Go up there traducir turco
2,922 traducción paralela
It's not safe. No one should go up there.
- Hiç güvenli değil, çıkmasın kimse yukarı.
- Okay, all right. I can't go up there. I can't be in here.
- Gelemem, yukarı çıkamam!
I'm gonna take off and go up there, take some time, you know, try and get used to this.
Oraya gidip biraz zaman geçirip bunlara alışmaya çalışacağım.
Hey, I'll tell you what. We'll go up there together and I'll read your speech for you.
Oraya çıkıp konuşmanı beraber okuyalım.
Should we go up there?
Oraya gidelim mi?
With Lee Gyoo Won, the Traditional Music Ladies are... Don't go up there. Prepared to show everyone a different side of them.
Lee Gyu Won ve arkadaşları bizlere ateşli bir gösteri hazırlamış.
You can't go up there.
Oraya çıkamazsın.
Go up there, speed her along.
Yukarı çık ve hızlandır onu.
Just go up there and kill it.
Sadece oraya git ve onları öldür.
You're going to go up there and you're going to get yourself killed.
Yukarı gidip kendini öldürteceksin.
It's covered with mines but... if you want we can go up there together and get blown up.
Mayınlarla çevrili ama eğer istersen beraber oraya gidip havaya uçabiliriz.
No, you can't go up there!
Hayır, yukarıya çıkamazsınız!
Don't go up there.... He goes.
Oraya gitmeee.
He's upstairs, he's upstairs, but it's not safe to go up there!
O yukarıda ama yukarıya çıkmak güvenli değil!
I mean, we need to go up there- - check on the camera, and all of that, but... but you don't necessarily need to do it.
Yani yukarılara bizim gitmemiz lazım cihazları kontrol etmek ve diğer tüm işler için ama ama sen ille de bunu yapmak zorunda değilsin.
When we die, we go up there.
Öldüğümüz zaman oraya gideriz.
Go up there and sing.
Oraya çık ve şarkı söyle.
No, we're just gonna go up there and talk to old Christus, man-to-man.
Hayır, şimdi oraya gidip ihtiyar Christus ile erkek erkeğe konuşacağız.
Don't go up there.
Hayır, olmaz.
You go in there, right now, and break up with her.
Şimdi içeri git ve onunla ayrıl.
You get in there, you take a five-minute shower, clean it up and go.
Oraya giriyor, beş dakikada duşunu alıyor,... temizliğini yapıyor ve gidiyorsun.
There was the time when the river froze and he woke you up at midnight to go skating, and the time you were sweeping up at his barbershop when he put on Louis Prima and pretended the electric razor was a microphone.
Buz tutmuş gölde seni gece yarısı uyandırıp göle kaymaya gittiğiniz zamanı hatırla. Berber dükkanını süpürürken onun Louis Prima kasetini koyup tıraş makinasını mikrofon yapıp taklit edişini hatırla.
You go in there to kill him and you end up saving his life? Just explain to me exactly how that happens.
Onu öldürmek için gittiğin yerde hayatını mı kurtardın?
The local residents fear to go there, because many people have disappeared, as if the Earth or the mountain itself swallowed them up.
Yerel halk oraya gitmekten korkar, çünkü, birçok insan sanki yer veya dağın kendisi onları yutmuş gibi ortadan kaybolmuş.
So I go back to my room, and my roommate, Bobby, he's not there, but the mail had come, because there's a... card propped up on his nightstand.
Bende oda arkadaşım Bobby'nin yanına geldim, ama orada değildi. Postası gelmişti.
Johnny, I just spent two days wading through someone else's garbage, and, quite frankly, I don't have the time or the energy to go through all the clowns and candy wrappers you've got going on up in there.
- Johnny, son iki gündür bir başkasının çöpünü temizliyorum, ve açıkçası, senin o yukarı taşıdığın... onca palyaço ve şeker kağıtlarına ne vaktim ne de enerjim var.
My last night on active duty, and I see a light out in the jungle, I hear a noise, and when I go to check it out, Taylor's standing there over this dead fellow... the one you dug up... wrapped in a blanket, and he looks up at me and he goes,
Görevdeki son gecemde, ormanda bir ışık gördüm, sonra da bir ses duydum görmek için gittiğimde ise Taylor'ın yanında bir ceset olduğunu fark ettim senin bulduğun cesedi bir battaniyeye sarmıştı.
He doesn't want to go back in there'cause he got shot down trying to pick up the hot cashier.
Oraya tekrar gitmek istemiyor çünkü seksi kasiyeri ayartmaya çalışırken reddedildi.
What do you think, we're stupid enough to go showing up over there and wait for some of your friends to jump out out on us?
Sen önerdin orayı? Bizi salak mı sandın? Oraya gidip arkadaşlarının bize kurduğu tuzağa mı düşelim?
I said, "You go out there and you mess up now," I said,
" Duman et ortalığı,
- Go, go, go, just pull up right there.
Yürü, yürü, yürü Ders!
Um, so why don't you give me a second to go freshen up and change my attitude and I will see you there in a second, OK?
Gitmeden önce bana neden bir saniye vermiyorsun rahatlayıp pozisyonumu değiştireyim... bir saniye içinde de seni orada göreceğim, tamam mı?
There we go. Hurry up and come on in.
Çabuk ol, içeri gel.
Well, it might be really worth your while to go over there and maybe sign up for a couple of lessons.
- Oraya gidip birkaç derse kayıt yaptırman gerçekten işine yarayabilir.
All right, listen up, y'all got 15 minutes to go out there and steal me something.
Tamam beni dinleyin gidip bana bir şeyler çalmanız için 15 dakikanız var.
If you go out there right now, you risk stirring things up again.
Oraya şimdi gidersen, ortallğl yeniden karlştlrabilirsin.
You go up to the attic and you stay there until I come get you.
Yukarı çık ve ben gelene kadar bekle.
All right, boys, I'm gonna go up to Bergman's Crossing and scout out there.
Pekala çocuklar, etrafı kolaçan etmek için Bergman Geçidi'ne çıkacağım.
Why don't you go and sit that flag up over there by the rocks... whatever.
Neden gitmiyorsun ve kayaların üzerindeki o bayrağında oturmuyorsun?
Take all for what you come up and go from there.
Her ne için geldiysen... al ve git.
Well, you see a black glove with a gun in it pointing up, you know... there was nowhere else to go in the kitchen...'cause we just, like, at the wall.
Silah tutan siyah eldivenli bir el gördüm. Kaçamıyorduk. Duvara yapışmıştık.
Their plan was to up camp the Dragon Lair, to spend the night there and to go further north.
Onların planı kadar kamp oldu Ejderha Lair, Orada gece geçirmek ve daha kuzeyde gitmek.
You're not. If you go there, I'm- - I'll be there to pick you up.
- Hayır gitmeyeceksin ama gidersen ben gelip seni alırım.
Go there. He? will not give it up!
Hadi, onu harcama!
and I got a lot of that, but then... this one sad bastard, he starts telling me how when he was a kid, this priest at his church used to take him into his office, you know, and... right there under the crucifix, Father Feel-you-up would just... go at him.
... bir sürü duydum da ama ondan sonra kederli hergelenin teki gelip bana küçükken kilisede pederin onu ofisine çekip bilirsin işte, Kutsal hacın hemen altında hislerini kuvvetlendirmiş çocukcağızın.
Lord know he needs some, but if you just have to go, there's some extra change up in my top drawer.
. Ama illa gitmek istiyorsan Çekmecenin üstünde bozukluklar var
There's a reason the entire population gets up in the morning and clocks the freeways, because they gotta go to work.
Tüm nüfusun sabah kalkıp otoyolları tıkamalarının sebebi var. Çünkü işe gitmeleri gerekir.
So I go into two and I come out of two. And I'm still like 25, 30 feet high up there.
İkincisini de attım, bitti ve hala 8-9 metre havadaydım.
Why don't you go to sleep now, and when you wake up, there will be a shiny new coin right there.
Bu şekilde fare gelip dişini alabilir ve yerine güzel bir demir para koyar.
Okay, I'll go down there... and you stay up here!
Tamam. O zaman, ben kilerde sen burada!
There they go revving them up.
Motorlarını çalıştırıyorlar.
go up 96
go upstairs 174
go up to your room 16
up there 524
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
go upstairs 174
go up to your room 16
up there 524
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30