English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ G ] / Go down there

Go down there traducir turco

2,478 traducción paralela
I'm 56 but I'll go down there to make money for the boy.
Ama ben 56 yaşındayım ve sadece bebek için bunu kabul ettim.
I am saying, you need to go down there and give this presentation, Tim.
Diyorum ki, senin oraya gidip bu sunumu yapman lazım, Tim.
I need you to go down there and prove that BrownStar is a good outfit, an upstanding goddamn Christian outfit.
Oraya gidip, BrownStar'ın iyi bir kurum olduğunu kanıtlamanı istiyorum lanet olasıca, dimdik, Hristiyan bir kurum.
You go down there and fellowship and network with your colleagues. Huh?
Oraya git, ve meslektaşlarınla kaynaş.
Now go down there.
Şimdi aşağı in.
But I'm still going to go down there, anyways.
Ama hala aşağıya iniyorum.
I don't want to go down there.
İnmek istemiyorum aşağı.
It was in the village, and I never go down there, and he said he doesn't go down there either, but he was working on a story.
Pek gitmem oralara. O da oralara pek gitmediğini söylemişti. Bir konu üzerinde çalışıyormuş.
You think we shouldn't have let them go down there unescorted?
Yanlarında asker olmadan onları aşağı göndermese miydik sence?
- Do I have to go down there?
- Aşağıya mı ineyim? - Neden o?
I'd like to go down there this summer.
Bu yaz oraya gitmeyi seve seve kabul ederim.
I'm going to go down there.
Aşağıya ineceğim.
I'm going to go down there and talk to them about where we are in the process.
Oraya gidip onlarla konuşacak ve bu süreçte nerede olduğumuzu anlatacağım.
That's all you had to do was go down there and check it out.
Tek yapman gereken oraya gidip kontrol etmek.
I need you to go down there and confess what you did.
Sen de oraya gidip yaptığın şeyi itiraf edeceksin.
If you don't turn yourself in at 9 : 00, I will go down there myself and tell them everything.
- Saat dokuzda sen kendini ihbar etmezsen ben gidip her şeyi anlatacağım.
I want you and Peter to go down there and familiarize yourselves with the case.
Senin ve Peter'ın oraya gitmesini ve kendinizi davaya alıştırmanızı istiyorum.
GO DOWN THERE.
Buradan git.
Go down there, and spend a little more time than two seconds, man.
Aşağı git ve iki saniyeden daha fazla zaman geçir.
Don't go down there!
Aşağıya sakın gitmeyin!
Don't go down there!
Aşağıya gitmeyin!
Once I get cleaned up, I'll go down there.
Üstümü başımı temizleyeyim de gideceğim.
Vivian says we should go down there.
Vivian oradan devam etmemiz gerektiğini söylüyor.
Do you want me to go down there and get him out?
Oraya inip çıkarmamı istiyor musunuz?
Look, I didn't just go down there and interview him willy-nilly.
Oraya keyfimin kahyası olduğum için gidip, görüşmedim.
Still, we have to go down there if we're going to administer the treatment directly to Kanaan.
Yine de tedaviyi doğrudan Kanaan'a uygulamak için oraya inmemiz gerekiyor. Bu intihar etmek olur.
No, we should go down there.
Ciddiyim, inmeliyiz.
Go down there and do it.
İn aşağı ve söyle.
We have to go there and take it down ourselves.
Bu yüzden oraya gidip siteyi kendimiz halletmeliyiz.
Calm down, go in there with a smile and teach her the job.
Sakinleş, oraya güleryüzle git ve o kıza işini öğret.
You think I'd let you go to down there if I knew his body was there?
Cesedinin orada olduğunu bilsem kuyuya inmene izin verir miydim sanıyorsun?
I don't wanna go back down there.
Oraya dönmek istemiyorum.
There's nowhere to go but down.
Bundan aşağısı yok zaten.
Oh. And, um, also, there's this yellow glowing blob in the inside of the screen, but not on channels 2 and 5 and sometimes there's these lines that go across, but sometimes they go up and down,
Ve bir de ekranın içinde sarı parlak damlalar var ama kanal 2 ve 5'de yoklar.
Wes Fahey's down with mono and he's waiting for his mom to pick him up. But you shouldn't go in there. It's highly contagious.
Wes Fahey mono hastası ve annesinin onu almasını bekliyor ama oraya girmemelisin son derece bulaşıcı
You can go down there - -
Oraya gidip- -
One of the things about coming to Alaska is there are a lot of terrain that is unridden. And there's a lot of first ascents that go down.
Alaska'nın özelliklerinden birisi de burada çok fazla el değmemiş yer olması ve ilk kez kayılacak çok bayırın bulunmasıdır.
I'd ever go for a vagina-flavoured cupcake, but when you're down there in the ladyness, you don't want that shit to taste like ice cream.
Ama öyle aşağı taraflara indiğin zaman... Bunun tadının dondurma gibi olmasını istemezsin.
What- - there's a track down by the Coliseum.
Stadyumun yanında bir tane go-kart pisti var.
Sit down. Go on. Right there.
Otur şuraya.
There you go, straight down the pipe.
İşte böyle, tam karşıyı hedef al.
There you go, cool you down.
İyi gidiyorsun, soğuk kanlığını bozma.
Now go sit down over there.
Şimdi git ve oraya otur.
Next up, for the first time at the Summerville Arena, the Australian champions, the Thunder From Down Under, starting with Dundee! There you guys go. Now you can watch your baddy Dundee.
Sırada, Summerville Arena'da Avusturalyalı şampiyonlar Thunder From Down Under ilk olarak Dundee ile başlıyor! İşte çocuklar.
Well, it's a big crowd down there, if you'd rather not go.
Aşağıda büyük bir kalabalık var istersen inmeyebilirsin.
I didn't understand what made him choose to go all the way down there to fight someone else's battle.
Oraya kadar gidip de başkasının savaşında savaşmayı neden seçti, hiç anlamadım.
Go back down to the control interface room and go through the database. Right. There's over 1,700 pages devoted to this system.
Orada bu sistemle ilgili 1700 sayfa var.
( Aning ) yeah, we should go down there. they got him.
- Evet, oraya inmeliyiz. - Hallettiler.
We better go down before there's serious shit.
İş ciddiye binmeden aşağı insek iyi olur.
Go down to there...
Aşağı in.
Why don't you go marry that parking lot down there, you dumb piece of [bleep]
Sen git de aşağıdaki park yeriyle evlen, adi gerzek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]