English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I'm making

I'm making traducir turco

11,441 traducción paralela
Look, if you're not going to start making sense, I'm just going to have to put this thing back on.
Mantıklı konuşmayacaksan bunu geri takmak zorunda kalacağım.
I have come to believe that map-making should be a secondary interest.
Haritaya imza atmanın iman ettiğine inanmaya başladım. Ikincil bir ilgi olmalıdır.
I'm making it official, man.
Resmileştiriyorum dostum.
I think those machines are making them stronger!
Sanırım o cihazlar hayaleti daha da güçlendiriyor.
I'm not making an excuse for what I did.
Yaptığım şey için mazeret göstermeyeceğim.
Like, it's the same old story. It's always my fault, like I'm making her wear a colostomy bag.
Her şey benim hatam, sanki kolostomi torbasını ona ben taktım.
You're making me good money. I'm making you good money.
Sen bana iyi kazandırıyorsun, ben de sana.
A witch? I'm talking a flying, spell-casting, making-shit-disappear witch.
Uçan, büyü yapan, bok püsürü yok eden bir cadıdan bahsediyorum.
I'm making a kite for Harish.
Harish için bir uçurtma yapıyorum.
I'm not making her life as ugly as mine.
Onun hayatını da kendiminki gibi çirkin yapamam.
If I kick ass, I'll be making trades by December. From this point on, it's gonna be coffee and cocaine for me, baby.
İyi başlangıç yaparsam aralık ayında işlemlere başlarım ondan sonra kafein ve kokain dolu geceler bekleyin beni.
The sound of me not going. That's the sound I'm making.
Benim ağzımdan çıkan "gitmiyorum" sesi.
He also told me even though you've only been at Imperial for three years, that you were bright enough to at least listen to what I was recruiting for before making up your mind.
Bana ayrıca 3 yıldır Imperial'da çalıştığını ve en azından kapatmadan önce benim nasıl insanlar için iş aradığımı dinleyecek kadar zeki olduğunu söyledi.
Now I told them they were making a big mistake, but... I'm sorry, Lou, I didn't get it done.
Tabii onlara büyük hata ediyorsunuz dedim ama üzgünüm Lou, başaramadım.
I'm making it look easy.
Kolay görünmesini sağlıyorum.
Well, I'm making us a nice little dinner.
Şey, güzel bir akşam yemeği hazırlıyorum.
I'm... You're making yourself worse.
Asıl sen kendini kötü bir hâle sokuyorsun.
You're getting fat from all the food that you're eating because of the money that I'm making for you.
Tüm o yemekleri ve senin için kazandığım paraları yediğinden dolayı şişmanlıyorsun.
So I'm just gonna change it a little, and when I point to you you go, "Not making poopie."
Biraz değiştireceğim ve seni gösterince sen de, "kaka yapma" diyeceksin.
I'm making poopie
♪ Ben kaka yapıyorum'
I'm making poopie
♪ Ben kaka yapıyorum N'
I believe Aubrey Longrigg, who was my boss before he went into politics, tipped off the police to discredit me when I was making trouble for him at MI6.
İnanıyorum ki, politikaya girmeden önce patronum olan Aubrey Longrigg ona MI6'da sıkıntı çıkarttığımdan ötürü, itibarımı zedelemek için polise ihbarda bulundu.
So it's lucky Clara didn't get a chance to say yes because I'm incapable of making a plan, incapable of supporting her.
Yani Clara iyi ki de evet demeye fırsat bulamadı. Çünkü ben plan yapma konusunda yeteneksizim. Onu geçindirmekte de yeteneksizim.
What if I said I can improve our chances of making that plaza?
Peki ya o açıklık alana gitmek için şansımızı arttırabileceğimi söylersem?
Hey, hey, I'm just making sure.
Sadece eminim.
I'll actually feel like I'm making a difference.
Aslında bir fark yarattığımı hissediyorum.
I'm not making you do anything.
Sana hiç bir şey yaptırmaya çalışmıyorum.
I was making a head start!
- Arayı açayım demiştim!
I'm making a delivery for one of the partners.
- Selam çocuklar, hoş geldiniz. - Birden kapattı.
I mean, it was just, you were so perfect and I was so proud of myself for making you.
- Hayır, çalışıyorum. - Çocuğunuz var mı? - Hayır.
Except I'm making it with turkey instead of chicken since you can't be here for Thanksgiving.
Tavuk yerine türkiyede yapıyorum hariç Şükran Günü için burada olamazsın.
I mean, before I met you, I'd be worried about silly little stuff like my car's engine making a funny noise or my roommate's cat scratching up the sofa.
Demek istediğim, seninle tanışmadan önce, endişeliydim Arabamın motoru komik bir ses çıkarmak gibi saçma küçük şeyler Ya da ev arkadaşımın kedisi kanepeyi çiziyor.
Now, I'm not interested in making a good movie.
Şimdi, iyi bir film yapmakla ilgilenmiyorum.
I don't see why you're making such a fuss.
Niye bu kadar abarttığınızı anlayamadım yani.
Day one, I'm making little adjustments.
Birinci gün. Ufak ayarlamalar yapıyorum.
Claire, my quarterback, I need you to bust ass into that kitchen and start making pan after pan after pan of brownies,'cause that's how fast I'm gonna sell'em, okay?
Claire, kilit oyuncum, derhâl mutfağa gidip tepsi tepsi çikolatalı kek yapman lazım.
We're already making enough money to pay your rent and all your bills, and I'm just about to put a very big fish on the hook as our investor.
Kiranı ve faturalarını ödeyebilecek kadar zaten kazanıyoruz ve büyük bir balığı yatırımcımız olarak yakalamak üzereyim.
Everybody, I'm making up a new password right now.
Millet, derhal yeni bir şifre belirliyorum.
For making you wonder whether your mom and I were gonna stay together.
Annenle ayrılacak mıyız diye seni merakta bıraktığım için.
- I'm not making you beg.
- Seni yalvarmaya zorluyorum.
I grew up on the streets making every bad choice a kid could make.
Ben sokakta büyüdüm. Yapılabilecek tüm kötü seçimleri yaptım.
but I'm pretty sure they're just making it up as they go along, you know?
aşırı eminim ki kendileri uydurmuştur, gitiği yere kadar, anladın mı?
- I'm really making a difference.
- Bir dakika.
I think someone is targetting predators on purpose and making them go savage.
Sanırım birileri yırtıcıları hedef alıyor ve vahşileşmelerine neden oluyor.
But I don't think she's making it up.
Ama kızımın uydurduğunu sanmıyorum.
I followed your instructions, scolding him roundly for making love to Maria Manwaring.
Dediklerini yaptım, Maria Manwaring ile aşk yaşadığı için onu payladım durdum.
Oh, I thought I was making a joke.
Şaka yapıyorum sanmıştım.
Please, let me make this right. We're way past making it right. I'm sorry, I...
lütfen, bırak bunu düzelteyim düzeltme olayını çoktan geçtik üzgünüm, ben... seninle o sahilde tanışabilirdim.
I'm making you a little drink.
- Sana içki hazırladım.
Say, um, " All right, Lionel, I'm just making some dinner.
" Lionel, yemek yapıyorum.
All right, Lionel, I'm just making some dinner.
Lionel, yemek yapıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]