Fresh fish traducir turco
183 traducción paralela
Fresh fish!
Taze balık!
It's only fresh fish.
Sadece taze balıkmış.
We got a fresh fish over there, number 53834.
Orada bir çaylağımız var, numarası 53834.
Only the fresh fish get the good jobs in this pen.
Bu hapishanede sadece çaylaklar iyi işleri alıyor.
I've got a nice bit of fresh fish for you, too.
Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım.
Fresh fish! Fresh fish!
Taze balık!
You want a good one or a fresh fish special? - A fresh fish...
İyi bir tıraş mı olsun, yoksa çaylak tıraşı mı?
- A fresh fish special.
- Çaylak mı? - Çaylak tıraşı.
It means they have fresh fish here.
Sahi mi? Onu öldüremiyorlar mı? Demek ki burada taze balık var.
- You don't have any fresh fish?
- Taze balığınız yok mu?
- Fresh fish...
- Balıkçı! Balık!
Wine, fresh fish and women, four miles up. Pass it on.
Şarap, taze balık ve kadınlar, dört mil ötede.
I am sitting in a cart full of fresh fish.
Taze balık dolu bir motorun önünde oturuyorum.
But this one - A fresh fish has tight skin.
Ama bu - Taze balığın derisi gergin olur.
I don't remember it that way, but because I buy fresh fish every Thursday. It doesn't stay fresh more than a week.
Şöyle hatırlıyorum, her salı taze balık alırım çünkü en fazla bir hafta taze kalırlar.
I don't even eat fresh fish anymore.
Altı aydır balık yemiyorum.
That year, Brother Song Jiang was in Jiangzhou One day he said he wanted to eat fresh fish
O sene, Birader Song Jiang, Jiangzhou'daydı canı canlı balık yemek istedi
I'll bring you back some fresh fish.
Sonra yanına dönerim.
Fresh fish, you want your pasta?
Taze balık, makarnanı istiyor musun?
I've got fresh fish here.
Taze balıklarım var.
I got a nose for fresh fish and chicken blood.
Taze balık ve tavuk kanı kokusunu takip ettim.
Fresh fish.
Taze balık.
They're fresh fish!
Bak balıklar ne kadar taze!
I'll get you some fresh fish.
Sana taze balık getireyim biraz.
I got fresh fish in here, buddy!
Buradan taze balık alacağım, dostum!
Fresh fish!
Taze balıklar!
- And bring fresh fish back to Italy.
- Ve İtalya'ya taze balık getireceksin.
Fresh fish, that's what we need.
Taze balık, ihtiyacımız olan bu.
We need fresh fish, mind you.
Taze balığa ihtiyacımız var.
The only thing I need now is the fresh fish.
Şimdi tek ihtiyacım olan taze balık.
Fresh fish today!
Taze balık var bugün!
Fresh fish, fresh fowl, fresh fruit.
Taze balık, taze tavuk eti, taze meyve.
They're fish, cher monsieur. All our goods are fresh.
Balıklar, tümü de tazedir efendim.
When you chew raw fish, there's always a little fresh water.
Çiğ balık yediğinde, biraz da olsa taze su vardır.
Fresh fish!
Balık!
If it's fish cod or fresh strawberrys or gold plates...
Balık olur, taze çilek olur, altın tabak olur- -
He who buys a fish prefers it fresh, rather than rotten.
Balık satın alan kişi taze olanı bayata tercih eder.
The seven branches of the delta estuary of the river Ota drain and fill at their usual hour, precisely at their usual hour, with fresh water rich with fish, grey or blue, depending on the season and time of day.
Ota Irmağı'nın delta üzerindeki... yedi kolunda,... her gün belli saatlerde,... her gün tam o saatlerde, alçalıp yükseliyor sular. Balık dolu serin sular. Kimi zaman külrengi, kimi zaman mavi.
Fish. Fresh...
Taze balık!
Agh! - Some fresh fish!
- Tazecik balık!
this fish is not fresh!
Bu balık taze değil!
This fish is not fresh!
Bu balık mı bozulmuş, ha?
My fish is not fresh?
Balığıma taze değil mi dedin?
We'll go catch a fish later-fresh from the lake.
Gölden balık tutmaya gideceğiz. Taze taze.
Did you eat fish that wasn't fresh?
Belki de bozuk bir balık yedin.
Nice fish for sale, fresh!
Satılık güzel balıklar, taze!
He's a local, and he's asking me if the fish is fresh.
Yerlilerden. Balığın taze olup olmadığını sordu.
My fish are not fresh?
Balıklarım taze değil mi?
I'll take you there. We'll live in the sun. You'll cook fresh fish.
Güneşle yaşayacağız, sen balık pişireceksin ve hindistan cevizlerinin altında sevişecğiz.
Is it true that you load up frozen fish, then thaw it and bring it back... and sell it as fresh?
sonra da buzlarını çözerek getirdiğiniz balıkları tazeymiş gibi sattığınız doğru mu?
The last time that fish was fresh was when I was in short trousers.
Balıkların taze olduğu en son zaman kısa pantalonumla dolaşırken idi.
fish 648
fisher 292
fishing 202
fisherman 25
fishy 73
fishlegs 247
fish and chips 19
fishermen 17
fresh 199
freshman 32
fisher 292
fishing 202
fisherman 25
fishy 73
fishlegs 247
fish and chips 19
fishermen 17
fresh 199
freshman 32
freshmen 18
fresh air 133
fresh out 16
fresh meat 60
fresh start 71
freshman year 55
fresh eyes 18
fresh water 23
freshen up 19
fresh air 133
fresh out 16
fresh meat 60
fresh start 71
freshman year 55
fresh eyes 18
fresh water 23
freshen up 19