Explains traducir turco
3,840 traducción paralela
That explains how Mom had no teeth, no hair, no mind left, by the time she died.
Bu zaten annemin öldüğü zaman dişsiz, saçsız, delirmiş bir vaziyette olduğunu açıklıyor.
That explains those other people we both saw in the house that last night.
O gece evde gördüğümüz diğer insanları açıklıyor.
That explains the different name.
Bu adının farklı oluşunu açıklıyor.
Which explains why you haven't grasped the concept of personal space.
Bu yüzden kişisel alanın ne demek olduğunu anlayamamışsın demek.
Though yours explains well enough why I may not marry your son.
Ama sizin diliniz neden oğlunuzla evlenmek istemediğimi yeterince açıklıyor.
It explains your sedentary nature. - OK.
Sakin karakterine uyuyor.
So, that explains the color of the water? - I didn't say that.
Suyun rengi bu yüzden mi öyle?
Both sides keep their own possessions and common properties will be divided by your own agreement You both should pay the tax and the cost of divorce is divided between you two. This document explains the agreements of your divorce
iki tarafta kendi mallarına sahip olmaya devam edecek... ve ortak mallar anlaşmanız gereğince bölüştürülecek ikinizin de vergiyi ödemeniz gerekiyor ve boşanma masrafları da aranızda bölünecek bu belge boşanmanız konusundaki anlaşmaları açıklıyor okuduklarımı onaylıyorsanız, boşanmayı işleme koyuyoruz hanımefendi bu konuda kararınız kesin mi?
That explains everything
Bu her şeyi açıklıyor.
The only thing that explains what's going on around here is that Neuraxis is getting inside our heads... literally.
Burada olanları açıklayan tek şey o da Neuraxis'in akıllarımızı ele geçirdiği... tam olarak.
That explains the weapons.
Bu silahları açıklıyor.
Because it explains everything?
Herşeyi açıkladığı için mi?
P.C.P. perfectly explains Chelsea's so-called "demonic" behavior... hallucinations, paranoia, suicidal impulses, aggression.
P.C.P., Chelsea'nin "şeytansı" denen tavrını kesinlikle açıklar... halüsinasyonlar, paranoya, intihara meyil, agresiflik.
Explains why there weren't any fingerprints on the hammer.
Çekicin üzerinde neden parmak izi olmadığını açıklar.
Well, that explains the weird bite marks.
İşte bu garip diş izlerini açıklıyor.
That explains the bobbleheads in your bedroom
Bu yatak odandaki oyuncakları açıklar.
But it explains his obsession with the company.
Ama bu şirketi neden bu kadar saplantı haline getirdiğini açıklar.
Well, that explains the big donation to this facility.
Bu tesise yaptığı büyük bağış da aydınlanmış oldu.
Explains a lot of things.
Aydınlanan başka şeyler de var.
That explains that bag of bronze penises in your closet.
Bu, dolabındaki bronz penislerle dolu torbayı açıklıyor.
That explains all the long faces.
Bu asık suratlarınızın açıklıyor.
It also explains all of his symptoms... compliance, aggression, loss of memory. It also proves that he was drugged the night that Skylar Green was killed.
Beni suçlayabilirsin, numune alabilirsin geçmişte olduğum kişiyi aşağılayabilirsin ama inancımı aşağılayamazsın çünkü sende hiç inanç yok!
Found a draft of his latest story, explains his MO.
Son haberinin taslağını buldum. Çalışma şeklini açıklıyor.
Well, that explains it.
Bu her şeyi açıklıyor.
Explains what?
Neyi açıklıyor?
That explains why she was so angry earlier.
o açıklıyor neden o daha önce çok kızmıştım.
Which explains why, when he took that blow to the stomach, it fractured his vertebrae.
Neden, ne zaman açıklar omide o darbe aldı, onun vertebra kırık.
Which also explains your behavior.
- Olamaz. Davranışlarının nedenini de açıklar.
So, vampire Elena is a trollop who likes bad boys, which explains why Stefan reeks of alcohol.
Demek vampir Elena serseri tipleri seven bir sürtük. Bu da Stefan'ın neden alkol koktuğunu açıklıyor.
That explains the insight.
Kavrayışına hayran kaldım.
Because it explains their behavior... their obsessive-compulsive, overwhelming sexual attraction to each other.
Çünkü bu davranışlarını açıklıyor. Birbirlerine karşı olan aşırı saplantılı seks dürtülerini.
This explains so much.
Oh, bu pek çok şeyi açıklıyor.
True cross. That explains why people have risked so much for so long to protect those 12 clocks.
Bu, insanların bu kadar zamandır bu saatleri korumak için neden bu kadar risk aldığını açıklıyor.
Well, that explains the poetry.
- Şiirin berbatlığı açıklanmış oldu.
I never had her down as a lush, but it explains those wretched pear drops she was for ever sucking on.
Kütük gibi içtiğini bilmiyordum ama emdiği sefil armut şekerlerini açıklıyor.
That explains the lack of blood on the dress.
Bu da elbisede niye bu kadar az kan olduğunu açıklıyor.
That explains the phone call to... to DC.
Bu başkentle yapılan görüşmeyi açıklıyor.
So, that explains all the drinking.
Bu içme sebebini açıklıyor.
Explains why the killer blew his head off with a shotgun, so nobody'd notice the pieces were missing.
Katilin, neden tüfekle kafasını uçurduğu da belli oldu. Kimse bu parçaların eksik olduğunu fark etmesin diye.
That explains everything.
Bu her şeyi açıklıyor.
Explains a lot, huh?
- Oldukça aydınlatıcı, değil mi?
That explains many of the oddities of the inhabitants of these islands.
Bu, ada sakinlerinin çok tuhaf durumlarını açıklıyor.
Oh, well, that explains why I'm famished.
Niye bu kadar acıktığımı şimdi anladım.
That explains my yellow nipples.
Sarı meme uçlarımın sırrı da çözülmüş oldu böylece.
♪ Which explains why
# Bu da sebebini açıklar
That explains why nobody was looking for him.
Bu neden kimsenin onu aramadığını açıklıyor.
She asked him to meet her somewhere near where she worked, which explains the hotel.
Çalıştığı yerin yakınında kendisiyle buluşmasını istemiş ki bu yer de otel oluyor.
Well, that explains the photo shoot.
Bu, fotoğrafı açıklıyor.
Great, well, that explains everything, except for the part where you said the Warehouse automatically expands.
Muhteşem, tamam bu senin deponun otomatik genişlediğinden bahsettiğin kısım dışında her şeyi açıklıyor.
Explains the civvies.
Sivil elbisenden belli.
Why we didn't find any prints belonging to our killer. That explains...
- Bu...