English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It was me

It was me traducir turco

29,984 traducción paralela
It was me, you idiot!
O bendim seni sersem!
It was me!
Bendim!
Because I thought if we were meant to be, then you would know it was me!
Çünkü eğer birlikte olmamız gerekiyorsa yazanın ben olduğumu bilirsin sanmıştım!
So that one day when you come in to negotiate your contract the person sitting across the table from you wasn't Elizabeth Krauss, it was me, and I rip your eyeballs out in the deal.
Günün birinde sözleşme şartlarını görüşmek için geldiğinde masanın öbür tarafında oturan Bayan Krauss değil de, ben olup gözlerini oymak için.
- Call me, talk to me. - [Sheri] It was definitely around here.
- Lucy yapma, ara beni.
Well, what did that tell you? It told me that Angela knew something was wrong.
Angela'nın bir şeylerin yanlış gittiğini bildiğini anladım.
It will crush me, whatever you do, but I was sick.
Ne yaparsan yap beni üzecek ama hastaydım.
But I should add, Henry, that the likelihood of recovery without treatment, it diminishes if compliance is- - She asked me what it was I had.
İstediğini yap Henry ama eklemem gerek, tedavi olmadan iyileşme şansın uyum göstermezsen kaybolur.
They told me that someone would contact me back home and- - It was a German.
Birinin evde benimle iletişime geçeceğini söylediler ve o, Alman'dı.
And when I asked you how it was, you told me,
Ve sana tadının nasıl olduğunu sorduğumda bana demiştin ki :
To me, it was just another day at the office.
Benim için ofiste yine sıradan bir gündü.
Sometimes I'd watch Bill O'Reilly and pretend it was an older, stupider version of me.
Bazen Bill O'Reilly'yi * izledim ve benim daha yaşlı ve aptal versiyonummuş gibi davrandım.
But it's weird. I was 36 when they told me that.
Bana bunu söylediklerinde 36 yaşındaydım.
Man, it was a big adjustment for me.
Benim için büyük bir değişiklikti.
But the day that I received the most amount of hate mail, when I received 782 pieces of hate mail, and it kind of sickened me a bit when it happened, was the day of the Paris shootings, where 128 people died.
Ama en çok nefret mektubu aldığım gün ki 782 adet nefret mektubu gelmişti ve doğrusu biraz midem bulandı Paris'teki silahlı saldırıda 128 kişinin öldüğü gündü.
I was going to send my plane, but Oscar tells me that you like to be treated regularly, and while my plane is most certainly cool as hell, regular it is not.
Seni alması için uçağımı gönderecektim ama Oscar sıradan biri gibi olarak davranılmasını sevdiğini söyledi. Bu arada uçağım acayip derecede güzel, ama sıradanlık iyi değil.
Was too late for me, but you're gonna learn it now.
Bu iş benden geçti ama sen öğreneceksin.
She told me what the other Android said, the one from the alternate reality. It was you.
Bana alternatif evrendeki Android'in ona söylediklerini anlattı.
The tragedy, for me, of the shuttle... it was as if we'd lost our nerve.
Bana göre mekiğin trajedisi cesaretimizi kaybetmiş gibi olmamızdı.
So what I found is that marijuana really helps me with my symptoms, and I-I was just wondering if there's some sort of form I could fill out to make sure that it doesn't interfere with my other benefits.
Marihuananın belirtileri önleme konusunda bir hayli faydalı olduğunu görünce verilen diğer yardımlarla arama girmesin diye doldurabileceğim bir form gibi bir şey var mıydı acaba dedim.
It only lasted a few seconds, but it was like... it was like he died and then he came back to me.
Sadece birkaç saniye sürdü. Ama sanki... Öldüğü gibiydi ve Sonra bana döndü.
- It turns out being a paralegal for so long was a blessing in disguise, because nobody is better at research than me.
Görünüşe göre bu kadar süre stajyer olmak bir nimetmiş. Çünkü araştırma konusunda benden iyisi yok.
- If it was up to me, I'd let you starve.
- Bana kalsa seni açlıktan ölüme bırakırdım.
I tried to sleep on it, and all I could do was picture a life without you and your beautiful unborn baby and it just made me crazy to think I wouldn't be part a of it.
Üzerinde düşünmeye çalıştım ve tek aklıma gelen sensiz bir hayat ve senin doğmamış güzel bebeğin, bunun bir parçası olmamak beni delirtti.
It was the words as words that interested me.
İlgimi çeken kelimeler oldu.
It reminds me of when I was in Thailand rescuing victims of human trafficking.
Tayland'daki insan ticareti mağdurlarına yardım ettiğim zamanları anımsatıyor bana.
Maybe it's because you haven't yet admitted to me that my idea to automate the robotic surgery was correct, and your resistance to it was incorrect.
Otomatik robot ameliyatı fikrimin doğru olduğunu, direnmenin yanlış olduğunu hala kabul etmediğin için olabilir.
It sounded crazy to me at first too, but Harvey's living with the guilt of putting Mike in there and Cahill was willing to do it, so can you blame him?
Bana da ilk öyle gelmişti ama Harvey, Mike'ı içeri sokmaktan kendini suçlu hissediyor. - Cahill de yapmaya niyetliydi, ona hak vermiyor musun?
I was wondering how long it would take after your lawyers left before you came here begging me to take you on.
Avukatların terk ettikten sonra buraya gelip bana yalvarman ne kadar sürer diye merak ediyordum?
He wanted me to tell you that being late to dinner was a slap in the face, and you could take your offer and shove it up your ass.
Size yemeğe geç kalmanızın suratına bir tokat gibi geldiğini ve teklifinizi alıp götünüze sokmanızı söylememi istedi.
I was banging my head against the wall, trying to figure out a way to stop the suspension, but then it dawned on me.
Askıya alımı durdurmanın bir yolunu bulmak için kafamı duvarlara çarpıyordum. Sonra kafama dank etti, durdurmamıza gerek yok.
You've been giving me this song and dance about not colluding, and it didn't matter what I said back to you, as long as it was something to let you believe we wouldn't.
Tezgah çevirmeme konusunda inanılması zor bir bahaneyle gelen sendin, ve seni yapmayacağımıza inandırdığımız sürece cevap olarak ne söylediğimizin bir önemi yoktu.
Because that song wasn't for me, it was for you.
Çünkü o bahane benim için değildi, senin içindi.
It was the only thing that I can come up with to find the time I needed to make you fall for me.
Seni kendime aşık etmem için zaman bulmak adına sana gelebileceğim tek şey buydu.
But I was really just the world's biggest sucker, because I let that son of a bitch get one over on me, and I'll regret it for the rest of my life.
Ama asıl olan şey dünyanın en yalaka adamı olmamdı,... çünkü o orospu çocuğunun elinde koz tutmasına izin verdim. bunun için hayatımın geri kalanında vicdan azabı çekeceğim.
What the hell are you talking about? Kevin told me that the reason he never cut a deal was because his wife was in on it.
Kevin anlaşma yapmamasının sebebinin eşi olduğunu söyledi.
'Cause it sounded like you just said that think that you told me was rock solid was nothing more than a bucket of shit.
Çünkü çok sağlam dediğin anlaşma bana saçmalıktan ibaretmiş gibi geldi.
Listen, I know we talked about me looking you up when this whole mess was over, but... I want you to know- - It's okay, Jessica.
Tüm bu karmaşa sona erdiğinde seninle iletişime geçeceğimi konuştuğumuzu biliyorum ama bilmeni isterim ki- -
I have to admit there's a small part of me as I was sitting... in the old house and thinking about fixing it up.
İtiraf etmeliyim ki, küçük bir tarafım bu eski evde oturmayı ve burayı onarmayı düşünüyor.
I don't know there was something about it where it became so clear to me that you were too young... to handle it.
Bilmiyorum, bununla başa çıkabilmen için çok genç olduğunla ilgili açıkça böyle bir düşünce vardı.
It was asking me if I wanted a second chance, did I want to punish those who hurt my brother, did I want to avenge my own death.
İkinci bir şans isteyip istemediğimi soruyordu. Kardeşime zarar verenleri cezalandırmak ve ölümümün intikamını almak ister miydim?
And whatever was inside him, he passed it into me.
Ve içindeki şey her neyse bana geçirdi.
Honestly, even with Coulson's signature, do you know how hard it was for me to find someone with a ROY-G-BIV clearance just so I could unredact these files?
Açıkcası, Coulson'ın imzasıyla bile bu dosyaları düzenleyebilmek için yüksek seviye yetkisi olan birini ne kadar zor oldu biliyor musun?
So I guess me coming to school was worth it.
O zaman, sanırım okula gelmem işe yaradı.
One time I took a French fry and she made me give her a dollar even though it was on my credit card.
Bir keresinde bir tane patates kızartması aldım diye benim kredi kartımla almasına rağmen bir dolar ödettirdi.
But then people kind of felt sorry for me, and... it was kind of a downer all told, and not ultimately worth it comedically.
Sonra insanlar hâlime acımıştı, pek moral bozucuydu aksine hiç de komik olmamıştı.
I thought that I was avoiding my feelings by writing my book, but it was you who was fueling me this whole time.
Kitabımı yazarak hislerimi görmezden geldiğimi düşünüyordum ama meğerse bunca zamandır beni bu yolda yürüten senmişsin.
She said it was just me and her,'cause my dad was gone.
Babam olmadığından sadece ikimizin kaldığını söylerdi.
All it took was a day away from me.
Benden bir gün uzak kalmak yetti.
After it was all over, I called Lois to pick me up.
Herşey bittiğinde, Beni alması için Lois'i çağırdım.
And I felt like it was very important for me to get out of my comfort zone and see if that made me turn into an adult.
Kendi çevremden çikmanin çok önemli oldugunu düsünüyordum çünkü bu beni yetiskin yapacakti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]