English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ N ] / No i

No i traducir turco

324,794 traducción paralela
I have no idea.
Hiçbir fikrim yok.
- I have no idea where she is.
- Nerede olduğunu bilmiyorum.
No. No, I'm not going anywhere.
Hayır, hiçbir yere gidemem.
No, I don't, just like I don't believe that Deputy Director Atwood's longtime friendship with me is going to impact his ability to be objective during this inquiry.
Hayır öyle düşünmüyorum, aynı Direktör Yardımcısı Atwood'la arkadaşlığımın soruşturmayı etkileyeceğini düşünmediğim gibi.
- No, I agree.
Haklısınız.
I shouldn't have to remind you that no one in this room is under arrest.
Bu odada kimsenin tutuklu olmadığını hatırlatırım.
No, not that I know of.
Bildiğim kadarıyla hayır.
- No, I did not challenge it.
- Hayır, karşı çıkmadım.
No, I think we saved each other.
Sanırım geçen sefer birbirimizi kurtardık.
No, I didn't... because
Etmedim çünkü...
Ed and I had no secrets, Clara.
Ed ile aramızda sır yoktu Clara.
Obviously, I've made no secret about my desire to diminish the IRT's role.
UMT'nin rolünü azaltma arzumun olduğu açık.
No, I don't think so.
- Hayır, sanmıyorum.
No, Mum, I wanna go. Hey.
Hayır anne, gitmek istiyorum.
No, I'm everything but.
Hayır, her şeyim ama o değil.
- No, but I dropped out of a doctorate.
- Hayır, okulu bırakmıştım.
I don't want to do this, but you leave me no choice.
Bunu yapmak istemiyorum fakat bana başka bir şans tanımıyorsunuz.
No, no, I'll get Rasmussen back in line, and turn some others along the way.
Rasmussen'ı hizaya getirip o arada başkalarını da ikna ederim.
- Oh, no, I'm sorry.
- Affedersiniz.
- No, I'm enlightening you.
- Seni aydınlatıyorum.
Oh, no, I'll be announcing myself... since I did the deal.
Hayır, anlaşmayı ben yaptığım için kendim duyuracağım.
You don't have to go. No, I know.
- Gitmeye mecbur değilsin.
Uh, no, I just put it in.
Hayır, şimdi taktım.
When they've never wanted me, not from the beginning, no matter what I do!
Ne yaparsam yapayım beni başından beri istemiyorlardı!
You're going to talk about party loyalty, and I'm going to talk about how weak your candidates are and that you really have no choice.
Sen partiye sadakatten söz edeceksin, bense adaylarının çok zayıf olduğundan, seçme şansın olmadığından söz edeceğim.
And I'm going to say, "No, they can't."
Bense "Hayır, kazanamazlar" diyeceğim.
Oh, no, I can't.
- Hayır, katılamam.
Honestly... I know this sounds weird... There's no place I'd rather be.
Açıkçası... tuhaf geleceğini biliyorum... ama olmak istediğim tek yer orası.
- I can get back to him with a firm no.
- Kesin olarak hayır diyebilirim.
No, I'll try him later.
- Hayır, onu sonra ararım.
No, I don't know about that.
Hayır, onu bilemem.
No, I just... I just need a second, okay?
Hayır, sadece bir saniye istiyorum, tamam mı?
No, I do.
Yo, özlüyorum.
Um, should I wait for you? No, no.
- Sizi bekleyeyim mi?
- No. I just needed a break.
Biraz kafamı dinlemek istedim.
- No, we'll wait for Francis.
- Hayır, Francis'i bekleyeceğiz.
No. Before we do anything, I wanna speak to the head of counterterrorism.
Önce terörle mücadele başkanıyla görüşeceğim.
- I am no longer the president.
- Ben başkan değilim.
I have no responsibilities or obligations. Isn't that correct?
Ne sorumluluğum ne de yükümlülüğüm var.
I'm not a fan of the general... but... that's a strong charge, and there's no proof to support it.
Generali pek sevmem ama bu, ciddi bir suçlama ve destekleyici bir kanıt yok.
- No, I got it.
Hayır, anladım.
No, I don't.
- Söylemek istemiyorum.
No, I mean on Usher.
- Hayır, Usher'ı kastettim.
Tom, I said it's no one we know.
Tanıdığımız biri değil, dedim.
- No, I always walk the final 50 yards.
- Hayır, yürürüm.
- No. No, I'm okay.
- Hayır, gerek yok.
No, I completely understand, with everything that you're dealing with.
Anlıyorum, bir sürü işle uğraşıyorsunuz.
Oh, no, I'm good.
- İstemiyorum.
Not an official one, no, but I thought maybe we could bring him on as a consultant.
Resmî bir neden yok. Onu danışman olarak işe alabileceğimizi düşündüm.
- Jane, I'm so sorry - to pull you away from your party. - No, no, no.
- Eğlenceni böldüğüm için kusura bakma.
No, no, I'm asking for the sake of the party.
Hayır, partinin iyiliği için istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]