English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Heard of it

Heard of it traducir turco

3,104 traducción paralela
I've never heard of it.
Hiç böyle bir yer duymamıştım.
That's the first I've heard of it.
Ben ilk kez duyuyorum.
Never heard of it.
Hiç duymadım.
And he's like, "Babe, what do you mean, you haven't heard of naked tag before?" "You haven't heard of it?" And I'm like, " No!
"Bebeğim, daha önce çıplak ebelemece diye bir şey duymadım da ne demek?" "Cidden duymadın mı?" dedi.
I haven't heard of it. "Because it's not even a game, and I'm not an idiot, so stop saying that it's a game."
"Hayır, duymadım" Çünkü bu bir oyun değil, ve salak değilim bu yüzden oyun demeyi kes " dedim.
- NEVER HEARD OF IT.
- Hiç duymadım.
Never heard of it.
- Haberi bile yok ki.
Oh so you've heard of it?
Daha önce duydun yani?
Never heard of it.
Hiç duymadım bile.
- You heard of it?
- Duymuş muydun?
- I think I heard of it,
- Sanırım daha önce duymuştum.
Baskerville, heard of it?
Baskerville'i duydun mu?
I've heard of it...
Duymuştum.
I've never heard of it.
Böylesini daha önce duymadım.
Foxhunting is an ancient and noble pursuit that's fascinated me ever since I first heard of it ten minutes ago.
Tilki avcılığı geçmişten günümüze gelen ve çok asil bir uğraşıdır. On dakka önce duyduğumdan beri beni fazlasıyla ilgilendiriyor.
Never heard of it.
Hiç duymamıştım.
- Never heard of it.
- Hiç duymadım.
That's the first I've heard of it and I haven't seen Carter in hours.
Bunu ilk defa duyuyorum ve Carter'i saatlerdir görmedim.
I've never heard of it since then.
Sonra onun hakkında başka bir şey duydum.
I asked if they had the Glenlivet, but they'd never heard of it.
Glenlivet var mı diye sordum, ama bön bön baktılar bana.
- You've heard of it.
- Söylediğimi duydun.
You've heard of it?
Bunu duymuş muydun?
- ALCHEMY. I'VE HEARD OF IT.
Simya, bunu duymuştum.
Ever heard of it?
Hiç duydun mu?
I mean, two people heard it and both of them were relatives.
Demek istiyorum ki, iki insan dinledi ve bu ikisi akrabaydılar.
Alas, I've heard the brunt of it.
Darbe olduğunu duydum.
No, first it was D.C. I heard there might be some kind of refugee camp, but the roads were so jammed, we never even got close.
- Önce Washington'a gittik. Mülteci kampı olabileceğini duymuştum ama yollar o kadar doluydu ki, yaklaşamadık bile.
I heard they took his body out to sea and dumped it, now it's in the belly of a million fishes.
Cesedini denize attıklarını duydum. Şimdi milyonlarca balığın karnındadır.
- I see. - I have heard lot of stories about it.
Burası hakkında bi çok hikaye dinledim.
Ya'all have heard the man, get yar ass, all part of it.
Adamı duydunuz, kaldırın kıçlarınızı!
I heard it smelt of rotting human corpses.
Duyduğuma göre bu gaz, çürümüş insan bedeni gibi kokuyormuş.
All of you saw it and heard it, too!
Tamam mı? Hepiniz de görüp duydunuz.
It's the stupidest thing I've ever heard of, and it's happening to me.
Bu duyduğum en salakça şey, üstelik benim başıma geliyor.
Serena crashed this party because she heard that Dan was gonna announce the topic of his second book, and I promise you that 30 seconds later, it's gonna be all over "Gossip Girl."
Serena Dan'in ikinci kitabını duyuracağını öğrendiği için bu partiye davetsiz geldi. Ve seni temin ederim ki 30 saniye sonra her şey Dedikoducu Kız'ın sayfasında olacak.
Believe it or not, I'd heard of Alzheimer's before I met Richard.
İnanın ya da inanmayın, Alzheimer'ı Richard'la tanışmadan önce duymuştum.
Since you put it like that, you ladies ever heard of a Mr. Ryan?
Şu şeyi çıkarana kadar! Bayanlar, Bay Ryan'ı hiç duydunuz mu?
Heard a stableboy say it's the color of blood to mark the death of your father.
Bir seyis yamaginin da kan kirmizisi dedigini duydum babanizin ölümü için.
We've heard lots of positive things about it.
Bir çok olumlu şey duyduk.
If Kurt would have taped this to his junk, I would have never heard the end of it.
Eğer Kurt bunu münasip bir yerine bantlasaydı, hiç susmazdı artık.
It was more a sensation of having heard Harvey Humphries in some unsavory context.
Sanki daha çok, Harvey Humphries adının kötü bir makalede geçmesiyle ilgiliymiş gibi.
The first time I'd ever heard the whir of film going through a camera, it was thrilling.
Filmin sesini ilk duyduğumda filmin kameranın içinde dönüşü, bu heyecanlıydı.
Hasn't anyone heard of taking it slow?
İşleri yavaştan almayı kimse duymadı mı?
and we all know it's true because we heard the tape. You'll be alone in your house in Santa Barbara, listening to old records and telling the same story over and over again to the poor sap not smart enough to get out of being assigned to your secret service detail.
Santa Barbara'daki evinde yalnızken, eski kayıtları dinleyeceksin ve güvenliğinle ilgilenebilecek kadar akıllı ama çok da kafası basmayan bir ajana aynı hikayeyi anlatıp duracaksın.
Hey, I just heard that it's a special night for one of our friends.
Duyduğuma göre, bu gece arkadaşlarımızdan biri için özel bir geceymiş.
I never heard none of the vocals over it, and I'm, like, listening to it.
Parçadaki hiç bi vokali daha önce duymamıştım, ve, ve, dinliyodum işte.
Have you heard of Samuel Capital? It's a private investment fund based in America, but they act for their shareholder, Israel's Ministry of Defense.
Samuel Capital'i duydunuz mu? hissedarların çoğu İsrail'in savunma bakanlığına ait.
The common factor is they all heard what they call "His Voice." If His Voice turns out to be something that you set up, it will become a matter of the utmost concern.
oda "Onun sesi" diye bir ses duymaları. son derece endişe duyulacak durumdayız.
When I first heard that this boy I had held and was part of me, that he could do this, expose himself to girls, it broke my heart.
Kucağıma aldığım, canımdan bir parça olan bu çocuğun böyle bir şey yapabileceğini kızlara kendini teşhir edebileceğini ilk duyduğumda kalbim çok kırıldı.
Heard you got something to show me. It was powering a new form of shapeshifters.
Yeni tür Şekil Değiştirenler'in güç cihazı.
I heard the gist of it, why did you make us come all the way down here for?
Az çok fikrim var ama bize bunca yolu neden getirttiğinizi söyleyin bakalım.
The maester said he'd heard tell of this affliction and that we simply must accept it.
Üstat bu sıkıntıyı duymuş olduğunu ve kabul etmemiz gerektiğini söyledi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]