English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / He won't tell me

He won't tell me traducir turco

241 traducción paralela
it won't take me long to tell him. - He spat on Balzac.
Kararımızı bir kaç kelime ile bildirebilirim.
He won't believe me when I tell him how green the garden has grown.
Bahçenin ne kadar yeşillendiğini söylediğim zaman bana inanmadı.
He won't tell me his business.
Niçin olduğunu söylemedi.
I've been trying to tell him. But he won't listen to me.
Ona anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi.
Won't you tell me who he was?
Bana kim olduğunu söylemeyecek misin?
He asked me to tell you that for a few days he won't be seeing you and that he'll phone if he can.
Seni birkaç günlüğüne göremeyeceğini ve eğer yapabilirse... sana telefon edeceğini söylememi istedi.
So you know where he is, but you won't tell me?
Onun yerini mi saklıyorsun?
He won't tell me how he got that black eye.
Gözünün nasıl morardığını söylemedi.
Tell him there's a snake in that box. He won't believe me.
Bana inanmaz.
Tell him I won't leave until he does see me.
Benimle görüşmeden gitmeyeceğimi söyle ona.
I've tried to tell him a hundred times but he won't let me.
En az yüz kez ona anlatmaya çalıştım, ama beni dinlemedi.
Mr. Silverstone told me to tell you he won't be seeing you this morning.
Bay Silverstone bu sabah sizi göremeyeceğini söylememi istedi.
Mitya asked me to tell you that he won't come. He's got a gumboil.
Mitya o gelemiyeceğini söyledi.
He won't tell me.
Bana asla söylemez.
I've asked him, but he won't tell me.
Sordum ancak cevap vermedi.
He won't tell me.
Bana anlatmaz.
- He won't hurt you, not if you tell me.
- Bana anlatırsan sana zarar veremez.
But why won't you tell me where he is now, this Joseph of yours?
Neden bana söylemiyorsun nerede olduğunu, senin şu Yusuf'un?
If he finds out... He won't let me go out Fine, I won't tell my uncle
eğer öğrenirse... bir daha gitmeme izin vermez peki, amcama söylemem ben olmasaydım, ölmüş olabilirdin
If he won't tell me where he hid the jewels I'll do things to him that I can't even tell at confession.
Mücevherleri nerede sakladığını söylemezse Ona günah çıkarırken bile anlatamayacağım şeyler yapacağım.
Well, let me tell ye, Pa! He won't.
Sana bir şey söyleyim baba.
He won't tell me.
Söylemiyor.
He won't tell me who did it.
Kimin yaptığını söylemiyor.
And I won't to talk to him unless he calls me. Tell your clever friend that
Ve o beni aramadığı sürece onunla konuşmayacağım.
Why won't he tell me?
Neden bana söylemiyor?
He won't tell me his name.
Bana adını söylemedi.
He won't tell me his name, but he says you know him.
Bana adını söylemedi ama siz tanıyormuşsunuz.
They won't tell me where he is.
Nerede olduğunu söylemiyorlar.
- He won't tell me.
- Söylemeyecek bana.
But he won't tell me anything.
Ve bana bir şey söylemiyor.
- He won't tell me either.
- O da bana söylemiyor.
Tell me he won't die.
O ölmeyecek.
He won't tell me.
Bana hiç söylemez.
- He won't tell me.
- Bana kilosunu hiç söylemez.
If he does, he won't tell me.
Bilse, benimle konuşmazdı.
But he won't tell me
Ama bana söylemiyor.
He won't tell me a thing.
Bana bir sey söylemiyor.
He won't tell me.
Bana söylemiyor.
Let me tell you why he won't believe us.
Renkli. - Bize niye inanmayacağını söyleyeyim.
He just won't believe me when I tell him Irene isn't my type.
Neden bilmiyorum ama Irene tipim değil dediğimde inanmıyor.
I spent an hour tracking down this goddamn radiologist just so that he could tell me he won't go on record.
O radyoloğu bulmak için tam bir saat uğraştım. Ama adam kalkmış benimle konuşamayacağını söylüyor.
I don't know. He won't tell me.
Bilmiyorum.Söylemedi.
- I've got to. If he finds out that I knew and didn't tell him, he won't trust me.
Bilip de söylemediğimi öğrenirse bana bir daha güvenmez.
You tell Maje Culluh that I won't do anything to damage Voyager, and if he has a problem with that, tell him to have Seska contact me.
Maj Cullah'a söyle, Voyager'a zarar verebilecek hiçbir şey yapmayacağım, ve bu konuda bir sıkıntısı varsa Seska'nın benimle bağlantı kurmasını sağlamasını da söyle.
He's in trouble, but won't tell me.
Başı dertte, ama bana söylemiyor.
It's about something else, and he won't tell me what.
Ortada başka bir şeyler var ve bana ne olduğunu asla söylemeyecek.
If you don't tell me, he'll have to, won't he?
Söylemezsen, o söylemek zorunda kalacak.
But I refuse to tell the coach because he won't let me play at homecoming if I do.
Koca soylemek istemedim cünkü eger soyleseydim beni oynatmazdı
Some say he invented several of the classics but he won't tell me which ones.
Söylentilere göre klasiklerin birkaçını o icat etmiş ama hangisi olduğunu bana söylemedi.
Oh, I just don't understand, Clesius. And he won't tell me why.
Hiç anlayamıyorum, o da nedenini söylemiyor.
But he won't tell me.
Ama bana cevap vermeyecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]