It will take time traducir turco
501 traducción paralela
We can get blue flowers, but it will take time.
Mavi çiçeklerden getirebiliriz, ama bu biraz zaman alır.
It ain't the best water, and it will take time.
Su çok çabuk çıkmaz. Biraz zaman alır.
- It will take time.
- Zaman alacak.
- It will take time.
- Bu biraz zaman alacak.
It will take time to put your past in order.
Geçmişini düzeltmek zaman alacaktır.
- It will take time, that's all.
- Yalnızca iyileşmesi zaman alacakmış.
I may be able to alter its components, but it will take time.
Bu durumu değiştirebilirim ama zaman alır.
- It will take time.
- Zaman alir.
But of course, it will take time.
Ama elbette zaman alacaktır.
It will take time before he can regain his strength.
Sağlığına tekrar kavuşması da biraz uzun sürecektir.
Yes, but it will take time
elbette ama zaman alır
I see it will take time to make you change your mind.
Anlıyorum, fikrini değiştirmen zaman alacak.
You have done well. But it will take time.
İyi iş çıkardın ama bu zaman alacaktır.
It will take time, of course. Yes.
Elbette biraz zaman gerektirecektir.
It will take time to locate them.
Onları bulmak zaman alacak.
It will take some time, but if all humans start over from this level of purity, the world changes for the better.
Zaman alacaktır ama tüm insanlar bu şekilde bir saflık düzeyinde yeniden başlayacaklar ve dünya daha iyi bir yer olacak.
It will take some time to repair it.
Tamiri zaman alacak.
It will take some time
Biraz uzun sürecek.
Unfortunately, it will take some time to produce mold in sufficient quantity.
Ne yazık ki, maddenin yeterli miktarda üretilmesi biraz zaman alacak.
He imagined the time... It will take to pay... the loan as well?
O oranda geri ödemenin ne kadar uzun zaman alacağını hiç düşündünüz mü?
- And it will take me time to move them, sir.
- Ve onları yeniden düzenlemek vakit alacak.
No, it will take a long time.
Hayır, bu uzun bir zaman alacak.
It will take a little time.
Biraz zamanımı alacak.
Maybe time will take care of it.
Belki zamanla geçer.
Elsie will only have to get it out again when it's time to take this down.
Neden? Zamanı geldiğinde Elsie bunu tekrar çıkartmak zorunda kalacak.
This will be an old story to you, of course, but it's all new to me, so take your time.
Acele etmeyin.
- The doc says it will take some time yet.
Doktor daha zamanının olduğunu söyledi.
Either you are going to listen to me, or in precisely four seconds... which is the time it will take me to walk through that door... you will be left without an ally in the English-speaking world.
Ya beni dinlersin, ya da tam dört saniye içinde ki şu kapıdan çıkıp gitme süremdir bu İngilizce konuşulan her yerde tek dostun olmadan kalakalırsın.
This isn't the first time, nor will it be the last, that I take this flower from you and return it to you.
Bu ilk defası değil, son da olmayacak, bu çiçeği sizden alışımın ve size geri verişimin.
- It will take no time.
Fazla uzun sürmez.
Report it next time orthe computer will take you as dead with no lunch.
Dua et bilgisayar öldün diye istihkakını kesmedi. Yoksa aç kalacaktın.
You North Americans will never learn to take your time with eating. You're supposed to enjoy it.
Siz Kuzey Amerikalılar yemek için vakit ayırmayı öğrenemeyeceksiniz.
- But on a night like thist, it will gonna take some time to find him
- Ama bu gece gibi bir geceydi, onu bulmak için zamanımız var
But when war comes, it is we who will take the first shock, and buy time with our lives.
Ama savaş gelince, ilk darbeyi biz alacağız ve kazanılan zamanı hayatımızla ödeyeceğiz.
We can certainly afford to be out of communication for the short time it will take to replace it.
Onu değiştirecek kadar kısa süreliğine iletişimimizin kopması hiç sorun değil.
I must warn you, however, that I can't tell you... how much time it will take me to solve this case.
Ama, dikkat, bu işi çözmek için bana ne kadar zaman gerekecek bunu size söyleyemem.
It will take some time before the west finds out what happened.
Batı'nın olanları duyması biraz zaman alacaktır.
When you can take the pebble from my hand, it will be time for you to leave.
Kapabildiğinde gitme zamanın gelmiş demektir.
It will take me some time to get dressed.
Hazırlanmam biraz vakit alır.
When you can take the pebble from my hand, it will be time for you to leave.
Taşı elimden alabildiğinde, senin için gitme vaktidir.
If and when the time comes I decide you are to lose it, I myself will take it away.
Kaybetmene karar verirsem ben kendim onu senden alacağım.
It'll take time but the ideals will be the same.
Bu biraz zaman alacak... ama ideallerimiz değişmeyecek.
He'll take his time... because it will come on him... that killing me is gonna leave a great big hole in his life... where his hate was.
Acele etmeyecek. Çünkü birden anlayacak ki beni öldürmek hayatında kocaman bir boşluk bırakacak. Nefretinin olduğu yerde.
This time there will not be any regret it will take everything of value they left in Mecca their rugs, their houses, their silver and with it, large of caravans to Damascus
Bu defa, ufak tefek şeylerle yetinmeyeceğiz Mekke'de bıraktıkları ne varsa el koyacağız. Evlerini satacağız, halılarını, gümüşlerini. Ziynetlerini de Şam kervanına katacağız.
It will continue to take milk for some time after it has left the pouch for good.
Keseden temelli ayrıldıktan sonra bir süre daha süt emmeye devam edecek.
... and it will then take time to get back to where l was.
... ve kaldığım yere dönmek zaman alıyor.
I will tell him, but it may take time.
Anlatacağım, fakat bu zaman alabilir.
It will take a long time to get him back.
Onu geri yakalamak uzun bir zaman alacak.
It will take two people to heaven at the same time.
İki kişiyi aynı anda cennete taşır.
I want Baldrick to read it, which, unfortunately will mean teaching him to read, which will take about ten years, but time well spent, I think, because it's such a good dictionary.
Pazartesi dedim, biliyorum ama Baldrick'in okumasını istiyorum, kaldı ki, maalesef ona okumayı öğreteceğim anlamına geliyor, ki, yaklaşık on yıl sürecektir, ama zaman kolay geçer, zira, bence, harika bir sözlük.
I told you guys to have a good time, but take it easy, will you?
Size eğlenin dedik, ama biraz yavaş, tamam mı?
it will pass 68
it will be okay 32
it will be done 36
it will happen 46
it will be alright 29
it will be fun 47
it will come 28
it will be ok 17
it will never happen again 36
it will be fine 78
it will be okay 32
it will be done 36
it will happen 46
it will be alright 29
it will be fun 47
it will come 28
it will be ok 17
it will never happen again 36
it will be fine 78