Labored breathing traducir turco
80 traducción paralela
Imbalance, disorientation, labored breathing.
Dengesizlik, yön kaybı, nefes darlığı.
[Labored Breathing]
[Labored Breathing]
Fever, paleness, labored breathing.
Yüksek ateş. Sürekli kanama.
She presented with nausea, difficulty swallowing, labored breathing.
Bulantı çekiyor, zor yutkunuyor ve güçlükle nefes alıyor.
- [Labored breathing] - It's almost over.
Nerdeyse bitti.
( Labored breathing ) why do you hate jane eyre so?
John nerede? Her zaman para ister.
Where's the labored breathing?
Solunum zorluğu nerede?
Those ugly little pushed-in faces. The labored breathing.
- Hani su basik yüzlü, çirkin zor nefes alan köpekler.
TPP's not consistent with your patient's labored breathing.
PTP, hastanın hırıltılı nefesiyle örtüşmüyor.
Patient has labored breathing because he's been on a treadmill for the last thirty minutes.
Hastanın nefesi hırıltılı çünkü son otuz dakikadır koşu bandında.
[labored breathing] He deserves to die.
Ölmeyi hakediyor.
Labored breathing can mean internal bleeding, plus a possible concussion.
Kesik kesik nefes alman iç kanama ve beyin sarsıntısı demek olabilir.
Last time I came through Tanarak, he complained of labored breathing and some rash he couldn't explain, so I diagnosed it as allergies and gave him an antihistamine.
Tanarak'a son gelişimde nefes darlığı ve açıklayamadığı bit tür kızarıklığı vardı. Ben de alerji teşhisi koydum ve antihistamine ilacı yazdım.
( wheezing, labored breathing )
Karımla bu şovu gerçekten merak ediyorduk.
[Richard ] I will not permit considerations of age, disease or disability, creed... - [ labored breathing ] - [ Richard]... ethnic origin, gender race, political affiliation nationality, sexual orientation social standing or any other factor to intervene between my duty...
Hastam ile görevim arasına, yaş yetersizlik veya sakatlık inanç sosyal sınıf cinsiyet ırk siyasi farklılık milliyet cinsel tercih sosyal statü veya herhangi bir faktörün girmesine...
Dr. B.? ( labored breathing ) There's a hum...
Dr. B.? Mırıltı olmalı...
Okay. â ª ( labored breathing )
Tamam.
Are gonna be with you the whole time. ( labored breathing )
Sonuna kadar senin yanında kalacağız.
Rapid, labored breathing.
Hızlı ve kesik nefes alıyor.
Everyone wants to believe that they are going to live forever- - that that tremor in their heart, the few extra pounds added over the holidays, and the labored breathing after a morning run are all perfectly normal.
Herkes sonsuza kadar yaşayacağına inanmak ister. Bu insanlar için bir ukdedir. Tatillerde kilo almak ya da sabah koşusundan sonra soluk soluğa kalmak son derece normaldir.
Labored breathing.
Nefes darlığı var.
[LABORED BREATHING] I'M WORRIED MOST OF YOU HAVE TAKEN ONE TOO MANY TACKLES TO THE HEAD.
Korkarım çoğunuz kafanızı rakip takımdan topu nasıl alırım sorsuna taktınız.
Thank you. Just hearing your labored breathing while you walk up stairs has purged me of all sexual desire.
Uflaya puflaya merdivenlerden çıkarken aldığın nefesi duymak bile tüm cinsel arzularımı yok etti.
He's just the sound of labored breathing standing next to me in the O.R., nothing else.
Daug sadece ameliyathanede yanımda duran nefes darlığının sesi, o kadar.
Victor, can you open the door please? [Labored breathing] Unh.
Victor, kapıyı açar mısın lütfen? Aah.
O2 sat was 83 on 6 liters with labored breathing, so we intubated him... no response to verbal commands.
Oksijen satürasyonu 6 litre oksijenle % 83 ve takipneik o yüzden entübe etik, sözel komutlara cevap yok.
Breathing's very labored.
Zor nefes alıyor.
His breathing is labored.
Onun Solunum zorlanarak.
Four aspirations a minute. Breathing's labored.
Dakikada dört püskürtme.
His breathing is labored.
Nefesi düzeldi.
Breathing's labored.
Nefesi yavaş.
- [Labored Breathing ] - [ Homer] What do you want?
Daha ne istiyorsun?
[LABORED BREATHING]
.
Your breathing's not labored, you're fine.
Nefes alıp vermen normal. Bir şeyin yok.
The sister's breathing is labored.
Hemşirenin solunumu düzenli.
He's running a high fever, and his breathing's labored.
Ateşi yükseldi, kesik kesik nefes alıyor.
- His breathing's labored.
Nefes alışları düzensizleşti.
Even with a simple examination, I can tell you that his liver's enlarged, his eyesight is going, and... his breathing is clearly labored.
İlk muayeneden belli. Karaciğeri büyümüş, görüşünü yitiriyor, soluk alıp verirken bile acı çekiyor.
( Labored breathing ) where's john?
Fakat büyümüş kendine güveni olan genç bir kadın olmuşsun.Kim bilebilir di ki?
He was stable, breathing labored but regular.
Zorlukla fakat düzenli nefes alıyormuş.
By the way, Frank's breathing was labored, so i suctioned his airway.
Bu arada Frank'in solunum yolunda tıkanıklık vardı, nefes yolunu açtım.
Breathing is labored.
Solunum zorluğu başladı.
[LABORED BREATHING] WHAT HAPPENED BEFORE THAT?
Öncesinde ne oldu?
His breathing is labored and constricted.
Zor ve sık nefes alıyor.
My son's breathing is labored.
Oğlumda nefes darlığı vardır.
You said that his breathing was labored while you watched him sleep.
Onları izlediğin zaman Arun'un güçlükle nefes aldığını söylemiştin.
He's breathing, but it's labored.
Nefes alıyor ama zar zor.
[labored breathing] No.
Hayır.
His breathing is labored.
Nefesi kesintili.
Gherardo's breathing grows labored.
Gherardo'nın nefes darlığı var.
But that last day, her breathing got so labored, and she looked so scared, that I wanted to take her to the hospital.
Ama son gün nefes almakta çok zorlandı ve çok da korkmuş görünüyordu. - Öyle ki hastaneye götürmek istedim.