English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ G ] / Get on

Get on traducir turco

87,320 traducción paralela
- Then get on with it.
- Hadi yap ozaman.
I'm trying to get on it'cause I... I feel good about being here and working.
Düzelmeye çalışıyorum çünkü ben burada olmaktan ve çalışmaktan kendimi iyi hissediyorum.
You want God to help to you? You need to get on your knees.
Tanrı'nın sana yardım etmesini istiyorsan, dizlerinin üstüne çök.
How did you know the director was going to get on the quinjet?
Direktörün Quinjete bineceğini nereden biliyordun? Olasılık.
If you're making me an offer, get on with it.
Bir teklifin varsa, ortaya çık.
Get on your knees.
Dizlerinin üstüne çök.
I don't get on my knees for no one.
Kimse için diz çökmem.
I said get on your knees.
Diz çök dedim.
Now get on your knees and pray that God makes you worthy in some way.
Şimdi diz çök ve... seni değerli kılması için tanrıya dua et.
I mustered the courage to do this, and then once you get on that elevator, it's out of your mind.
Bu konuşma için cesaretimi toplamışken asansöre biner binmez hepsinin aklından uçup gidecek olmasından nefret ediyorum.
We can't get on the wrong train.
Yanlış trene binemeyiz.
Get in, so we can do that thing where the girl gets on the guy's shoulders in the pool for some reason.
Gir ki şu şeyi yapabilelim, hani kız adamın omuzlarına bir sebepten çıkıyor.
Come on, get in.
Gel, girsene.
'Cause after I get these people on board, that's exactly what we're gonna have to do.
Bunları mahkemeye çıkmaya ikna edebilirsem yapmamız gerekecek olan şey tam da bu.
That's a hell of a strategy, but I guess you didn't get the memo that my co-counsel on this is Pearson Specter Litt.
İlginç bir stratejiymiş ama sanırım duymadın bu davada Pearson Specter Litt bize destek sağlayacak. - Palavra.
My problem is, I went crazy in high school, tried everything I could get my hands on.
Benim sorunum şu, lisede epey yoldan çıktım elime ne geçerse denedim.
Look, I get it. Things went sideways on your last job and it threw you.
Bakın, anlıyorum, son işiniz ters gitti bu da sizi bezdirdi.
I can't get a read on exactly where, unless I'm in the city itself.
Tam olarak yerini göremiyorum şehrin içinde olmadığım sürece.
How'bout you come work on the farm, get paid?
Çiftlikte işe gelip, para kazanmaya ne dersin?
I'd try to get 100 people on that boat.
O tekneye 100 kişi almaya çalışıyorum.
When I get the Archbishop on the phone, What do you want me to ask him?
Baş piskoposa ulaştığımda, ona ne söylememi istiyorsun?
Get Saunders on that.
Saunders halletsin bunu.
and then I'd just get back on the phone myself.
Sonra telefona yine kendim çıkardım.
- You don't get to be modest and have a framed glamour shot on your desk.
- Masanızda çerçevelenmiş fotoğraf dururken pek mütevazı olmuyorsunuz.
Which is why I'm counting on her to get it for me.
Bu yüzden kitabı bana getirmesi için ona güveniyorum.
Mccafferty, can we get hq on the line?
Mccafferty, üs ile bağlantı kurabiliyor muyuz?
Didn't think you'd get stuck on a milk run to Radcliffe's.
Radcliffe ile uğraşmak zorunda kalacağını düşünmedim.
He's been desperate to get his hands on that book, and he's had eyes and ears on this base for God knows how long.
O kitabı ele geçirmek için yanıp tutuşuyor. Ayrıca kim bilir ne zamandır bu üssü gözetliyordu.
We'll get all the information we need without laying a hand on him.
İhtiyacımız olan bütün bilgileri ona elimizi bile sürmeden alacağız.
I'll go back to the Triskelion and get a location on Radcliffe.
Siz çocuklar Ward'un adamı ile buluşun. Ben Triskelion'a gidip Radcliffe'in yerini öğreneceğim.
Before they took her, did she get a location on Radcliffe?
Onu götürmelerinden önce Radcliffe'in yerini bulabildi mi?
Go on, "b." Get out of here.
Hadi B. Git buradan.
Once we get a lock-on, my men have orders to shoot it down.
Kitlendiğimiz zaman, adamlarıma uçağı vurup düşürmeleri emrini verdim.
Once we get a lock on it, my men have orders to shoot it down.
Hedefe bir kere kilitlendiğimizde adamlarım onları vurmak için hazır olacak.
Get the men back on the Zephyr.
Adamları Zephyr'e geri bindirin.
Listen Phil, I'm not gonna get up on my hind legs and beg for buttermilk, but you or one of your right hands needs to be there to take down these spooks before they take down S.H.I.E.L.D. once and for all.
Dinle Phil, kalkıp bunun için yalvaracak değilim. Ama sen ya da sağ kollarından birinin gelip o ajanların S.H.I.E.L.D.'i tamamen yok etmesine engel olması gerek.
So go on, get the hell out of my jail cell.
Hadi hücremden defol git.
Come on, get up.
Hadi kalk.
Come on, Dennis. Let's get you fixed up.
Seni tedavi ettirelim.
Come on, get into bed now, okay?
Hadi ţimdi de yatađýna yat tamam mý?
And you have $ 200 for cabs on there, just to get you started.
Ayrıca 200 dolar taksi paran var. Sadece başlangıç olarak.
- I've been trying to get you on the phone for two weeks.
İki haftadır telefonla sana ulaşmaya çalışıyorum.
It's like, "How do I get my face in front of a house, on a sweet sign next to a sweet lady like that?"
"Nasıl suratımı böyle güzel bir kadının yanında tabelaya koyabilirim?" diye düşünüyorum.
So get this : his partner finds the front door unlocked, but no Dan.
Yani durum şu, ortağı ön kapıyı açık bulur ama Dan ortada yoktur.
And just so you don't get really, really mad and stalkery later, there's nothing on it.
Daha sonra çok sinirlenmemen ve peşime düşmemen için söylüyorum, içinde hiçbir şey yok.
But the good news is I get to make an elderly woman throw up in a bucket, which might be a turn-on for some people, but it's not my thing.
Ama iyi haber şu ki yaşlı bir kadını bir kovaya kusturmam gerek. Bu bazılarının hoşuna gitse de beni tahrik etmiyor.
If I have to put them down, I dim the lights, play Mozart, get them high on nitrous oxide, and then drive a tiny, mint-flavored toothpick into their brains.
Onları öldürmem gerekirse loş ışıkta Mozart dinletir, nitröz oksitle kafalarını güzel yapar, sonra da minik nane aromalı bir kürdanı beyinlerine saplarım.
Then run to the Rite Aid, get me a bag of raw cashews, a bar of free-trade dark chocolate, and three postcards with the Hollywood sign on them.
Rite Aid'e koş. Bana bir paket çiğ kaju, bir tane adil ticaret ürünü bitter çikolata ve üstünde Hollywood levhalı üç kartpostal al.
Could you get me a roast beef on... nothing,'cause I respect you and don't want anything.
Bana rosto alır mısın? Yanında da... Hiçbir şey olmasın.
- Let's just say someone's got leverage on us and I need to get leverage on them.
Özetle birinin elinde bize karşı koz var, bizim de ona karşı koz bulmamız gerek.
Mike, I'm not trying to be an asshole, but we went to a lot of trouble to get that shit on Palmer and you looked like you wanted to kill me.
Mike yanlış anlama ama Palmer'a karşı o kozu elde etmek için bayağı bir zahmete girdik ve sen bana öldürecek gibi baktın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]