English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I've found

I've found traducir turco

11,692 traducción paralela
I found a confidential informant murdered in my prison today, and it was over these pieces of paper.
Bugün bir gizli muhbiri cezaevimde ölü bulduk ve bu kâğıt parçaları yüzündendi.
God would've found a great servant in you, but I feel he has other plans.
Tanrı sizde muhteşem bir hizmetkâr bulurdu ama başka planları olduğunu hissediyorum.
I have found these church rooms to be strangely quiet and peaceful.
Bu kilise odalarını garip bir şekilde sessiz ve huzur verici buluyorum.
Oh, I've found 15 ways to turn it down.
Reddetmek için 15 yol buldum.
I told her I went to law school, and she found out I didn't.
Ona Hukuk Fakültesi'ne gittiğimi söyledim ve o da gitmediğimi öğrendi.
I found my ski helmet and an old camouflage jacket and wore them to work.
Kayak kaskımı ve eski bir kamuflaj ceketi buldum işe giderken onları giydim.
I found leather And melted plastic in their clothes.
Kıyafetlerinde deri ve erimiş plastik buldum.
And based on the cotton and nylon fibers I found around her wrists, I think they restrained her with her own underwear.
Bileklerinde bulduğum pamuk ve naylon ipliklere bakarsak da kendi iç çamaşırıyla bağlamışlar.
God, I used to love this part... The soft part, when I knew I'd found someone who was really nice. Then later, when they realized how foolish they were...
Tanrım, en çok burayı severdim, en hassas bölüm çok masum ve iyi birini bulmayı beklerdim sonra ne kadar aptal olduklarının farkına vardıklarında elimden geldiğince onları hayatta tutmaya çalışırdım.
The D.A. found out that Eve and I know each other.
Savcı, Eve ve benim birbirimizi tanıdığımızı öğrenmiş. Tabi.
That way I can forget Rebecca's nowhere to be found, and Nate's on trial for our murder.
Böylece, Rebecca'nın nerde olduğunu unutabiliyorum ve Nate'in bizim işlediğimiz cinayetten yargılandığını.
But their families are, so I sifted through their accounts, and I found this.
Ama yakınlarının varmış. Ben de bunları elemeden geçirdim ve bunu buldum.
So I knew I'd seen this image before, and I ran a search and found it's part of a logo.
Bende bu resmi daha önce gördüğümü düşünüp ufak bir tarama yaptım ve bu logoya ulaştım.
I've found peace.
Huzuru buldum.
I think we've found our murder weapon...
Sanirim katilimizin suc aletini bulduk...
This place found me and I love it here.
Bu yer beni buldu ve ben burayı seviyorum.
Well, I think you would've found a way.
Bence yine de bir yolunu bulurdun.
Well, that's odd, because this box was in my desk, and I also found this on my desk.
Bu tuhaf çünkü bu kutu benim masamdaydı ve ayrıca bunu da masamın üstünde buldum.
Well, in her stomach, I found cow's milk, penicillium, grape extract, ethanol, carbon dioxide- - or as most people call it, wine and cheese.
Midesinde inek sütü, penisilyum, üzüm özütü etanol, karbondioksit buldum. Daha yaygın kullanımıyla şarap ve peynir.
So, I accessed the cloud on Agent Bannerman's personal cell phone, and I found some photos that had been deleted.
Ajan Bannerman'ın kişisel telefonuna ait buluta eriştim ve bazı fotoğrafların silinmiş olduğunu fark ettim.
I've just found something you need to see.
Görmeniz gereken bir şey buldum.
You see, we found Tony Mendoza's car, and his GPS was all jacked up.
Anlayacağın, Tony Mendoza'nın arabasını bulduk ve GPS'i sökülmüştü.
And... look at what I found at the car wash.
Ve... bak araba yıkama yerinde ne buldum.
I think you and Adrangi planned this together, but then some poor nurse found out, so he threw her out of a window.
Sen ve Adrangi bunu birlikte planladınız... Ama zavallı bir hemşire olanları öğrendi ve Adrangi de onu camdan dışarı attı.
Nothing that I've found yet, but that's what we need to find out.
Henüz bir şey bulamadım ama bunu öğrenmek zorundayız.
My crew and I found this great bar last night called Jinx.
Ben ve arkadaşlarım geçen gece Jinx adında bir bar keşfettik.
And I found evidence to prove it.
Ve bunu kanıtlamak için bir delil buldum.
I looked for photos that were taken at the same time Callen and Sam were in the park, and... I found this.
Callen ve Sam parktayken çekilen fotoğrafları araştırdım ve bunu buldum.
I went up to that coffee shop this morning, Young Molly's, and... I think I found something.
Bu sabah o kahveciye gittim, Young Molly'e ve sanırım bir şey buldum.
Ray Dixon is found murdered two blocks away? I don't know. There's something we're missing.
Ramos buralarda ortadan kayboluyor ve altı ay sonra Ray Dixon iki blok ötede öldürülüyor.
Ever since I killed Weston Steward, and Chavez found Nick's Grimm book on my bed.
Ben Weston Steward'ı öldürdüğümden ve Chavez yatağımın üstünde Nick'in Grimm kitabını bulduğundan beri.
I found the note. I've gone to Malibu.
Notu buldum ve Malibu'ya gidiyorum.
I started looking into the crack house fire, and I found something interesting.
Ev yangınını araştırmaya başladım ve bazı ilginç şeyler buldum.
And I found this.
Ve bunu buldum.
I also found several small nicks to the cortical bone on the left tenth and 11th ribs.
Ben de sol 10. ve 11. kaburgaların kortikal kemiklerinde birkaç küçük çentik buldum.
The chipping on the left and right calcaneus bones lines up with the marks on the tissue I found on both heels.
Sol ve sağ kalkaneus kemiklerindeki çentikler her iki topuk dokusunda bulduğum izlerle örtüşüyor.
And possibly his corneas. I also found incisions and soft tissue damage around his orbital sockets.
Göz yuvalarında kesi ve yumuşak doku zedelenmeleri buldum.
So, I found traces of steel, aluminum oxide, petroleum distillates and silicone emulsifiers.
Çelik, alüminyum oksit, damıtılmış petrol ve emülsifiye silikon izine rastladım.
Well, if it makes you feel any better, Angela found the make and model of the car that killed Nesbit.
Bu pek iyi gelmediyse, Angela Nesbit'i öldüren aracın marka ve modelini belirlemiş.
The Djinn found me through an agency I work with.
Djinn beni ajanstan buldu ve onunla birlikte çalıştım.
What he doesn't understand is that I've found his weakness.
Onun anlamadığı benim onun zayıf noktasını buldum.
Your Honor, I've often found mouse pads to be works of art.
Sayın Yargıç, ben çoğu zaman mouse padlari sanat eseri olarak görürüm.
I was looking through Schultz's email, and I found an unsent draft saying he thought somebody was using his bodycam footage.
Schultz'u epostalarına bakıyordum ve başkasının göğüs kamerası görüntülerini kullandığını söylediği bir taslak buldum.
So, maybe the blackmailers found out that he was talking to I.A. and decided to stop him.
Yani şantajcılar İçişleri'yle konuşacağını öğrendi ve onu durdurmaya karar verdi.
So... the red is where I found fibers on Sergeant Gleason's body and clothes.
Şöyle ki kırmızı kısımlar Çavuş Gleason'ın vücudunda ve kıyafetlerinde iplik bulduğum kısımlar.
So when I found Grant and Ursula that morning... saw the things that had been done to them...
Grant ve Ursula'yı sabah o halde bulduğumda onlara yapılanları görünce...
Hmm. I looked at every satellite photo we have, and I found 15 different places in these woods that have easy access to a stream, caves for shelter, and wildlife to hunt.
Elimizdeki tüm uydu görüntüsünü inceledim ve bu ormanda akarsuya kolay erişimi olan barınak için mağarası bulunan ve avlanmalık alanı olan 15 yer buldum.
And instead, you're... listening to people choke each other and... You had someone else's blood on your face when I found you.
Ama onun yerine sen insanların birbirini boğmasını dinledin ve seni bulduğumda yüzünde başka birinin kanı vardı.
I studied abroad in Romania, and then I found out he's a Zanna.
Romanya'da araştırdım ve onun bir Zanna olduğunu öğrendim.
Unfortunately for you, what they found were dozens of internal verdiant documents, which will lead them to your warehouse in silver Ridge. And I don't need to tell you what they'll find inside.
Ama senin şanssızlığına, buldukları şey onları Silver Ridge'deki deponuza yönlendirecek düzinelerce gizli Verdiant belgesi oldu ve orada ne bulacaklarını da sana söylememe gerek yok.
I found the waitstaff at Red Lobster to be rude and barely even acknowledging who I was or what I meant to this city.
Red Lobster'daki garsonları kaba buldum. Ve benim kim olduğumu veya bu şehir için ne ifade ettiğimi... ... anlamakta güçlük çektiklerini düşünüyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]