English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ J ] / Jump to it

Jump to it traducir turco

904 traducción paralela
Now, jump to it.
Hemen harekete geçin.
But I'm going to run things from now on. And when I raise my thumb you're going to jump to it.
Artık kumanda bende serçe parmağımı kaldırdığımda, derhal itaat edeceksin.
Jump to it.
Atla.
Go get some 53s, and jump to it.
- Dükkandaki bütün 53'leri getir.
Jump to it.
Gidelim.
Jump to it!
Atlayın!
Jump to it, you swabs!
Çabuk olun sersemler!
Come on, jump to it!
Acele edin haydi!
Go on, jump to it!
Haydi, acele edin!
You men on gun three, jump to it!
Üçüncü toptakiler, acele edin!
Jump to it!
Acele edin!
Jump to it, you lazy dogs!
Çabuk olun tembel köpekler!
- Jump to it!
- Çabuk olun!
Jump to it then!
Atla artık yataktan!
Jump to it!
Üstüne atlayın!
It's gonna be a bit awkward, sir, telling our mates to jump to it when we have to.
Arkadaşlarımıza emir vermek biraz garip olacak, efendim.
Look lively, look lively. Jump to it, jump to it!
Canlı görünün acele edin.
She'd have to be the sort of a girl who'd jump in the surf with me and love it as much as I did.
Öyle bir kadın olmalı ki... benimle beraber kendini dalgalara atsın ve bundan benim kadar hoşlansın.
Now suppose you kind of get on the phone and kind of tell the butler to jump in a cab and bring that coat down here right away. It's in the closet.
Sanırım galiba bir telefon edip galiba kahyaya bir taksiye atlamasını ve paltoyu derhal buraya getirmesini söyleyeceksin.
Before we see port, I'll make them jump at a midshipman's jacket even if it's hung on a broomstick to dry.
Limana varmadan bu adamları öyle yapacağım ki üniforma görünce titreyecekler.
I had to jump for it!
Aşağı atlamak zorunda kaldım!
I've seen men jump out of windows for less, but I'm going to fool you, Anthony because I've suddenly realised I haven't lost a thing that I never gained one moment's happiness out of it.
Çok daha azı yüzünden pencereden atlayanlar var, ama seni yanıltacağım... çünkü birdenbire hiçbir şey kaybetmediğimi fark ettim... bu iş beni bir an bile mutlu etmemişti.
I can't jump at it. If you don't sell to me, it's going to be condemned.
Bana satmazsan, kullanılmaz hükmü verilecek.
It's quite a trick to jump clear.
Düzgün atlamak zor olabilir.
He were just racing back and forth, and it were something to jump on.
O daha küçücük, ileriye ve geriye yarış yapıyordur ve birşeye kızıp çarpmıştır.
Just take it easy and don't try to jump him.
Şimdi sakin olun ve acele bir şey yapmayın.
He must see that. He can't help seeing it. You figure they're there to jump the stage?
o bunu görmeli, görmeden olmaz onların çitten atlayacağını anladın mı?
And worst of all, Herbie... no 80th floor to jump from when you feel like it.
Ve en kötüsü de Herbie istediğinde atlayabileceğin 80 katlı bir bina yok.
It won't do any good to jump.
Atlamanın bir yararı olmaz.
He tried to get away, made a jump for it.
Kaçmaya çalıştı ve atladı.
Art thee the man to pitch a harpoon down a whale's throat and jump after it?
Peki bir balinaya zıpkın atıp sonra peşinden atlar mısın?
You got to recognize it when the time comes, and you gotta jump.
Zamanın geldiğini farketmeli ve harekete geçmelisin.
If you got to take relief, take it moving. Keep your safety off and your finger on the trigger, so if they jump you,... your gun will fire.
Emniyetini açık, parmağınıda tetikte tut, üstüne atlarlarsa,... silah ateş alır.
But what I was going to say was, I saw it jump out of Mr. Rinditch's window with a bit of food in its mouth.
Fakat benim size söyleyeceğim şuydu, ağzında bir parça yiyecekle Bay Rinditch'in penceresinden atlarken gördüm.
The lizard attempted to jump. It proved my theory.
Kertenkelenin zıplamaya çalışması teorimi doğrulamıştı.
My heart feels as if it's going to jump out of my chest.
Kalbim göğsümden çıkacakmış gibi atıyor.
And we have to do it in one jump.
Ve bunu tek seferde yapmalıyız.
They figure to jump us up it'll be somewhere soon.
Tepemize binmeyi düşünüyorlarsa, eli kulağında demektir.
Well, when I get it, the only thing that does any good is to jump into a cab and go to Tiffany's.
Böyle hissettiğinde yapılacak en iyi şey bir arabaya atlayıp doğruca Tiffany'ye gitmektir.
Man is the only animal clever enough to build the Empire State Building, and stupid enough to jump off it.
İnsanoğlu Empire State binasını inşa edecek kadar aklı olan tek hayvandır ve ondan atlayacak kadar da aptaldır.
It seems the world's most liberated women are not so liberated at all or you wouldn't so quickly jump to the same conclusions.
Belli ki, dünyanın en özgür kadınları bile o kadar da özgür değilmiş yoksa hemen aynı sonuçları çıkarmazdınız.
Is it a crime for science to jump ahead by years?
Bilimi onlarca yıl ileri götürmek suç mu?
Jump to it!
Çabuk olun!
- It would have been easier to jump.
- Aşağı atlasa daha kolay olurmuş.
If you want to jump off the Eiffel Tower, it's too early.
EiffeI Kulesinden atlamak için çok erken.
If I keep saying it over and over and over in my mind... the words will have to jump out of my mouth!
Zihnimde sürekli tekrar edersem kelimeler ağzımdan dökülecektir!
Leave it to jump.
Bırakın atlasın.
Jump to it!
Elini çabuk tut!
We're going to jump it.
Atlayarak geçeceğiz.
He has no choice but to jump into the arena and maybe die for it.
Arenaya atlayıp belki bu uğurda ölmek dışında başka bir şansı kalmaz.
- No, it's too high to jump.
- Hayır. Atlamak için fazla yüksek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]