English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Have a good time

Have a good time traducir turco

3,285 traducción paralela
Have a good time tonight, man.
Bu gece iyi zaman geçir adamım.
Every night, 17,505 people come here expecting to have a good time, and I make sure they do.
Her akşam, buraya 17,505 kişi eğlenmek için geliyor, ben de eğlendiklerinden emin oluyorum.
Now, go and have a good time, all right?
Şimdi gidip güzelce vakit geçirin, tamam mı?
I asked you to come because I thought we'd have a good time together.
Beraber iyi vakit geçiririz diye gelmeni istemiştim. Bu tecrübede bana eşlik etmek istersin diye düşünmüştüm.
How was your day? Did you have a good time in the Village?
Village'da güzel zaman geçirdin mi?
You know, Dad, I really did have a good time hanging out with you.
Baba, seninle vakit geçirmekten gerçekten büyük keyif aldım.
We just thought you might want to go out and have a good time, maybe go dancing.
Belki dışarı çıkıp eğlenmek istersin diye düşündük mesela dansa falan giderdik.
I'll just go to the popcorn place alone, even though all their advertising suggests it is a place for groups of friends to have a good time.
Ben de patlamış mısırcıya tek başıma giderim. Gerçe tüm reklamları arkadaşların topluca oturup eğlenebileceği bir yer olduğunu ima etse de.
Have a good time.
İyi eğlenceler.
I just want to have a good time, you know.
Ben sadece iyi vakit geçirmek istiyorum, biliyorsun.
Y'all have a good time.
Hayır. Siz eğlenmenize bakın.
Can we please have a good time?
İyi vakit geçirebilir miyiz?
We'll have a good time.
Güzel vakit geçireceğiz.
Yep... don't need anyone else to have a good time.
İyi vakit geçirmek için başkasına ihtiyacım yok.
And have a good time.
Ve iyi vakit geçirin.
We have a good time, don't we, Pierce?
İyi zaman geçiriyoruz değil mi Pierce?
- You ready to have a good time?
- İyi zaman geçirmeye hazır mısınız? - Tabii ki!
Did you have a good time?
Eğlendiniz mi?
If you don't have a good time, I'll show up here in a nurse's outfit and clean barf trays all day.
İyi vakit geçirmezsen hemşire kıyafetiyle buraya gelip istifra tepsilerini temizlerim.
Come on. You're gonna have a good time.
Hadi ama, hadi.
Have a good time, enjoy yourself, love.
İyi eğlenceler, keyfini çıkar, seni seviyorum.
Let's have a good time.
Hadi eğlenelim.
- We have a good time together? - Yes.
Eğleniyorsun da
- Have a good time.
Keyfine bak.
And I like to party and have a good time.
Ve parti yapmayı ve iyi zaman geçirmeyi severim.
People are trying to have a good time... hey.
İnsanlar güzel zaman geçirmeye çalışıyor... Hey.
Have a good time at your folks.
Ailenle iyi vakit geçir.
Take care, have a good time and don't burn anything!
Dikkat edin, iyi vakit geçirin ve yangın çıkarmayın!
We are able to hang out together and have a good time. - Amen.
Beraber olduğumuz bu güzel zaman için.
Did you have a good time last night?
Dün gece iyi zaman geçirdin mi?
​ ​ Have a good time.
İyi eğlenceler.
Relax. Have a good time.
Gevşe güzel zaman geçir.
We just wanna have a good time, man.
Sadece güzel vakit geçirmek istiyoruz.
If he wanted to have a good time, he wouldn't hesitate.
İyi vakit geçirmek istiyorsa, tereddüt etmeyecektir.
17,505 people come here every night, and it's my job to make sure they have a good time.
Her gece buraya 17.505 kişi geliyor, ve benim görevim de onların iyi vakit geçirdiğinden emin olmak.
All right, I know I'm the last person on earth who has the right to comment on anyone's behavior right now, but I don't have a ton of time left, so I'm gonna do what a good sister should.
Bak şimdi, şu an başka birisine yorumda bulunacak son insan benim ama pek zamanım yok. O yüzden sana ablalık yapacağım.
Oh, and it would be good for the two of you to have a little bonding time. Yeah, give me the baby.
Hem ikiniz de birbirinize kaynaşırsınız, iyi olur.
Look, I don't doubt that you and Blaine... would have a jolly good time shopping at Burberry... and arguing who would make the better Rum Tum Tugger.
Bak, Blaine'le Burberry'de alışveriş ederken harika zaman geçireceğinizden hiç şüphe duymuyorum ve kimin Rum Tum Tugger rolü için daha iyi olduğunu tartışacağınızdan- -
And I don't really have time to mentor someone right now, so I don't think this is a good idea.
Şimdi birine rehberlik yapacak zamanım yok. Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
You two have a good time. I'll see you later.
Hoşçakalın.
They broke up, and I only have 30 seconds left of "being a good friend" time, so spill.
Onlar ayrıldı, ve benim "iyi arkadaş" ı oynamaya otuz saniyem kaldı.
Have a good time.
Keyfini çıkar azıcık.
- There you go. Because if we have too good a time here- -
Burada çok eğlenirsek çünkü- -
Okay, so when I asked you to let me into evidence, you don't think maybe that was a good time to tell me you didn't have a key to that?
Peki, beni kanıt odasına sokabilir misin dediğimde sende anahtarının olmadığını söylemek aklına gelmedi mi?
I have the sense you're not having such a good time.
Kusura bakmayın ama sanki bu yemekten yeterince zevk almadığınız gibi bir izlenime kapıldım.
Um, look, if you fancy it, I saw a reasonably good restaurant up there by the phones. Maybe we could get together for an hour and, you know, in an hour's time have something to eat?
Bak.. şurda restoran var istersen gidebiliriz
You'll have such a good time, you'll wet yourself.
Öyle güzel zaman geçireceksin ki kendi üzerine işeyeceksin.
Have as good a time as we can while we're here and what we've got given.
Burada elimizdekilerle iyi vakit geçiriyoruz
When would have been a good time?
Hangisi doğru zaman olurdu?
she taught me very early on how to have a very good time.
Bana çok önceden nasıl güzel vakit geçireceğimi öğretmişti.
We're gonna have ourselves a good time, you know that?
Biz bize iyi vakit geçireceğiz, farkında mısın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]