Get up there traducir turco
4,413 traducción paralela
And now I'm gonna get up there and I'm gonna blow her drums out.
Şimdi oraya çıkacağım ve kulak zarlarını patlatacağım.
How do I get up there?
Oraya nasıl çıkacağım?
- Get up there! Try and get a good hold on that windowsill.
Pencerenin pervazına tutunmaya çalış.
When we get up there you know I do the talking, right?
Oraya vardığımızda, konuşmayı yapacağımı biliyorsun, değil mi?
You want me to get up there in front of the world and say I cheated?
Herkesin karşısına geçip kocamı aldattığımı söylememi mi istiyorsunuz?
Well, then you need to get up there and talk to her.
Madem öyle, o zaman yukarıya çıkıp, onunla konuşman gerek.
You just can't get up there and tell...
Oraya çıkıp sadece konuşmak..
Get up there.
Git oraya.
You're gonna get up there right now and do sound check.
Oraya çıkıp ses kontrolü yapacaksınız.
Come on, baby, get up there.
Hadi yavrum, tırman oraya.
Get up there and lay down, boy.
Var Kalk ve çocuk, uzandı.
May be we should get up there.
Belki de oraya gitmeliyiz.
But if you tell Henry that you think his dad's fiancee may be up to something, then Henry's gonna think that there's a chance his parents could get back together.
Ama Henry'e babasının nişanlısının bir şeyler karıştırdığını söylersen, Henry anne ve babasının tekrar bir araya gelme şansının olduğunu düşünecek.
Just get me a line up there.
Orada bana yer açın.
Yeah. Get in there, eat them up.
Tamam, git ve hepsini ye.
Well, is there some amount you can shoot up to get right for the mission, without gettin all... trainspotty?
Operasyona hazır olmak için alabileceğin bir doz var mı? Yani filmlerdeki gibi olmadan?
Guys, it's not what it looks like to get there, it's what it's like once you set it up to camp.
Beyler, bu amacına ulaşmış gibi görünmüyor, bu kamp yapmaya hazırlanman gibi bir şey.
But... no matter how you get there or where you end up, human beings have this miraculous gift to make that place home.
Ama... Nereden gelirseniz gelin ve yolunuz nereye çıkarsa çıksın, insanoğlunun orayı yuvası yapmak gibi mucizevi bir yeteneği var.
I'm pretty sure this song will help you get out there and get up your nerve, or at least try.
Eminim bu şarkıyı hepiniz seveceksiniz sinirlerinizden gerilin
JT, Muirfield might have heard that Alex was going away to a remote cabin with Vincent. You better get up there.
Oraya gitsen iyi olur.
You should get the UV lights up there and check for come stains.
- Ultraviyole ışıkla da kontrol etmelisin.
Tell him there's 500 pounds for him and two of his best diggers if they can get down and fix up some rebars.
Eğer oraya gidip demirleri düzeltirlerse ona ve en iyi iki kazıcısına 500 pound vereceğini söyle.
We figured that since she was away at college, Rachel was probably already cheating on Jimmy, but we had to go up there and get proof.
Üniversiteye gittiği için, Rachel muhtemelen zaten Jimmy'yi aldatıyordu ama kanıt bulmalıydık.
You want me to come up there and get them... drive right through everything after dark?
Oraya gelip onları almamı ve karanlıkta bunca belanın içine sürüklememi mi istiyorsun?
You get a twinge on father's day, you suck it up, you... tell yourself, okay, this is the price I'm paying. There's a much larger bill, and it comes due.
Babalar gününde çektiğim ızdırabı içime atıp kendi kendime "Tamam, yaptığım şeyin cezası, bedeli bu" diyordum ama asıl bedeli çok yakında ödemem gerekeceğini bilmiyordum.
All right, get up to that store and talk to everyone that was there that night.
O gece mağazada olan herkesle konuşun.
If Ted doesn't get wasted... there's no way he'll end up making out... with that surprisingly realistic-looking female robot.
Ted zom olmazsa şaşırtıcı derecede sahici görünen kadın robotla sevişmez ki.
So I get up to check the old in-box, and there's all these phones right there on the bottom.
Kalktım ve çöpe baktım orada, çöpün dibinde bu telefonlar duruyordu.
Look, you can stay there and die in that bed, or you can get up and help me find the bastard who murdered you.
Bak, burada kalıp yatakta ölebilirsin ya da ayağa kalkıp seni öldüren herifi bulmamda bana yardımcı olabilirsin.
I'd have to expend energy to get it up there.
Bunu oraya taşımak için enerji tüketirim.
And there's two things that we're really good at... knowing how to get back up and knowing how to party.
Ve elimize su dökemeyecekleri iki konu var tekrardan ayaga kalkmak ve nasil parti yapilacagini bilmek.
We'll get you up there real soon.
Birazdan sıra gelir.
Tell Agnes to lock all the doors, and get any units we have up there now. I'm on my way. Sir, wait.
Efendim, Catrin John'un arabasını bulduk.
Well, I'm sorry to have to bring this up, sir, but there are three years'back taxes due on the property at mile marker four, Portage Road, and the sooner we get that all straightened out, the better.
Bunu söylediğim için üzgünüm, efendim ama Portage Yolu, 4. mildeki mülkün gecikmiş olan üç yıllık bir vergisi bulunuyor bunu ne kadar kısa zamanda halledebilirsek o kadar iyi olur.
I want to get word out to every gang member that ever worked with'em, to the families of all the gang members, there's full pardons and reward money for anyone who gives up Barrow.
Onların çetesinde çalışmış olan her elemanla konuşmak istiyorum her elemanın aile fertleriyle de. Barrow'u ele veren kişiler affedilecek ve ödül parası alacaklar.
The winds that bring the moist air rise up along these slopes and just dump rain and snow on those hills and you get these brutal downpours like these, running up to the wet season, that dump water in the gorges and rivers up there, create mudslides and landslides that just chuck it down, chuck material.
Yağmur mevsimi boyunca bunun gibi sağanaklar yukarıdaki geçit ve nehirlere su bırakarak materyal kopmalarına sebep olan çamur ve toprak kaymaları oluşturur.
I have to get right up there.
Bunu anlamam için oraya çıkmam gerekiyor.
What they get up to down there, nobody knows.
Onları aşağıya çeken şey ne, kimse bilmiyor.
Oh, it'll get lost up there.
Eminim içinde kaybolacak.
It'll probably get lost up there.
Eminim içinde kaybolacak.
Mom and dad would kill you if there wasn't a photo of you in your graduation get-up.
Eğer mezuniyet görünümlü bir fotoğrafın olmazsa annem ve babam seni öldürür.
Sometimes, there are mornings I wake up and I just think, "Why are you even gonna get out of bed?"
Bazen sabahları uyanıyor ve sadece şöyle düşünüyorum "Neden yataktan çıkayım ki?".
Let's not make anyone cry up in there, you get me? All right!
Kimsenin de burnunu kaldırmanın âlemi yok ama, değil mi?
I think there's one more person before I'm up, so I'd better get ready, do some vocal warm-ups and whatnot.
Sanırım bir kişi daha çıkacak, sonra sıra ben de o yüzden hazırlansam iyi olacak, sesimi ısıtayım falan.
Let's go back there and pack up those firearms, get'em ready to go.
Sen gidip silahları topla. Götürmeye hazır et.
I'm wiring you up, you're gonna get in there and get a confession out of Sean Walker.
- Oyun bitti. Mikrofonu takacağım sana. Gideceksin ve Sean Walker'dan bir itiraf koparacaksın.
You know, when we get there we should probably divvy up the workload.
İçeri girdiğimiz zaman iş yükünü bölmemiz gerekiyor biliyorsun.
Now get in there and liaise the truth out of Sue, or I'll make sure that name sticks so hard, it ends up on your gravestone.
Şimdi oraya gidip irtibatlığınla Sue'dan gerçeği öğren yoksa o adın öyle bir üzerine yapışmasını sağlarım ki, mezar taşında yer alır.
It's at 11,000 feet, which means it's gonna get a lot colder up there, and the weather's gonna get a lot worse.
Üç buçuk kilometrede. Yani orada fena üşüteceksin ve hava daha da kötüleşecek.
Let's just get some snowmobiles up there.
Yukarıya birkaç kar arabası gönderelim.
Let's get him up there.
Hemen ameliyata alalım.
get up 6197
get up now 52
get up here 202
get upstairs 55
up there 524
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
get up now 52
get up here 202
get upstairs 55
up there 524
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912