Fresh meat traducir turco
333 traducción paralela
There's plenty of buffalo sign out here, so I'll be riding out to pick up fresh meat.
İleride bir sürü bufalo var ben taze et temin etmek için o tarafa gidiyorum.
It's alive, all right but they're fresh meat anyway.
Sahiden canlı ama taze demektir.
" to do some plowing and laying in fresh meat.
"... tarlayı sürüp taze et depolamamızı isterdin. "
Now we'll have fresh meat.
Artık taze etimiz de oldu.
Fresh meat!
Taze et!
We're going out to see if we can find some fresh meat.
Gidelim de, bakalım taze et bulabilecek miyiz.
Nice fresh meat they got.
Etleri güzel ve taze görünüyor.
" Then why don't you try fresh meat?
Neden ona taze et vermiyorsunuz?
There'll be the pigs to mark, fresh meat to shoot.
Domuzlar işaretlenecek, avlanılacak.
If I had my gun, we'd have fresh meat.
Eğer silahım olsaydı, taze et yerdik.
I wish he'd bring us some fresh meat.
Bize de biraz taze et getirse.
You mean like that story about the lion cub who's tame until he gets his first taste of fresh meat, right?
Aslan yavrusunun taze eti ilk tadana kadar evcil olduğu hakkındaki eski hikaye gibi, öyle mi?
- Good, fresh meat.
- Güzel, taze et.
He's hungry for some fresh meat.
Biraz taze ete aç.
We brought you some fresh meat!
Size biraz taze et getirdik!
- Perhaps they need fresh meat.
- Belki taze et yemek istiyorlardır.
Fresh meat coming in.
Körpeler geliyor.
- Bingo. They fed'em the fresh meat.
- Bingo.Onları taze etle beslemişler.
There's nothing but ice and snow and trees and, You would be the only fresh meat around there,
Buzdan, kardan ve ağaçlardan başka hiçbir şey yok ve etraftaki tek taze et sen olacaksın.
Fresh meat.
Çaylaklar.
But more importantly, with fresh meat.
Ama daha önemli olan, taze et ile birlikte...
You'll have fresh meat for the buzzards and the lions and tigers can quit eating that ridiculous grass.
Akbabalar için taze et olacak ve aslanlar, kaplanlar şu rezalet çimenleri yemeyi bırakacaklar.
Fresh meat.
Kanlı canlı et.
Fresh meat is their favorite!
Taze et onların favori yemeğidir.
FRESH MEAT.
Taze et.
Uh, see, crocs don't like fresh meat.
- Timsahlar taze et sevmezler.
You got the fresh meat, buddy.
Sende yeni gelenler var, aslanım.
Fresh meat just got here.
Taze et geldi.
Fresh meat is nevertheless also beautiful
Bakma öyle hüzünlü! Adamcağız çok gergin!
Fresh meat.
Taze et.
We'd always have fresh meat on the table and season tickets to the Cubs. He makes a nice living.
İyi bir kazancı var.
Now, it's your job tomorrow to get fresh meat, fresh cheese, and fresh charcoal. Watch those chips.
Yarın sizin göreviniz bana taze et, taze peynir ve taze kömür almak.
I miss somewhat of the food, I miss the fresh meat!
Yediklerimi özledim, kanlı canlı eti özledim!
And we like fresh meat!
Hem de kanlı canlı eti!
I said, no frozen meat, only fresh meat!
Donmuş değil, taze et lazım bana!
I got some fresh meat lined up.
Bunun için taze et buldum bile.
Here is fresh meat for the buns
Harika, yemeklik taze etimiz oldu!
Some fresh meat just come in, carnal.
Taze etler geliyor, carnal.
Fresh meat, fresh meat, fresh meat.
Taze et, taze et, taze et.
First soup, then meat with fresh vegetables, and this much milk.
Önce çorba sonra taze sebzeli, etli bir yemek sonra da şu kadar süt.
- And the meat was still fresh?
- Ama eti bozulmamış, öyle mi?
" Cy's Pet Shop will deliver fresh, red, juicy horse meat...
" Cy'nin Evcil Hayvan Dükkanı'ndan taze ve lezzetli at eti alın.
I got side meat. Fresh bread and gravy.
Kendi suyuna pişmiş etle taze ekmek var.
- I don't think this meat is fresh.
- Bu et pek taze gibi gelmedi bana.
One layer of sliced fried eggplant one layer of ground meat seasoned with local herbs like mint, marjoram, little bit of cinnamon another layer of eggplant layer of fresh tomatoes one layer of white sauce, some grated cheese and the whole thing baked in the oven.
Bir taraftan patlıcanlar doğranıyor kıymaya birkaç farklı baharat katılıyor,... yani kekik, nane ve tarçın gibi. Diğer yandan patlıcanlara domatesler doğranıyor beşamel sos ve rendelenmiş peynirle karıştırılarak beraber fırına atılıyor.
This meat isn't fresh.
- Yemek taze değil.
And their favorite food is fresh, juicy, raw human meat.
Ve en sevdikleri yiyecek, taze, kanlı, çiğ insan etidir.
I'd want meat fresh vegetables, eggs beer.
Et isterim taze sebze, yumurta bira.
Just before we leave tomorrow... we'll have a little party dinner with fresh local meat.
Yarın buradan ayrılmadan hemen önce taze yerel etle hazırlanmış ufak bir kutlama yemeği yiyeceğiz.
"Nothing I like better than fresh raw meat."
"Genç taze etten daha çok sevdiğim bir şey yok."
- Fresh meat.
- Taze et.
meat 260
meatloaf 21
meatballs 41
meatball 62
meathead 25
meatlug 74
meat loaf 26
meat is murder 16
fresh 199
freshman 32
meatloaf 21
meatballs 41
meatball 62
meathead 25
meatlug 74
meat loaf 26
meat is murder 16
fresh 199
freshman 32
freshmen 18
fresh fish 24
fresh air 133
fresh out 16
fresh start 71
freshman year 55
fresh eyes 18
fresh water 23
freshen up 19
fresh fish 24
fresh air 133
fresh out 16
fresh start 71
freshman year 55
fresh eyes 18
fresh water 23
freshen up 19