürebilirsin.
I was gonna drive it.
Kullanacaktım.
I was supposed to drive it to a parking lot in Brooklyn, park it, and walk away.
Brooklyn'de ki bir otopark'a park edecektim ve gidecektim.
All we got out of him was that the band stole this limo when he wasn't looking. He pinged it, found it parked in an alley, tried to drive it back.
Ondan öğrenebildiğimiz kadarıyla grup, o yokken limuzini çalmış takip etmiş, boş bir arazide park halinde bulmuş.
I'll drive over there with Jane, and we'll check it out.
Tamam, Jane'le birlikte oraya gider bakarız.
It's a guest house at the end of the drive.
Yolun sonundaki konuk evindeyiz.
- I'll give it a drive-by.
- Bir denerim. - Harika.
In Emperor Qin's drive to consolidate his far-flung empire, he took drastic measures to standardize everything within it.
İmparator Çin, hükümdarlığında uzaklara yayılmış imparatorluğunu pekiştirmek için her şeyi tektipleştirmek adına sert tedbirler aldı.
I'm fine to drive. It's only a few blocks.
Ben sürebilirim, birkaç blok sadece.
It's like an hour's drive.
- Bir saatlik falan bir yol.
Major environmental organizations don't tell you to do much besides live your life the way you've been living it but change a light bulb from time to time drive less, use less plastic, recycle more.
Başlıca çevre örgütleri çok yapmak söyleme Yanı sıra hayatını yaşa Bunu yaşayan been yolu Ama bir ampul değiştirmek zamandan zamana Daha az sürücü, daha az plastik kullanımı, daha fazla geri dönüşüm.
It was an emergency so I asked him to drive me here.
Acil bir durumdu, bu yüzden beni getirmesini rica ettim.
I've never seen a gorilla drive a car before, but if you put it in a museum, I'm not gonna call it art.
Daha önce bir gorilin araba kullandığını da görmedim ama bir müzeye koyarsan ona "sanat" diyecek değilim.
It's a nightmare when guests are a nuisance and I feel so guilty, but I wasn't sure we were even going to make it down the drive.
Konuklar sıkıcı olunca tam bir kabus oluyor ve kendimi çok suçlu hissediyorum. Ama o sürüşü halledebileceğimizden bile emin değildim.
Let it drive the magic and prove them all wrong!
Bırak büyüyü yönetsin ve onlara haksız olduklarını göstersin.
It's a long drive.
Yol uzun.
'Cause if you did, it would drive the whole office into a shit storm of biblical proportion. Isn't that right?
Çünkü eğer bahsedersen, tüm ofisi devasa boyutta bir bok fırtınasına sürükler, değil mi?
It'll take a few hours to drive there.
Arabayla birkaç saatlik mesafe.
Is it possible the incoming image was changed before it reached the hard drive?
Görüntünün sabit diske girmeden önce değiştirilmiş olması mümkün mü?
You saw someone commit a crime, a despicable act, and you didn't drive straight to the authorities to report it?
Birinin bir suç işlediğini görüyorsunuz, aşağılık bir olayı, ve doğruca durumu anlatmak için yetkili yerlere gelmiyorsunuz.
But your analysis of the hard drive showed it was fried at 2 : 30 a.m. Wait.
Bekle.
Every time I drive past that place, I think it ought to be condemned.
Ne zaman bu yerin yanından geçsem istimlak edilmesi gerektiğini düşünürüm.
It was on a U.S.B. drive.
USB bellekte geldi.
They sit there yammering about "my hearing aid this," and, "my artificial hip that." It's enough to drive you crazy. Well, you know, Camille isn't that way at all.
Oturup "kulağım duymuyor" "platin kalçam şöyle" diye vırıldanırlar.
Let's start at the beginning, with, uh, the flash drive and the woman who gave it to you.
En baştan başlayalım. Flash disk ve onu sana veren kadın.
He'd leave a flash drive somewhere and I'd find it.
Bir yerlere bir flash disk bırakırdı ve ben onu bulurdum.
The plan was to drive me over there when Ivan was in bed but the night he'd planned to do it... he was gone.
Plan, Ivan uyurken beni oraya götürmekti ama bunu yapmayı planladığı gece gitmişti.
I have to drive the R.V., or it'll look suspicious.
Karavanı ben sürmeliyim yoksa şüphe çeker.
It's like an hour's drive back and forth to the Stansburys'from St. George's.
Stansbury evinden St. George'a kadar arada bir saatlik yol var.
Joe fried Cameron's hard drive and made it look like she degaussed her backups.
Joe, Cameron'ın hard diskini uçurmuş ve yedeklerini de kendi manyetize etmiş gibi göstermiş.
It's like, everything that I tolerated about you for the past 15 years just started to drive me insane again, like how stubborn you are.
Son 15 yıldır tolere ettiğim şeyler beni tekrar delirtmeye başladı. - Ne kadar inatçı olduğun gibi.
There are so many options. When can we take it for a test drive?
Ne zaman deneme sürüşü yapabileceğiz?
I doubt we'll be able to take it for a test drive before - -
Gitmeden önce test sürüşü yapabileceğimizden şüpheliyim.
It's not a whole lot, but it'll get you through a couple drive-thrus.
Fazla sayılmaz ama sana bir çift araba servisi bileti alırım.
It can drive you to madness.
Seni çıldırtabilir.
It's a seven-hour drive.
Yol 7 saat sürecek. Bekle, ne?
If you let him go today, it's-it's a two-hour drive to the Mexican border, and this is a man who has built his entire empire on transporting drugs between Mexico into Los Angeles.
Onu bugün gidip izin verirseniz, Bu-bu iki saatlik bir sürücü Meksika sınırına, ve bu bir adam inşa kim onun bütün imparatorluk uyuşturucu taşınmasına Los Angeles içine Meksika arasında.
- Shut up. That's all you've been talking about the whole drive, and it's weird.
- Sus artık, yol boyunca bundan bahsettin, tuhaflaştın.
That he'd go seeking the fleet, presuming me to be on his tail, and then drive himself to insanity, wondering how I'd wiped it from the face of the Earth.
O filoyu aramayı devam ederek benim ona kuyruk olduğumu varsayacak ve onu Dünya'nın üzerinden nasıl sildiğimi merak ederek........ kendini deliliğe doğru yönlendirecek.
He never had us drive him anywhere unless it was on official business.
Eğer resmi bir görevde değilse onu götürmemize izin vermezdi.
It used to drive his teachers crazy and his sisters, too.
Öğretmenlerini ve kız kardeşlerini deli ederdi.
"One of you had better be able to drive an 18-wheeler, because I've got 100 rosewood panels to get to Victorville, or it's coming out of my paycheck."
"Umarım biriniz 18 tekerlekli tır kullanabiliyordur çünkü Victorville'e gidecek 100 gül ağacı panelim var yoksa maaşımdan kesilir."
Two Rivers is less than a 2-hour drive from here, and it's even closer to the disposal site.
Two Rivers buradan en fazla 2 saatlik uzakta ve atılma bölgesine daha da yakın.
But it's a 10-minute drive home.
Tamam da evden burası 10 dakika.
They drive right around it. They don't stop.
Etrafından dolanır geçip giderler.
It's amazing, the way they drive.
İnanılmaz sürücülerdir.
I'm backing it up on this hard drive to keep our edge.
Avantajın bizde kalması için hepsini bu diske yedekliyorum.
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's only fair 72