He's all traducir turco
27,583 traducción paralela
As long as he's on this ship, you're all asking for a world of hurt.
O adam gemide olduğu sürece başınız belada.
In return for his family not suing us, he wants to make sure all of Bo McClaren's video featuring his little sister is destroyed.
Bize dava açmamanın karşılığında Bo McClaren'in kardeşini oynattığı tüm görüntülerin yok edilmesini istiyor.
It's all he's been talking about all week.
Bütün hafta boyunca tek konuştuğu buydu.
I mean, the guy gets a job at the LAPD and trains to become a reserve police officer all so that he can re-open the investigation into his father's murder, and it all comes to a crashing halt
Adam emniyette işe giriyor, yedek polis olmak için eğitim alıyor. Bunların hepsi babasının cinayet dosyasını yeniden açabilmek için.
He's saying all that money was destroyed in Iraq, along with another $ 600,000.
Bu paranın ve 600,000 doların daha Irak'ta imha edildiğini söylüyor.
And then he drove out to Yucca and stole all the guy's money.
Sonra da Yucca'ya gidip adamın bütün parasını çaldın.
He'll be going to the doctor's office In the middle of the day, Leaving us all here holding the bag.
İşleri bize yıkıp gün ortasında doktora gidecek.
All right, so he's down, but we stake a lot of horses,
Bu aralar biraz düşüşte olabilir ama biz bir sürü ata oynarız.
Well, uh, our mass shooter's in possession of a tow truck and an enormous amount of weapons and ammunition, and we still have no idea what he plans to do with it all.
Seri katilimizin kontrolü altında bir çekici kamyonu, çok sayıda silah ve cephane var. Ve onlarla ne yapmayı planladığını hâlâ bilmiyoruz.
All you need to do is fill out this form stating that you put oxycodone in your former client's protein powder just so he would fail his drug test.
Tek yapman gereken, bu formu doldurup eski müşterinin protein tozuna, sırf uyuşturucu testini geçemesin diye oksikodon koyduğunu beyan etmek.
He's all right.
Sorun yok.
Look. He's down there, all right.
Baksana, gerçekten orada.
He's my patient, all right?
O benim hastam.
He wrenched from her all the powers he had granted her, as if he was turning her inside out.
Mary'ye verdiği bütün güçleri zorla geri aldı, adeta içini dışına çıkartıyormuşçasına.
With that crystal, he can harness all of this town's magic for his own purpose.
O kristalin yardımıyla bu kasabanın tüm sihrini kendi amaçları için kullanabilir.
He's gonna keep it all for himself.
Hepsini kendisine saklayacak.
Brian McDonald is a mechanic, and he worked on Layla's car all the time when they were together.
Brian tamirciydi ve onlar birlikteyken sürekli Layla'nın arabasıyla uğraşırdı.
He's wearing booster pants with all the hidden compartments.
Gizli bölmeleri olan bir pantolon giyiyor.
Let's find him, see what he was up to all night.
Onu bulup, bütün gece ne yaptığını öğrenelim.
Well, let's look into all the cases he worked.
Çalıştığı bütün davalara bakalım.
I'll keep looking into Walter's life... try to figure out if he did anything that brought Wendy's killer out of hiding after all these years.
Ben de Walter'ın hayatına bakmaya devam ederim, bunca yıldan sonra Wendy'nin katilini ortaya çıkaracak bir şeyler bulmuş olabilir.
I mean, he's psychic electric "Koolaided" all of those meatsticks!
Tüm o herifleri psişik elektrik gücüyle "Koolaid" ledi.
He's been at this all day. Hasn't he?
Bütün gün bunu yaptı, değil mi?
Look, Jeremy can't get Roman to back down if he doesn't know what's at the heart of all this.
Jeremy meselenin özünü bilmezse Roman'a geri adım attıramaz.
All he's got is a pit, so whatever he's been telling you...
Sadece bir çukur varmış. Yani sana her ne söylediyse...
Johnson, very angry during this phone call already, you can see here, he says, "They're trying to make fools of us all and it's just the biggest damn mess I ever saw."
Johnson, bu konuşma esnasında çok öfkeli, şöyle söylüyor, "Bizi ahmak yerine koyuyorlar ve bu gördüğüm en büyük kahrolası karmaşa."
- He's all yours.
- Sizin olsun.
He's probably just been running around all day.
Bütün gün koşturup duruyor.
He's not about to help you after all the crap you put us through this year.
Sana yardım etmeyecektir, bu sene üzerimize attığın onca çamur yüzünden.
He's all right.
- O iyi.
He's a liability to all of us, he needs to be put down before he kills anyone else.
Hepimiz için bir sorun. Başka birini daha öldürmeden icabına bakılmalı.
Yup, I'm sure he's all broken up on the inside.
- Öyle, eminim çok acı çekiyordur.
It's probably just irrelevant that he wanted to double-check all the blood collection.
Tüm kan örneklerini kontrol amaçlı istemesi de tesadüftür eminim.
He just told me not to use it, that's all. - Florrick?
- O kanıtı kullanmamamı istedi bu kadar.
He questioned all the evidence, he even vetoed some.
Bütün delilleri sorgulamış bazılarını dava dışı bırakmış.
Turns out he was in your check register all along.
Meğerse, hep çeklerinin arasındaymış.
Hey, but he's gonna tell me all about it, right?
Ama bana anlatır yani, değil mi?
That's all he wants in the whole world.
Koca dünyada tek istediği şey o.
That's all he said.
Tüm söylediği buydu.
He said that's all George said.
"George bu kadarını söyledi" dedi.
That's all he said. "Trey went back."
Tek söylediği buydu. "Trey geri döndü."
He's not like what you said at all.
Hiç de söylediğin gibi biri değil.
No, because he's not, all right?
Hayır, çünkü o kıskanmıyor.
Usually when someone says "with all due respect," he's about to show a lack of respect, Captain.
Birisi "Saygısızlık etmek istemem" dediklerinde genelde saygısızlık etmek üzerelerdir, Kaptan.
Do you think he's in all of this?
Sence bunun içinde mi?
He switches rapidly between emotional states and demonstrates intense rage that's out of all proportion to the case.
Duygusal durumlar ile yoğun öfke anlarına çok hızlı geçiyor ki bu durumda tavrı orantısız.
Now, how do I know you even escaped Lucifer and he's not making you say all this?
Lucifer'den kaçtığını nereden bileceğim? Tüm bunları sana onun söyletmediğini?
As God's favorite, his first son, you may be the one thing in all of creation that he still cares about, the one thing that could finally make him show himself so that I can confront him
Tanrının en sevdiği, ilk çocuğu belki sen yarattıkları içinde kalan tek sevdiği şeysin. Belki onu ortaya çıkarıp yüzleşmemi sağlayacak tek şey.
I think your husband's all kind of tricky, but, by God, I know he cares.
Kocan biraz düzenbaz olabilir ama seni önemsiyor.
I heard a story about how, when you were 15, your brother Dante owed a bookie and he couldn't pay back what he owed, so you gave him all the money you earned that summer delivering pizzas to help him.
15 yaşınızda başınıza gelen bir şeyi duymuştum kardeşiniz Dante'nin bir bahisçiye borcu varmış borcunu ödeyememiş, siz de ona yardım etmek için o yaz pizza taşıyarak kazandığınız tüm parayı ona vermişsiniz.
He's a friend, all right?
O bir dost tamam mı?
he's all yours 283
he's all right 417
he's all alone 31
he's all i have 19
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
allez 130
he's all right 417
he's all alone 31
he's all i have 19
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
allez 130
ally mcbeal 31
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17