In here traducir turco
135,059 traducción paralela
I would never put myself in a position to be in here.
Kendimi burada olacak bir pozisyona asla sokmazdım.
I die in here.
Burada ölürüm.
In here.
burada.
You want to know what she did to end up in here?
Buraya gelmek için ne yaptığını bilmek istiyor musun?
I could give a shit about how he fits in here.
Buraya nasıl uyum sağladığı umurumda değil.
What if he didn't come in here to steal a radio or some coins?
Ya buraya bir radyo ya da birkaç kuruş para çalmak için gelmediyse?
It's the only thing I can't seem to fix in here.
Burada düzeltemediğim tek şey bu.
He can't get you in here.
Seni burada bulamaz.
You brought it in here, and now it's hunting you.
Onu buraya getirdin. Şimdi de seni avlıyor.
Are you allowed to be in here?
- Burada olmana izin var mı?
You're in here because of, well, the delusional thinking, right?
Burada olma nedenin kuruntusal düşünce biçimi değil miydi?
I've been in here a long time, you see.
Çok uzun zamandır buradayım.
It can't find us in here, in case you're worrying.
Merak ediyorsan söyleyeyim, kendisi bizi burada bulamaz.
He can't hear us in here, the monster.
Canavar bizi burada duyamaz.
In here.
- Buradayım.
It seems darker in here without Phil to find the bright side.
Phil'in saçtığı ışık olmadan burası daha karanlık gibi.
Did you notice the sky when you came in here?
Buraya geldiğinde gökyüzünü fark ettin mi?
It has to be in here somewhere.
Buralarda bir yerde olmalı.
You have no idea what it's like for me in here.
Benim gibi birinin burada olmasının ne demek olduğunu bilemezsin.
In here.
Burada.
Here's the "but." He puts the wrong date in the machine, and he goes back in time instead to the 1950s, where she's just a horny teenager, and she spends the rest of the movie
"Ama" kısmı şu. Zamanı yanlış ayarlıyor ve zamanda geri gidiyor, 1950'lere. O genç, azgın bir kız ve filmin geri kalanında babası yerine onunla düzüşmeye çalışıyor.
I know Robin isn't real here.
Buradaki Robin'in gerçek olmadığını biliyorum.
Oh, I'm sorry, m'lady, but here in Sherwood Forest, we're prepared for the likes of you. Hmm? Off with them!
Üzgünüm leydim ama Sherwood Ormanı'nda... senin gibiler için hazırlıklıyız.
Who's in charge here?
Burada yetkili kim?
I think that the solution here is gonna be found in science, not scripture, don't you...
Bence çözümü kutsal kitapta değil, bilimde aramamız gerek.
"My dear Elizabeth." "I write with news of our success," "both here in Burgundy and beyond."
Sevgili Elizabeth, Sana, hem Burgonya hem de ötesindeki başarılarımızın haberleriyle yazıyorum.
Just a guess, but I'd say Dr. Poole hasn't been here in a few years.
Sadece bir tahmin. Ama bence Dr. Poole birkaç yıldır burada yokmuş.
You're here, in the astral plane.
Burada, astral bir alandasın.
I just feel in control here.
Burada kontrol bendeymiş gibi hissediyorum.
I read David's mind, you see, when they were trapped here.
Burada kısılı kalmışken David'in aklını okumuştum.
- Here, in my hand. - Mm.
Burada, elimde.
I mean, not here, in this classroom, but...
Bu sınıfta değil ama...
You actually live here, in this crusty, old shit box!
Cidden burada mı yaşıyorsun be? Bu dökük, eski püskü bokum gibi evde.
Oh, look here. Look at the V in "Several gallons of Vinegar,"
Bakın, "bol bol sirke" deki "S" harfi,
During the off-season, Lake Lachrymose has very few visitors, which is why the ferry company has added two words to the bottom of their schedule in fine print, a phrase which here means
Sezon dışında Ağlayan Göl'ün ziyaretçisi çok azdır, o yüzden feribot şirketi, programlarına dipnot olarak iki sözcük eklemiştir.
But maybe one of your siblings will explain in correct English why you're here.
Ama belki abin ya da ablan düzgün bir İngilizceyle neden burada olduğunuzu açıklar.
You're the one that wanted to stay here. You wanted to find out what our parents were doing in this town.
Burada kalıp annemle babamın bu kasabada ne yaptığını öğrenmek isteyen sendin.
We're partners. If we work in the mill, do we get to stay here?
Bıçkıhanede çalışırsak burada kalmamıza izin verecek misiniz?
You can let me off here, in the middle of town.
Beni kasaba meydanında atabilirsiniz.
Good for you, we've got a great one right here in what's left of our town.
Neyse ki kasabamızda harika bir optometristimiz var.
They're probably somewhere enjoying a hot cup of coffee in front of a roaring fire... wherever they are, which certainly isn't here.
Muhtemelen bir yerlerde, harlayan bir şöminenin önünde sıcak kahvelerini yudumluyorlardır. Her neredeyseler artık, burada olmadıkları kesin.
In four months, James Cole will arrive and discover us here.
4 aya kadar James Cole buraya gelip bizi bulacak.
- Hey, we're getting slammed down here in the ER.
- Acil serviste yoğunluk var.
You know Cassie's somewhere here in New York, right?
Cassie'nin New York'ta bir yerlerde olduğunu biliyorsun değil mi?
Here? In your house?
Burda, senin evinde mi?
Six victims in two very different countries suggests divergent comfort zones a half a world apart, which is very unusual, unless we're talking about a copycat here, right?
Tamamen farklı iki ülkede altı kurban dünyanın iki ucunda değişik konfor alanları var demek, bu da çok sıradışı. Ama taklitçiyse başka değil mi?
Okay. [Sighs] As in New York, all of the victims here are not only physically similar, but they're also professional women with careers and families.
Buradaki kurbanlar hem tip olarak New York'takilere benziyor, hem de yine aile ve kariyer sahibi kadınlar.
If the unsub has only killed once in each of those countries, but has already killed twice in Taiwan, that means his presence here signifies something special.
Şüpheli hepsinde bir cinayet işleyip Tayvan'da iki cinayet işlediyse burasının onun için bir önemi olmalı.
[Slow footsteps] The unsub may have accelerated his killing tempo in Taiwan because like New York, he feels at home here.
Şüpheli Tayvan'da cinayet temposunu artırmış olabilir çünkü burada da New York gibi evinde hissediyor.
Now the abductions form a small circle here in the Shilin District on the north side of Taipei, and the bodies were displayed here in the Xindian District in the south.
Kaçırılmalar Taipei'nin kuzeyindeki Shilin semtinde küçük bir daire oluşturuyor, cesetler de güneydeki Xindian semtine yerleştirilmiş.
- [Beep] - So this narrow stem here in between the two districts is where I think the unsub's anchor point is.
Bence iki semt arasındaki dar alan şüphelinin bulunduğu alan.
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here we 20
here's my 20
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here we 20
here's my 20