Maybe i won't traducir turco
631 traducción paralela
Maybe I won't be after you tell me what you want here.
Ne istediğini söyledikten sonra şaşırmam belki.
Maybe I won't care to ride any more.
Belki artık ata binmeyi umursamıyorumdur.
Maybe, I won't be bothering you anymore again after tonight.
Belki bu geceden sonra sonra bir daha rahatsız bile etmeyebilirim.
Maybe I won't be able to return it.
Ama karşılığını veremeyebilirim.
Maybe it won't be so funny when I take that house away from you.
Evinizi elinizden aldığımda bu kadar komik bulmayacaksınız.
I won't be able to get the falcon till daylight, maybe later.
Sahini ancak gün dogunca, belki daha da geç alabilirim.
Maybe some of them are unimportant. I won't argue about that.
Belki bazilari önemsiz, bunu kabul ediyorum.
Maybe I will, maybe I won't.
Belki asılacağım belkide asılmam.
Maybe I won't have to.
Belki de hiç gerekmez.
Maybe you'll be waiting here next time and I won't come back.
Belki bir sonraki sefer burada bekleyeceksin ve ben gelmeyeceğim.
Maybe I won't be wounded.
Belki de hiç yaralanmam ben.
- Maybe I won't get sick.
- Belki hasta olmam hiç.
If I fold it very neatly, maybe he won't notice.
Çok düzgün bir şekilde katlarsam belki fark etmez.
Maybe I had Zachetti here so they won't get a chance to trip me up... so we can get the money and be together.
Dinle, Walter. Ya Zachetti'yi parayı alıp beraber olabilelim diye ayarladıysam?
I won't let you down. Maybe you won't, but you step out of line once... me and the gang will drop you like you were a hot potato.
Uğratmazsın herhalde, ama bir kere sınırı aşarsan, ben ve çete, seninle bozuşuruz.
I start to figure maybe they won't take me... and some cold sweat runs down the middle of my back, and my head begins to buzz... and everything in the middle of the room begins to swim... and I get black spots in front of my eyes... and they say I've got high blood pressure again.
Belki de beni hiç almayacaklarını anlamaya başlarım ve sırtımdan aşağı soğuk terler akarken, beynim çınlamaya başlar ve odanın ortasındaki her şey havada yüzerken gözüm kararmaya başlar ve gene tansiyonumun yükseldiğini söylerler.
- Tomorrow? Maybe I won't be here.
- Ben yarın burada olmayabilirim.
Maybe I won't get a bus back to Ridgeville.
Belki de Ridgeville otobüsüne binmem.
Maybe I won't nurse this quite as long as you figured.
Belki de burada uzun süre kalamayacağını düşünüyorsun.
Maybe this time it won't. I'll be back.
Belki bu sefer uzun sürmeyecek ama geri geleceğim.
Maybe I won't.
Belki de denemem.
Well, maybe he will and maybe he won't, but I know one thing for sure.
Evet, belki ölecek belki de ölmeyecek, ama emin olduğum tek bir şey var.
She won't live long... maybe just a few months, and she worries because I'm not settled.
Fazla ömrü kalmadı. Belki sadece bir kaç ay ve hâlâ bekâr olduğum için endişeli.
- Maybe I won't bring her back, Jerry.
- Belki onu geri getirmem, Jerry.
- Next time you look, maybe I won't.
- Belki bir daha gördüğünde olmayacak.
I'll swear in deputies, and with a posse behind me, maybe there won't be trouble.
Mecliste yemin edeceğim, ve arkamda müfreze olacak, belki de bir problem çıkmaz.
Now I'm supposed to be hurt, maybe even cry, but I won't.
Buna gücenmem gerekirdi. Hatta ağlamalıyım. Ama yapmayacağım.
Maybe I will, maybe I won't.
Belki olabilirim, belki yapamam.
I won't, but I think maybe you should.
Etmem ama bence söylemelisin.
I mean, maybe he won't find anything.
Belki de bir şey bulamaz.
Maybe that's why I don't care. But if you won't cooperate with me, I'll send the cable myself. Y -
Belki de bu yüzden umurumda değil, ama sen yardımcı olmazsan kendim telgraf çekerim.
- Or maybe you think I won't?
- Yoksa yapmayacağımı mı düşünüyorsun?
You think I maybe won't like it.
Yani sevmeyeceğimi mi düşünüyorsunuz?
I'd say "Maybe five years from now I won't even remember the color of her eyes."
Belki beş yıl sonra gözlerinin rengini hatırlamam, diyordum.
Well, maybe I won't be a burden to her much longer.
Şey, belki ona daha fazla yük olmam.
Maybe it won't hurt to get acquainted with Medicine Bend.
Medicine Bend'i yakından tanımak belki zararsızdır.
I think maybe I won't go to the airport, either.
Sanırım ben de havaalanına gitmeyeceğim.
Maybe I won't stop her.
Belki de onu durdurmamalıyım.
Maybe, but she won't listen to me unless I say something like that.
Belki, fakat öyle bir şey söylemezsem beni dinleyeceği yoktu.
Maybe I won't.
Sanırım olmayacağım.
Maybe I won't see you again before I go.
Belki seni gitmeden önce göremem.
Maybe I won't, but I don't want anybody to teach me, either.
Bilmiyor olabilirim ama kimsenin bana öğretmesini de istemiyorum.
If he insists, maybe I won't say no, but,
Israr ederse. Belki de hayır demem.
So if I do like he says, then maybe I won't get in trouble. I think she kissed me.
Dediğini yaparsam belki başım belaya girmez.
Maybe you can't find them. Maybe I won't like any of them.
Hiçbirini bulamayabilirsin ; veya bulsan dahi hiçbirinden hoşlanmayabilirim.
Oh, well, maybe I won't wait.
Beklemeyeyim en iyisi.
Maybe I won't see you until tomorrow.
Yarına kadar görüşemeyebiliriz.
Maybe if I'm here, El Trovador won't be sick as often, huh? Okay.
Belki burada olursam, El Trovador o kadar sık hastalanmaz.
Well... I won't say I wasn't a little sore about it at first But then I told myself that maybe you were right.
Başta kızmadım desem yalan olur ama sonra haklı olabileceğini düşündüm.
I won't be flying for a couple of days... and I was wondering... if tomorrow you were free, maybe...
Bir kaç gün uçamayacağım ve düşünüyordum da eğer yarın müsaitsen, belki...
Maybe I'll pump, maybe I won't pump.
Belki sıkarım, belki de sıkmam.
maybe it's better this way 17
maybe i don't 50
maybe i do 116
maybe it's me 32
maybe i am 188
maybe it won't 17
maybe i will 247
maybe i did 99
maybe it's for the best 67
maybe it isn't 28
maybe i don't 50
maybe i do 116
maybe it's me 32
maybe i am 188
maybe it won't 17
maybe i will 247
maybe i did 99
maybe it's for the best 67
maybe it isn't 28