I ask traducir turco
80,155 traducción paralela
Can I ask you a question?
Bir soru sorabilir miyim?
Hey, can I ask you something?
Sana bir şey sorabilir miyim?
Can I ask you, if an infection like this gets really bad, can it... can it cause hallucinations?
Gerçekten kötüye gidiyor, olabilir mi? Halüsinasyona neden olabilir mi?
Hold on Anata-Tek until we've heard from Dollar Bill.
Dollar Bill'den bilgi gelene kadar Anata-Tek'i askıya alsın.
Or why should I ask her to take another look?
Yoksa neden tekrar göz atmasını rica ediyorum mu?
- Dare I ask why?
Nedenini sorabilir miyim?
Can I ask a question that isn't about the dog and the different rooms?
Farklı odalar ve köpek hakkında olmayan bir şey sorabilir miyim?
Sorry, can I ask - what's that in your eye?
Üzgünüm, sorabilir - Ne yani gözünüzün var?
Can I ask you a personal question?
Size kişisel bir soru sorabilir miyim?
It's all I ask.
Tek istediğim buydu.
Do you mind if I ask a colleague to join us?
Bir meslektaşımdan bize katılmasını rica etsem olur mu?
However, I ask myself how this young daughter of Sean Renard knows such ancient symbols in the first place.
Bununla birlikte, kendime soruyorum nasıl bu genç kız Sean Renard, bu antik sembolleri bilir Ilk etapta.
I ask you to marry me.
Benimle evlenmeni istiyorum.
I just want to... can I just ask you one question?
Sadece... sana, sadece bir soru sorabilir miyim?
I'm a little worried about you, but I promised myself I wouldn't ask you any questions, so...
Senin için biraz endişeliyim... fakat kendime hiçbir soru sormayacağıma dair... söz vermiştim, bu yüzden...
- I can ask him...
Ona sorarım...
Just, um, but first... I want to ask you a question, something that's just been gnawing on my mind.
Şey, ilk önce sana bir soru sormak istiyorum aklımı kemiren bir şey var.
I want to ask you a question.
Sana bir soru sormak istiyorum.
It wasn't until after she died that I realized how rare true love is and how awful this life is without it.
O öldükten sonra şunu farkettim gerçek aşkın ne kadar nadir olduğunu ve onsuz bir hayatın ne kadar berbat olduğunu.
In fact, snookums, there's something I want to ask you.
Aslında aşkım, sana sormak istediğim bir şey vardı.
Sir, I'm gonna ask you to put on a gown for me.
Önlük giymenizi istiyorum beyefendi.
I'm gonna ask you to put a gown on me for me, sir.
Önlük giymenizi istiyorum beyefendi.
I couldn't ask for her to be in better hands.
Senin yanında en iyi ellerde olduğunu biliyorum.
And I think that extends to you. So I have to ask you...
Sanırım ucu sana da dokunuyor o yüzden sana sormam gerek.
I would not ask if it were not important.
Önemli olmasaydı istemezdim.
Hap, my love, I need your help.
Hap, aşkım, yardımın gerek.
I'll ask the questions here, you don't mind.
Sakıncası yoksa burada soruları ben sorarım.
I'll ask florida to take another look.
Florida'dan tekrar göz atmasını rica ederim.
From 1893, so I guess that means that a Brakebills student was in Fillory over a hundred years ago.
Sanırım 1893 yılından beri Brakebills öğrencilerinin yüzyılı aşkın süredir Fillory'de olduğu anlamına geliyor.
I have to ask...
Şunu sormalıyım.
It's like living in a fish bowl, and I'm the only one who didn't ask for this.
Balık kasedinde yaşamak gibi bir şey, Ve ben bunu isteyen tek kişi benim.
I wouldn't ask if it wasn't important.
Önemli olmasaydı istemezdim.
yeah, I'll go speak with her, and I'll ask her to come back.
Ve geri gelmesini isterim.
I want to ask y'all some questions... out here in the sunshine.
Sana bir şey sormak istiyorum. Burada, güneşin altında.
So, I guess we just drive down to Kimble County and ask to talk to this... Tammy.
O zaman arabayla Kimble İlçesi'ne gidip şu Tammy'yle konuşmak istediğimizi söyleyeceğiz.
I, uh, know what it's like to have true love thwarted.
Gerçek aşkınla arana girilmesinin ne demek olduğunu biliyorum.
I didn't ask what you would do.
Senin ne yapacağını sormadım.
I need to ask you something.
Sana bir şey sormalıyım.
We'll ask Strickland when we find him.
Strickland'i bulduğumuz zaman ona sorarız.
- I wanna ask you a question.
- Sana bir soru sormak istiyorum.
To which end, I must ask, there was the suggestion that your marriage wasn't altogether happy.
Sonuçlandırmak için sormak zorundayım. Evliliğiniz tam olarak iyi gitmediğine dair bir iddia vardı.
I could ask my sister Selina.
Kız kardeşim Selina'ya sorabilirim.
That's all I came to ask.
Bunları sormak için gelmiştim.
And I didn't ask about coming home because I didn't want to push it.
Eve gelmesi ile ilgili hiçbir şey söylemedim. Çünkü onu zorlamak istemedim.
I don't think he'll do it if we just ask politely.
Kibarca isteğince hemen yapacağını sanmıyorum.
I really don't wanna ask.
Ben sormak istemem.
I'm talking about the Amor de Infierno.
Aşkın cehenneminden bahsediyorum.
Oh, I thought you'd never ask.
Oh, asla sormayacağını düşünmüştüm.
Sorry, I know you need to ask me questions.
Üzgünüm, bana sorular sormanız gerektiğini biliyorum.
If you recall, my dear, I was against you riding at all with barely a month to go before the child.
Hatırlarsan aşkım, çocuğun doğumuna bir ay kalmışken ata binmene tamamıyla karşıydım.
I must ask you not to use such terms.
Senden böyle terimleri kullanmamanı istemek zorundayım.
i asked you first 53
i asked 191
i ask the questions 35
i asked first 21
i asked you 78
i asked myself 26
i asked them 16
i asked you a question 258
i asked you something 17
i ask you 194
i asked 191
i ask the questions 35
i asked first 21
i asked you 78
i asked myself 26
i asked them 16
i asked you a question 258
i asked you something 17
i ask you 194