English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ L ] / Look up here

Look up here traducir turco

824 traducción paralela
- Smitty, look up here.
- Smitty, buraya bak.
Look up here.
Buraya bak.
I really don't see what you want to look up here for.
Yukarıda ne görmek istediğinizi anlayabilmiş değilim.
You look downstairs and I'll look up here.
Sen aşağıya bak ben de yukarı.
Now, if you will look up here, ah, yes, towards the north.
Şimdi, şuralara bakarsan, evet kuzeye doğru.
I remembered that antique shop up here... and went to look at some stuff- -
Burada bir antika dükkanı olduğunu hatırladım ve bazı eşyalara bakmak için- -
Now look here, you sit right up here, and I'll tell you all about it.
Bak şimdi, otur, sana her şeyi anlatacağım.
We'll have a full hold and be tied up in Gloucester by the 1st of August, and he'll still be out here floundering around, trying to catch fish or I'll look more like a halibut than he does.
Ambarımızı doldurup, ağustosun birinde... Gloucester'a demir atacağız, o hâlâ burada... balık tutmak için cebelleşecek. Haksız çıkarsam halibut balığına ondan daha beter benzeyeyim.
Then pull up about six inches, maybe so he look fish straight in eye and say, " Look here.
Sonra on beş santim filan yukarı çek. Böylece balık şöyle bir bakar ve, " Şuraya bak.
Look, Rocky, just before I came up here, the boys saw me off on the train.
Buraya gelmek için trene binerken beni çocuklar uğurladı.
For tonight - I'm just gonna lay here and look up.
Onun için bu akşam burada sırt üstü yatıp, göğe bakacağım.
Look here, Brian, once and for all, the case was given up as hopeless.
Bana bak Brian, bu dava sonuçsuz olarak bir kenara bırakılmıştı.
We just came up here to look into the... we just came up here for the shooting.
Buraya sadece... Buraya sadece avlanmak için geldik.
Look, mister, I'm standing here waiting for you to make up your mind.
Bak bayım, karar vermeni bekliyorum.
From up here, it doesn't even look real, does it?
Buradan bakınca gerçek değilmiş gibi, değil mi?
Look, mister, if you're thinking of putting up here... ... the hotel's closed.
Bakın, bayım, burada kalmayı düşünüyorsanız otel kapalı.
Now, look, you can't clean up in here. Come back later, will you?
Şu anda burayı temizleyemezsin, geri dön.
LOOK, COULD YOU COME BACK HERE AND PICK ME UP A LITTLE LATER?
Buraya geri dönüp sonra beni yine alır mısın?
Look... you finish up down here and see if you can't relax for a few minutes.
Bak sen burada işini bitirip birkaç dakika rahatlamaya çalış.
If we can hang on here now... one day soon somebody's gonna look up... and see a solid overcast of American bombers... on their way to Germany to hit the Third Reich where it lives.
Bugün burada dayanırsak... ... yakında bir gün biri yukarı bakacak... ... ve Hitler Almanya'sının kalbinin attığı yeri...
Look here Sergeant, what has this fellow Waggett been up to now?
Beni dinle çavuş, bu Waggett şimdi neyin peşinde?
When I look at you, it warms me up right here.
Sana baktığımda içim ısınıyor tam şurası.
Look, here you can see it up close.
- Bak, burada daha yakın çekimi var.
Not exactly. Now look, Slim, you take over here. And I'll catch up with you later.
Şimdi bak Slim sen burayı devral, biz daha sonra yetişiriz.
I was figuring to look up this friend of mine that lives here.
Burada yaşayan bir arkadaşımı bulmak istiyordum.
Look, I think we should go back to the hotel, pick up Hank, and get out of here as quickly as we can.
Otele geri dönüp, Hank'i alıp buradan gitmeliyiz.
Foot up here, look at the camera.
Ayağını buraya çıkar, kameraya bak.
Look, I've had it up to here.
Burama kadar geldi.
Look, I'm up here, so you can take a good look at me, okay.
Bakın, ben burada duruyorum, beni iyi göresiniz diye, tamam.
There. Now, here, look at your Round-up Randy, official timekeeper there.
Saatine bak.
Well, I thought I'd come up here today and look the place over...
Şey, bugün buraya kadar gelip, bakınmayı düşündüm...
Look, would you mind telling me, when I can't get anything that I need, just how you two managed to get up here?
Bir şeyi bilmek istiyorum. Ben ihtiyacım olan hiçbir şeyi getiremezken siz ikiniz buraya gelmeyi nasıl başardınız?
And how come you never brought him up here for me to look at?
Nasıl oldu da onu görmem için hiç buraya getirmedin?
Look, I wasn't supposed to pick you up, here or anywhere.
Seni getirmemeliydim.
From up here, I guess it doesn't look much different from your hometown.
Buraya kadar kendi şehrinizden farklı görünmüyordur sanırım.
Look what we've got up here, giant mice.
Bakın burada ne var, dev fareler.
Well, look, you should see what they're doing to us up here.
Gelin de şuranın hâline bir bakın.
Look, after we sober up, how do we get out of here?
Bizi bu ormanda bırakmayacaksın, değil mi?
Look, dum-dum, up here this gun is your life.
Bak sersem sey, silahin hayatindir.
- Now, look here... Shut up, you!
- Bana bakın siz, kesin sesinizi!
Whoever it is has to wait here pretending to look for the money... waiting for the rest of us to give up and go home.
O herkimse parayı arıyormuş gibi yapıp burada kalmalıydı. Geri kalanların vazgeçip, eve dönmelerini bekleyerek.
Now, look here, Rosamund, I don't like having my movements checked up on.
Her hareketimi kontrol etmen rahatsız ediyor beni.
Then you look up in front of you and you see exactly what you came here for.
Sonra başını kaldırdın ve buraya gelmenin nedeni olan şeyi gördün.
Get up here and look.
Buraya çιkιn da bakιn.
- Look, I've had your town up to here!
- Sen de, kasaban da burama geldiniz!
Well, look-a-here. If it ain't Mr. Evans'growed-up son.
Bu Bay Evans'ın yetişkin oğlu değilse ne olayım.
Come up here and take a look at him.
Buraya gelip ona bir bakın.
And he line up and chalk over here... take one look at the wall, look at the gaga- -
Atışı hizalayacak, duvara bakacak bir kez memeleri görecek.
Look, when they hook the electricity up, a great jolt runs all the way through here.
Bak, elektriği verdiğin anda heryerde elektrik kaçakları meydana geliyor.
Look, you came down here... to get away from things, and I'm just takin'up your time.
Bakın, buraya kadar olan bitenlerden kaçmak için geldiniz, ve ben senin zamanını alıyorum.
And how would it look if I showed up here... in plaid pants and a red cardigan?
Üstümü değişecek zamanım yoktu. Buraya çizgili pantolon ve kırmızı bir hırkayla gelmek çok garip olurdu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]