In case traducir turco
35,271 traducción paralela
We stuck around, just in case.
- Her ihtimale karşı buralarda dolanıyorduk.
Hey, keep an eye out later, just in case you start to, you know, crave blood.
Sen dikkatli ol, ne olur ne olmaz... -... kana susamaya falan başlarsın.
Keep MM'S in your pocket in case you have to wait in a long line.
Uzun bir sırada bekleme ihtimalinize karşı cebinde bonibon bulundur.
Now, on this side, I am closer to the exit in case of emergency.
Şimdi, bu tarafta acil durumlarda çıkışa daha yakınım.
No, but I'm also closer to the entrance in case of attack.
Ama bir saldırı durumunda da girişe daha yakınım.
One of us should stay here, just in case.
Her ihtimale karşı birimiz burada kalmalı.
In case the other one gets fried.
Diğerinin kızarma ihtimaline karşı.
Repairing an oxygen filtration system in case of critical error.
Kritik bir durumda oksijen filtreleme sistemini tamir etme.
- Sorry, I was making a video for my son. You know, in case I never see him again.
Üzgünüm, bir daha görememe ihtimalime karşı oğluma video çekiyordum.
And then, because he'd used taxpayers'money to do that, he said it was actually a water storage facility in case of a fire.
Ve ardından, bunun için vergileri kullandığından yangına ihtimaline karşılık su deposu olduğunu söyledi.
And, in case he caught up with us on the motorway, we took some precautions.
Ve otoyolda bize yetişirse diye bir takım önlemler aldık.
One for some change in case you need it.
İhtiyacınız olması durumunda bir tane daha değiştirin.
A fireman, in case things get out of hand.
İşler kontrolden çıkarsa diye bir itfaiye aracı.
Because I said C2, when actually I meant three, in case it was there, that's a kill - bang - which means it has to be there.
Çünkü aslında C3 demek isterken C2 dedim olur da belki buradadır diye ki onu vurdum, boom.. ... bu da ikinci atışımın buraya olacak olması demek.
Half a century of Mustang history, heritage and pride, but it hasn't got a small plastic strip on the door in case you're a bit clumsy.
Mustang'in yarım asırlık tarihi, mirası, gururu var ama sakar olma ihtimaline karşı ufak plastik çıtası yok.
In case i fall asleep, nothing bad can happen.
Uyuyakalırsam kötü bir şey olmasın diye.
In case I told you.
Sana söylerim diye.
Yeah, somebody should be out there just in case more come.
Evet, başkaları gelebilir diye birilerinin orada beklemesi lazım.
Yeah, well they're a backup housewarming gift for Schmidt and Cece in case my quilt guy screws me again.
Schmidt ve Cece " nin yedek ev hediyeleriydiler hani olur da yorgancım yine beni yüz üstü bırakırsa diye.
And there has been no sensitivity crap just in case I say something stupid, which I am definitely not gonna do right now!
Şimdi yaptığım gibi salakça konuşma ihtimalime karşı duyarlılık muhabbeti falan hiç yoktu.
Cruz, grab the wire cutters just in case.
Cruz, tel keskiyi her ihtimale karşı getir.
You pulled your weapon just in case.
Bir anda silahını çekiverdin.
Daddy's teaching us blackjack in case we need a plan B in life.
Hayatta bir B planına ihtiyacımız olursa diye babam bize blackjack öğretiyor.
They found a suspect in the ricin case.
Risin olayında bir şüpheli varmış.
An officer told me about it some years ago in case I needed to have an off-the-record with a prisoner.
Yıllar önce bir görevli söylemişti mahkûmlarla kayıt dışı vakit geçirmem gerekirse diye.
Reid, find Lewis, get back up to the creek in case he shows up there.
Reid, Lewis'i bul ve dereye git. Oraya gidebilir.
Maintaining control in case anyone tries anything stupid.
Salakça bir şey yapan olursa diye kontrolü sağlıyorum.
- In case they need it.
- İhtiyaç duyarlarsa diye.
his case. He probably looks less cleaned up than he does in the picture, but...
Muhtemelen resimdekinden daha az temizdir ama- -
Look at the rev case, in the red constantly, mate.
Devir saatine bak, sürekli kırmızıda dostum.
I studied a case in law school.
Hukuk fakültesinde bir vaka çalştım.
Major break in the Kirk case, but I'm gonna need immunity for the informant.
Ama bir muhbir için koruma sağlamamız gerekecek. - Adı?
We were working on a case in the clinic.
Klinikte bir hasta vardı.
In which case, no instincts can save you.
O zaman hiçbir içgüdü sizi kurtaramaz.
In any case, make sure and hit me back as soon as you get your situation all squared away.
Her halükarda, durumunu tamamen hallettiğinden emin ol ve beni ara.
I don't put everything in the case summaries.
Vaka özetlerine her şeyi yazmam.
But when we were all in L.A. On the John David Bates case, Scratch surfaced again, this time at Jack's school.
Ama biz L.A.'de John David Bates vakasına bakarken Tırmık yeniden ortaya çıkmış, hem de Jack'in okulunda.
- In this case, homecoming. - Aw.
Bu durumda eve dönüş olacak.
So they are not referring Darin's case to CPD.
Darin'in dosyasını CPD'ye iletmeyeceklermiş.
You throw it out, the wind fills this, inflates it, and that, in turn, pulls the main chute from its case.
Rüzgar bunu dolduruyor, Onu şişirir ve bu da, Ana oluğu kasasından çeker.
Well, in that case, you give me the names of four potential killers, and I'll give you the name of one potential paramour.
Bu durumda, Bana dört olası katilin ismini veriyorsun, Ve sana bir olası paramör ismi vereceğim.
Or Levon Cartwright... also black... shot and killed a white trespasser claiming self-defense, serving 25 years, unlike a white defendant in a similar case who received a suspended sentence.
Ya da Levon Cartwright yine siyah. Geçen birini vurarak öldürdü ve meşru müdafaa olduğunu iddia etti 25 yıl ceza aldı benzer bir davada beyaz bir savunmanın ertelenmiş ceza almasının tersine.
Maxine, notify the victim's husband about CIU reopening the case, cop to cop.
Maxine, kurbanın kocasına HEB'in dosyayı tekrar açacağını söyle.
In this case, thousands of e-mails from Douglas Winter's account.
Yani Douglas Winter'ın binlerce e-postasına.
Well, then, in that case, I'm gonna delete every FBI server in existence.
O zaman bu durumda var olan tüm FBI serverlarını yok edeceğim.
I'm sorry I didn't do more with the case when it was in my hands, Agent Reade.
Şansım varken bir şeyler yapmadığım için özür dilerim, Ajan Reade.
In that case, somebody better bring a shovel.
Bu durumda, birileri kürek getirse iyi olur.
Okay. But even if that is the case, I'm not about to let anybody go in there.
tamam. durum böyle olsa da, hiç kimsenin içeri girmesine izin verecek değilim.
Now, normally I'd be upset that someone stole from me, but in this case, I think I'll let Ms. Swan's pilfering slide, and I can focus on finding my son.
Normalde benden bir şey çalındığında sinirlenirim ama bu durumda, Bayan Swan'ın bu hırsızlığını görmezden geleceğim ve oğlumu bulmaya odaklanacağım.
In this case, the cliché is true.
Bu durumda klişe doğru oluyor.
But in this case, it's not her husband.
Ama bu durumda bu kocası değil.