English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Hour and

Hour and traducir turco

8,356 traducción paralela
For an hour and a half today, Sunni rebels went at two military outposts in the town of Ramadi with everything they had.
Sünni isyancılar Ramadi şehrindeki iki ABD karakoluna saldırdı.
She left the house an hour and a half ago.
Kız evden bir buçuk saat önce ayrılmış.
So, there's a downtown shuttle that leaves every hour on the hour and it's going to drop you right off at the mall on North Milwaukee street.
Şehir merkezine her saat başı giden bir servisimiz var. Servis sizi Kuzey Milwaukee Caddesi'ndeki alışveriş merkezine bırakacaktır.
I talked to him for over half an hour and I don't see a single direct quote.
Muhabirle yarım saatten fazla konuştum ağzımdan çıkan tek bir laf göremiyorum.
I get a lovely flat, and my brother, your uncle, is an hour and a bit away.
Sevimli bir daire tuttum, kardeşim, yani dayın da bir saat uzaklıkta.
Sixth hour and 66 minutes.
6 saat ve 66 dakika.
I mean, we're gonna be all right,'cause they usually give us an hour and a half when we run an errand off camp.
Yani, sorun olmayacak çünkü hapishanenin dışında bir işimiz olduğunda bize bir buçuk saat verirler.
There's a plane leaving in an hour and I have to be on it.
1 saat içinde kalkacak bir uçak var ve ona yetişmem gerek.
If you disarm six mines an hour and don't blow yourselves up, you may go home in three months.
Eğer saatte 6 mayın temizler ve kendinizi havaya uçurmazsanız üç ay içinde evinize geri dönebilirsiniz.
The spacecraft will travel to the dark side of the moon, and we will lose communication with the crew for approximately half an hour.
Uzay aracı ayın karanlık tarafında dolaşacak ve ekiple yaklaşık olarak yarım saat bağlantımızı kaybedeceğiz.
About an hour. I've got to call the florist and one or two things.
Bir saate çiçekçiyi ve birkaç yeri daha aramam gerekiyor.
"Life's but a walking shadow, " a poor player that struts and frets his hour... "
"Ömür dediğin ayaklı bir gölge, bir kukla misali..."
.. and they move down to piers on North Beach, Anzac and Suvla over a 48-hour period.
48 saattir Kuzey Sahili'ndeki Anzak ve Suvla limanlarına taşınıyorlar.
Holy Mary, Mother of God... .. pray for us sinners now and at the hour of our death. Oh come on, put a sock in it.
Aziz Meryem, Mesih'in annesi şimdi ve ölüm saatimizde...
And what's the first thing any alcoholic does after a six-hour journey?
Peki bir alkoliğin 6 saatlik bir yolculuktan sonra yapacağı ilk şey nedir?
My fellow citizens, at this hour, American and Coalition forces are in the early stages of military operations to disarm Iraq, to free its people and to defend the world from grave danger.
Irak'ı silahtan arındırmak, halkını özgürleştirmek... ve dünyayı büyük bir tehlikeye karşı savunmak için askeri operasyona başladık.
Playtime, and we sit down for dinner in an hour.
Oyun zamanı, bir saate kadar yemeğe oturuyoruz.
- It's cold and the hour is late.
- Hava soğuk ve saat geç.
For a solid hour he leafs with his sweaty paws through my books, and then he buys a Karl May, a Karl May novel for 1 O euros!
1 saat boyunca o terli patilerini kitaplarımda gezdirdi ve bir Karl May aldı 10 Euro'ya bir Karl May eseri.
Yes, and I did an hour of hot yoga this morning.
Bir de bugün bir saat ateşli bir yoga yaptım.
Yet I was determined this story must be told, so I set aside one hour a day between midnight and 1 : 00 A.M.
Nihayet, bu hikâyenin anlatıIması gerektiği belirlendi. Ben de, akşam vaktiyle gece 1 arasında bir vakit ayarladım.
What is there to miss about 12-hour shifts and shit and vomit and arrogant doctors and ungrateful patients?
12 saatlik vardiyaların bokun, kusmuğun kibirli doktorların ve nankör hastaların nesini özleyeyim?
Jesus Christ, this fucking city. It's 85 degrees and burning, and then an hour later, it's negative 14 and freezing.
Tanrı aşkına, bu şehir... 30 derecede pişiyoruz ve bir saat sonra - 26 derecede donuyoruz.
Look, he'll vent for half an hour... and then he'll go LARPing and mogging and stroke his dick for a while.
Yarım saat boyunca hıncını çıkarak sonra bilgisayar oyununa ve otuz bire geri dönecek.
But when we say this, we imagine that hour to be placed in an obscure and distant future. "
Ancak bunu söylerken, ölüm vaktinin belirsiz ve... "... uzak gelecekte olduğunu hayâl ediyoruz. "
But when we say this, we imagine that hour to be placed in an obscure and distant future.
Ancak bunu söylerken, ölüm vaktinin belirsiz ve... "... uzak gelecekte olduğunu hayâl ediyoruz. "
Winds are coming from the south and they're strong, about 30 miles an hour, pushing that oil towards the coast.
Güneyden gelen güçlü rüzgarlar, yaklaşık 48 km / saat hızla petrolü sahile doğru taşıyor.S
Don't forget to visit the gift shop, and remember... It's always happy hour at Margaritaville.
Hediyelik eşya mağazasına uğrayın ve Margaritaville'deki ucuz içkilerimizden tatmayı unutmayın.
You're a half hour late and I can't cover your ass all morning.
Yarım saat geç kaldın. Bütün sabah senin arkanı kollayamam.
I fell asleep at story hour at the library, and I woke up here.
Kütüphanede hikaye saatinde uyuyakaldım, ve burada uyandım.
Any luck, we'll have a beachhead established within the hour, find Mr. Silver, the fugitive Mr. Rackham, and have the cache in our possession before the sun sets.
Şanslıysak, kıyı mevziimize bir saate yerleşmiş oluruz. Bay Silver'ı bul, kaçak olan bay Rackham'ı... Güneş batmadan hazine bizim olsun.
In about one hour, a gun is gonna go off and end the game.
Bir saat içinde silah patlayacak ve oyun sona erecek.
I knew you'd wanna be here, and it's a three-hour drive...
Burada olmak isteyeceğini biliyordum, ve yol 3 saat sürüyor.
You couldn't find it, and I was fucking running around, for an hour.
Bulamamıştın ve ben bir saat boyunca deli gibi etrafta koştum.
Uh, no, I have an address, and I hear she's only there for another hour.
Hayır, adresi ve orada sadece bir saatliğine olacağını duydum.
So, we're going to sleep here, and everyone takes watch for an hour.
Burada uyuyacaksak, herkes bir saat bekçilik yapacak.
Where they could fuel the 24-hour nightlife with cocaine, and still make sure everybody showed up for work on Wall Street the next morning.
24 saatlik kokain partisi yapıp kafayı bulsalar bile sonraki sabah herkes Wall Street'teki işinin başında olurdu.
Clay and Elena will be there in an hour.
Clay ve Elena bir saate orada olacak.
Jeremy and Nick will arrive in an hour.
Jeremy ve Nick 1 saate burada olur.
Friends who have not betrayed us in our hour of need... and run off with some hot piece of whatever.
İhtiyacımız olduğu anda bize ihanet etmeyen arkadaşlara ve ateşli birisi ile kaçmayanlara.
Hold infinity in the palm of your hand And eternity in an hour "
"Tutmak sonzuluğu avuçlarında... ve ebediyeti bir saat içinde."
You did, and Mike was waiting with Charlene at the Grill Room for an hour!
- Dedin ve Mike Charlene ile bir saattir et lokantasında bekliyor!
Well, actually, I checked with your staff and they said that you have a free half hour.
Aslında sekreterinize sordum, yarım saatlik boşluğunuz varmış.
Laurie and Ellie were having a contest to see who had the softest lips, and they needed a judge, so about an hour later,
Laurie ve Ellie'yle en yumuşak dudaklar kimde yarışması yapacaktık.
Bring me some in an hour, and I'll heal you.
Bir saat içinde getirebilirsen seni iyileştiririm.
This is not coffee hour. And there are plenty of bodies in here that would be happy to fill those seats.
Kahve molasında değiliz ve burada yerinize geçmekten mutlu olacak bir sürü insan var!
It'll pay for an hour, which is plenty of time to use your hot tits and your pretty, little lying face to lure in a sucker and rob him blind.
Güzel göğüslerine ve tatlı dilinle birini içeri çekip soymana yetecek bir saati ödeyebilirsin.
Hey, you understand we got less than an hour, unless I'm wrong and Steiner's early, then we got less than that.
Bir saatten az vaktimiz var. Eğer yanılıyorsam ve Steiner erken gelirse, daha da az vaktimiz kalır.
I mean, it's crazy, and if it didn't take off really quickly, you'd probably see me down at 24-Hour Fitness begging for a job.
İnanılmaz olurdu, eğer burası yeterince çabuk dolmazsa beni 24 saat boyunca iş için yalvaran bir spor eğitmeni olarak burada görürdün.
I told you last night that I didn't need you to drive me... and I told you again an hour ago.
Dün gece sana, beni getirmene gerek olmadığını söylemiştim ve bir saat önce sana yine söyledim.
And exactly an hour later... you guys scale this wall and cross this lawn or terrace, and enter Bilal's room.
Toplantıları sona erene kadar bekleyeceğiz. Ve tam bir saat sonra... siz duvara tırmanabilirsiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]