English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I know it's not

I know it's not traducir turco

6,938 traducción paralela
I'm always like, oh, shit, there's Louie, but it's not like I really think it's funny, and you know, that's not a criticism, you know?
Bakıyorum Louie çıkmış. Ama komik değil yani. - Eleştiri anlamında demiyorum.
So tell us, whose baby is this? If it's not Caleb, I don't know.
- Eğer Caleb değilse, bilmiyorum.
Okay, I know it's not your style to be the center of attention, but you worked for this.
Tamam, ilginin merkezinde olmak sana göre değil biliyorum ama bunun için çalıştın.
Jeff, I don't know her or her music, but I'm pretty sure it's not my cup of whiskey,
Jeff, onu tanımıyorum, müziğini bilmiyorum ama bana göre olmadığına oldukça eminim.
I know you think that this is the end of the world, but I promise you, it's not.
Şimdi bunun dünyanın sonu olduğunu düşünüyorsun ama söz veriyorum ki, değil.
It's Tuesday so it's probably not gonna be that busy, you know, I mean it's gonna be pretty quiet, but the main thing is to just make sure everything's tidy, clean, make sure everybody's drinks are refilled,
Bugün salı büyük ihtimalle çok yoğun olmayacaktır. Tahminimce oldukça sakin olacaktır ama önemli olan her şeyin derli toplu, temiz olması, herkesin içkisinin yenilenmesi, suları ve masalarını sildiğinden emin olmandır.
Okay, I know you're scared right now, but if there was ever a time to not be pathetic, it's now.
Tamam, şu anda korktuğunu biliyorum ama şimdi içler acısı hâlini bir kenara bırak.
I know it's not for just one week, Gary.
Sadece bir hafta sürmeyeceğini biliyorum Gary.
It's not in Dad's nature. I know.
- Bu, babamın doğasına uygun değil.
Zoe : Oh, I'm gonna hold down this fort. The fort's not gonna know what... held it.
Merak etme kaleyi öyle bir koruyacağım ki kale onu kimin koruduğunu bile anlamayacak.
I know that's not your car, and I know the man that would never part with it.
Sizin olmadığını biliyorum ve sahibinin ondan ayrıImayacağını biliyorum.
What I need to know is if there's anything out there that we don't have, because they are gonna come at us any way they can, and when they do, it's not gonna be about heat sensors.
Benim bilmem gereken, dışarıda bizim söylemediğin bir şey olup olmadığı, çünkü onlar bize yapabildikleri her şekilde saldıracaklar, ve bunu yaptıklarında konu ısı sensörleri olmayacak konu sen olacaksın.
Not that I wouldn't love to ask him what it was like to just face off against Brandon James, but, you know, boundaries.
Ona Brandon James ile karşı karşıya olmak nasıl bir şeydi diye sormak istemediğinden değil ama bilirsiniz, sınırlar.
I know you trying to help me out, Niedermayer, but it's not working.
Bana yardım etmeye çalıştığını biliyorum, Niedermayer, fakat böyle olmuyor.
- I know it's not fair.
- Adil olmadığını biliyorum.
Uh, I mean, I'm not kidding myself that it's gonna be easy or perfect, and I know the past isn't just done.
Bunun kolay ya da mükemmel olacağıyla ilgili kendime şaka yapmak istemiyorum, ve geçmişin bitmediğini biliyorum.
But it's not because I'm deluded or some sort of a psycho, it's just that... I was really enjoying getting to know you. I didn't want to say something that would scare you off.
Ama bunun sebebi seni kandırmaya çalışmam ya da bir çeşit psikopat olmam değildi sadece seni tanımak çok güzeldi ve korkmana sebep olacak bir şey söylemek istemedim.
But I know it's not you.
Ama sen olmadigini biliyorum.
You know, like, two minutes ago, it was cool if I touched your boobs, but then we break up, and then it's not, and then...
Yani iki dakika önce, göğüslerine dokunmam iyiydi ama sonra ayrıldık, artık değil, ve sonra...
I kicked that kid off the team today, but I know that's not the end of it.
O çocuğu bugün takımdan attım,... ama biliyorum ki bu sonlanmadı.
Well, you know, it's not something I'm super-proud of.
Gurur duyduğum bir şey değil.
I just think that in this day and age, it's insane not to get a college education, you know?
Düşündüm ki bugünde ve bu yaşta üniversite eğitimi almamak çılgınca, değil mi?
Okay, yeah, so I heard the thing a few days ago about you being wanted for kidnapping, but, you know, it's not my fault.
Tamam, evet, ben birkaç gün önce bir şey duydum ben. Bilmeniz, adam kaçırma aranan olmak, ama hakkında o benim suçum değil.
I know it may not feel like it, but there's a lot we did right tonight, guys.
I o gibi hissediyorum olmayabilir, ama biz bu gece, çocuklar doğru yaptım bir çok şey var.
Jackson has been working night and day to secure this compound, surrounding it with his werewolf army, not to mention the fact that I'm here, and I know the best way to protect our child is to get Rebekah out of that serial killer's body
Jackson sabah akşam kurt ordusuyla konutun güvenliğini sağlamak için çalışıyor burada bizzat bulunduğumu söylememe gerek bile yok ayrıca çocuğumuzu korumanın en iyi yolunun Rebekah'yı seri katil bedeninden çıkarıp orijinal bedenine geçirmek.
My mama, her mama, and they daddy before them were some of the wickedest witches the west side of this city has ever seen, and yet still, I'm able to walk away from magic because I know that it's not good for me,
Annem, onun annesi ve onların babaları şehrin gördüğü en karanlık cadılarıydı. Ancak hâlâ büyüden kendimi çekebiliyorum zira bana faydalı olmadığını biliyorum.
I am not gonna die, and the only reason that you think you can live with Malcolm's death is because you don't really know what it's like to take a life.
Ben ölmeyeceğim ve Malcolm'ın ölümüyle yaşayabileceğini düşünmenin tek sebebi bir can almanın gerçekten nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
I don't know what it is you think you're gonna find, but it's not here.
Bakın, ne aradığınızı bilmiyorum ama burada bir şey bulamayacaksınız.
I know you think that that's a weakness, it's not.
Bunun bir zayıflık olduğunu düşündüğünü biliyorum ama öyle değil.
I know it's not the same, but a few years ago I confronted my dad, and I think letting it all out really helped me to move on.
Aynı şey olmadığını biliyorum ama birkaç sene önce ben de babamla yüzleşmiştim. İçimi dökmek olayı ardımda bırakmama çok yardımcı olmuştu.
And from what little I know about you already, it's not that surprising, you know?
Seni az da tanıyor olsam, bu şaşırtıcı değil.
It's a bit like you and Billy, you know, he gets frustrated when you're not there to translate for him, and I think that's what we've got with this poltergeist.
Tıpkı Billy'le siz gibi yani ona tercümanlık yapmadığınız da nasıl sinirleniyorsa bence kötü ruhla da aynı sorunu yaşıyoruz.
Home's what I meant, not the bleeding Hawkesbury, and you know it!
Gayet iyi biliyorsun ki evi kastetmiştim, kör olasıca Hawkesbury'yi değil.
I know it's not looking good for you.
Durumun senin için iyi görünmediğini biliyorum.
I don't know, I just want to keep our family safe, and if we adopt Cindy- - if we adopt Cindy, it's not gonna help keep the family safe.
Bilmiyorum, tek isteğim ailemizi güvende tutmak ve Cindy'yi evlâtlık edinirsek... Cindy'yi evlâtlık edinmemizin ailemizi güvende tutmaya faydası olmayacak.
- We're not leaving, David. Harold, I-I know it's a lot, but please give it some thought.
Harold, biliyorum bu çok fazla ama en azından bir düşün.
Yeah, she's here, I don't know. No, it's not good.
Şimdi geldi, iyi değil.
And you know it's not the perfect situation for me either but I'm making it work.
Biliyorsun ki benim için de mükemmel koşullar değil. Ama çalışmak zorundayım.
Clive, I know it's hard to understand, but it's not like I just heard a rumor and believed it.
Clive, anlamak zor biliyorum ama bir dedikodu duymuş ve buna inanmış değilim.
I know it's not a different sun that came up this morning. But somehow, it looks sunnier.
Her sabah aynı güneşin yükseldiğini biliyorum ama bu seferki nedense daha parlak.
I don't know his full story, but he's not had it easy since post-deployment. So...
Geçmişini tam olarak bilmiyorum ama döndüğünden beri işler yolunda gitmemiş.
I know it's not your thing... uh, it's probably not my thing, either... um...
Muhtemelen benim de pek hoşuma gitmez ama...
I mean, it's not something you jump into right off the bat, you know?
Birdenbire yapılacak bir şey değil yani.
Look, you just have to know that when it happens, it's not something that I can be...
Bak, şunu bilmen lazım. Olduğu zaman... benim tutup da...
Um, I don't know actually, it's pretty dumb, it's not like, really finished, so...
Bilmiyorum aslında, oldukça aptalca daha bitirmedim...
- Well, then I know it's not good.
- Öyleyse iyi olmadığını anlıyorum.
I know this sucks but it's nice that we're doing this together. Even though we're not together.
Durum çok kötü, farkındayım ama tam anlamıyla beraber olmasak bile bu işi beraber yapmamız hoşuma gitti.
I know it's not easy what you're going through, but it's great...
Şu an yaşadığın şeyin kolay olmadığını biliyorum ama bu büyük...
I know in my gut we're not gonna make it across the finish line if we keep walking this tightrope.
Çok iyi biliyorum ki bu dar ipte cambazlığa devam edersek yarışı bitiremeyeceğiz.
I know, it's just that there's not any real closure to be had.
Biliyorum aslında, pek de gerçek bir arayı kapatma durumu yok ama...
I know, but what doesn't change is that there's still someone out there experimenting on innocents, killing them, which means, bizarro or not, we have to do everything we can to stop it, don't we?
Biliyorum, ama bu dışarıda birilerinin masum insanlar üzerinde deney yaptığı ve onları öldürdüğü gerçeğini değiştirmez. garip ya da değil bunu durdurmak için her şeyi yapmak zorundayız, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]