Have fun with that traducir turco
209 traducción paralela
- Buddy, you have fun with that.
- Dostum, bununla eğlen.
God, we used to have fun with that at school.
- Aynen, öyle.
Ca starts finally, have fun with that.
Evet, sonunda başladı. Bu yüzden keyfini çıkaralım.
Yeah, have fun with that.
Evet, size iyi eğlenceler.
It's not that I didn't have fun with the boys. I don't know.
Erkeklerle eğlenmediğimden değil.
They just want to have a little fun. Nothing wrong with that.
Sadece biraz eğlenmek istiyorlar.
I heard a song that impressed me very much, and it's the kind of a song we snap our fingers and clap our hands, and I want you to come along with me. We'll have a little fun.
Parmaklarınızı şıklatıp, ellerinizi çırpın ve bana katılın ki biraz eğlenelim.
All because I would have fun dancing with that Stewart boy.
Sırf Stewartlar'ın oğluyla dans ettiğim için.
I know that, lets have some fun, with them, I've got a few ideas.
Bunu biliyorum, onlarla biraz eğlenelim, birkaç fikrim var.
It wasrt supposed to be but I have come here to have some fun with this money But you guys look so fierce that I dare not go in
Düşündüğünüz gibi değil... burada sadece... paramı eğleneyle harcamaya geldim... ama siz ortamı gerip... zevki kaçırıyorsunuz
It's not that I don't have fun with you...
Seninleyken eğlenmiyor değilim.
But I thought that our clients and the investors would have more fun with the show itself by watching it from this float.
Tamirci de mi? Halı yıkamacıları mı? Ve perdeci adam?
I suppose the reason you confuse them with monkeys is that monkeys have fun.
Bence onları maymunlarla karıştırma sebebin... maymunların eğlenceli olması.
You're one of the few people that I really have fun with.
Birlikte eğlendiğim nadir insanlardan birisin.
I think that you should live with me and I think we would have a lot of fun together.
Yanıma taşınman gerek. Bence birlikte çok eğleneceğiz.
In the name of all the women who have found refuge consolation and fun within these walls Yolanda Bell, accompanied by us is going to delight us with a lovely song in homage to that woman who has given herself, body and soul to our redeeming work.
Bizimle birlikte, bu duvarlar içerisinde bir teselli ve eğlence sığınağı bulmuş kadınlar namına. Bütün kadınlar namına Yolanda Bell, günah ve Şeytan'dan kurtarma çabamıza kendini bedenini ve ruhunu adamış şu kadına karşı hürmet içerisinde güzel bir şarkıyla bizleri sevindirecek.
Wouldn't it be nice to have a little fun with that money?
Bu parayla biraz eğlenmek hoş olmaz mı?
Golf could be fun if you could play alone. But it's these genetic defectives that you have to hang around with that makes it such a boring pastime.
Yalnız oynarsanız keyifli olabilir ama taşıdığımız şu genetik bozukluklar yok mu onlar çok sıkıcı bir hale getiriyor.
They basically felt that you could have fun with it.
Aslına bakarsan, çalışmaktan keyif alabileceğini söylediler.
You know, just have more fun with it, that's all.
Bilirsin, biraz daha keyif al, hepsi bu.
It's those people who feel comfortable enjoying, understanding and exploring sex that tend to have the most fun with their clothes off.
Seksten keyif alan, onu anlayan ve keşfeden insanlar, giysilerinden arınıp seksin keyifli dünyasına girerler.
- I guess. - That's how it is, I'm telling you. I have great fun with Mr Silvio.
Bazı insanlar bunu çok yanlış buluyor ama çok da eğlenceli.
And I know you guys might feel a little tempted to have some fun with that fuckin'... Hey!
Güzel bir bebekle oynamak isteyeceğinizi biliyorum ama...
They don't realize that we can have just as much fun as they do while remaining vertical, with our toes uncurled and the saliva of our passions held firmly in our proud, unsullied mouths.
Bizim de en az onlar kadar eğlenebildiğimizi fark etmiyorlar biz ayaklarımızın üzerinde dimdik gururumuzla dururuz o hoş zamanlarımızda.
What fun can you have in a pool anyway that you can't have in a bathtub with a garbage bag taped around your cast?
Alçına bantlanmış bir çöp torbasıyla küvette eğlenmekle havuzda eğlenmek arasında ne fark var ki?
Before the Jews put you in the zoo, I'm gonna have some fun with you myself. You felt that one?
Yahudiler seni hayvanat bahçesine kapatmadan önce seninle biraz da ben eğlenmek istiyorum.
Brian, that is a damn amazing machine you got there... and I've been thinking about all the fun I can have with it.
Brian, Burada çok muhteşem bir makineye sahipsin... ve bununla ne kadar çok eğlenebileceğimi düşünüyordum.
I had a real problem with throwing up, so that must have been a fun trip.
Ve devamlı kusuyordum, herhalde çok eğlenceli bir yolculuk olmuştur.
The one you and your friend decided to have a little fun with that night.
Adı David Evans'dı.
You kick that ass during the day, but at night you have fun with Sonny.
Gündüz onlara günlerini göster, ama geceleri Sonny'le keyfine bak.
I think it's nice that you have somebody you can have fun with.
Sanırım birlikte eğlenebileceğin birisinin olması çok güzel.
I mean, I know I hate these but that's the magic that I'm after, y'know, just to let it go, have fun with it.
Yani, bilirsin, hiç sevmem bunları peşinden koştuğum sihir bu, bilirsin, bırak olsun bitsin, sen eğlenmene bak.
My sexy, smart girl that I have fun with.
Seksi, zeki ve birlikte iyi vakit geçirdiğim o kızı seviyorum.
I could have had a lot of fun with that one.
Bununla çok eğleneceğim.
- A guy said this is a great place to have fun, make a little money playin'that game with the ball that spins.
- Birçok kişi buranın eğlenmek için mükemmel bir yer olduğunu söyledi. Hani şu topları çevirip biraz para kazandığın oyun vardı ya...
Well, that's all well and good, but we can have more fun with them than that.
Tamam bu çok iyi ama, onlarla daha fazla eğlenebiliriz.
- I mean, you can have a lot of fun with that.
- Yani iyi eğlenebilirsin demek istemiştim.
But the thing is, it's usually some situation where she just got dumped by this super stud, and she looks at me like I'm a safe bet, and I'm a lot of fun, and she won't have to care, because obviously I should be grateful that she went out with me at all.
Ama aslında, genellikle bir kız çok yakışıklı biri tarafından terk edildiği durumlarda çantada keklik olduğumu düşünebilir benimle olmak eğlenceli ve bana değer vermesi de gerekmez çünkü gayet açık ki benimle çıktığı için minnettar olmalıyım.
I came out with you tonight under the impression that I'd have fun.
Bu gece eğleneceğimi düşünerek seninle geldim.
No, Kitty, you just call them back,'cause... there's no way in hell that I'm gonna have card night... with the Pinciottis'cause it's just too much fun.
Olmaz Kitty. Onları tekrar ara. Çünkü...
The only reason sperm cells have all the fun is that up until now... they were the only ones with access.
Şimdiye dek tek eğlenenin spremler olmasının tek nedeni... bir tek onlarda giriş izni olmasıydı.
I think Kevin's going to have so much fun playing with the prince... that he's not even gonna miss the stuffed animal.
Bence Kevin prens ile o kadar çok eğlenecek ki...
OK, we stopped in cosmetics because if we had to do this thing for you, then we might as well have fun, and I've never found eye shadow that works with my combination skin.
Kozmetik bölümüne uğradık, çünkü senin işini yaparken biraz eğlenelim dedik, bende cildime güzel giden... bir far bulamamıştım hiç.
You can have all the sailor fun you want with that one.
Tüm o denizci eğlencelerini onunla yaşayabilirsin.
They sat in the house on that cold, cold, wet day with no fun to have and no games to play.
Soğuk bir günde evdelerdi. Eğlenecekleri bir şey yoktu, oynayacak oyunları yoktu.
I realized that I don't need you to feel sexy... and to have fun with my life, so if you're thinking of choosing me, mm-mmm.
Kendimi seksi hissetmek için sana ihtiyacım olmadığını anladım. Ya da iyi vakit geçirmek için. Yani beni seçmeyi düşünüyorsan, seçme.
I think you should have your first boyfriend when you're 1 6 and he should be a nice boy that you can have fun with.
Bence ilk erkek arkadaşını 16 yaşındayken bulmalı ve bu kişi onunla güzel vakit geçirebileceğin iyi bir insan olmalı.
What's going on is that I forget how much fun I have when I'm with you. And it's really, really nice to be reminded.
Olan tek şey, seninle birlikteyken ne kadar eğlendiğimi unutmuş olmam.
But just the fact that you want me to have fun with you guys, that's so sweet.
Sizinle birlikte eğlenmemi istemen çok ince bir davranış.
A major case squad could have some fun with that mess, don't you think?
Büyük bir ekip bu fotoğraftan bayağı iş çıkarırdı değil mi ama?
I think you're afraid that you will go, and have fun and you might enjoy yourself, and you'd be with me.
Bence gidip eğlenmekten zevk almaktan ve benimle olmaktan korkuyorsun.
have fun 1658
have fun tonight 44
have fun with it 28
with that in mind 45
with that said 19
with that 162
with that attitude 21
have some 140
have a wonderful day 25
have a good day 670
have fun tonight 44
have fun with it 28
with that in mind 45
with that said 19
with that 162
with that attitude 21
have some 140
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33