Not so traducir turco
63,718 traducción paralela
I'm not so sure.
- Ben pek emin değilim.
Well, we're here now, and it's not so terribly bad, is it?
Neyse artık, geldik ve çok da kötü değil, değil mi?
Well, that's not so at all, Drew.
Alakası bile yok Drew.
And each was secretly carrying cargo for the office of not so secure transportation.
Ve her biri de Güvenli Taşımacılık Kurumu için kargo naklediyordu.
Not so tough without your beard, huh?
Sakalların olmadan çok da sert değilsin ha?
Well, I'm not so worried. About a guy skipping parole.
Bir adamın şartlı tahliyesini ihlal etmiş olmasından korkmuyorum.
And then all of a sudden it's not so silly anymore.
Sonra birden o kadar da saçma gelmiyor.
Not so sweet on the eye yourself.
Senin de çekici olduğun söylenemez.
Not so hot, Dr. Reid.
Pek iyi değil Dr. Reid.
Speak, not so good.
Konuşma, pek yok.
So you're gonna keep paying for half a law office even though you're not practicing law?
Yani avukatlık yapmasan bile bir avukatlık bürosunun yarı masrafını mı ödeyeceksin?
So I'm not practicing, so I don't need malpractice insurance, and I'd like to speak to someone about a refund.
Görevimin başında olmayacağım bu yüzden görevi suistimal sigortasına da ihtiyacım yok. Bir de para iadesi için biriyle görüşmek istiyorum.
- I'm so late, it's not even funny.
- Çok geç kaldım, şakası yok.
Try not to worry so much.
Bu kadar dert etmemeye çalış.
You do not need the surplus to pay for your brother, so you are not forced to do the movie with that terrible Miss Davis.
Artık ağabeyinize, fazladan para vermek zorunda kalmadığınız için o korkunç Bayan Davis'le film çekmek zorunda da değilsiniz.
So all of this... you're not doing it for me. You're doing it for you.
Bunların hepsini benim için değil, kendin için yapıyorsun.
So whether I like it or not, I have to stand out, stand up.
İster beğenin ya da beğenmeyin, dikkat çekmek, ve savunmak zorundayım.
I brought it so you can see for yourself there's very little chance that the boy you raised is not my son.
Yanımda getirdim ki büyüttüğünüz çocuğun benim oğlum olmama şansının çok düşük olduğunu kendiniz görün.
Disappoint me again, and I will not be so forgiving.
Bir daha hayal kırıklığına uğratırsanız bu kadar affedici olmayacağım.
So the two operatives with sniper rifles at the top of the hill are not with Halcyon?
Yani tepenin üstündeki keskin nişancı iki eleman Halcyon'la değil mi?
The ultrasonic frequency is so high, they may not even hear it.
Ultrasonik frekans çok yüksek, hatta duyamıyor bile olabilirler.
Oh, we got to get you going in the office, so next summer you're not on the crew.
Ofiste gitmene izin vereceğiz, yani önümüzdeki yaz takımda değilsin.
So here's my not-so-indecent proposal.
İşte benim çok ahlaksız olmayan teklifim.
Betty was so against us not being in the same grade that she took it upon herself to tutor me every single day.
Betty aynı sınıfta olamayacağımız gerçeğine o kadar karşıydı ki her gün gelip bana ders anlattı.
So it's not that big a deal.
O yüzden abartmasan keşke.
So I'm not thinking about anything else right now.
Bu yüzden şu an başka bir şey düşünmüyorum.
Maybe try not sucking so much.
Belki de daha fazla berbat etmemeyi denemelisin.
That is so not the point, Archie!
Mesele o değil, Archie!
So they're not the partners that we thought they were.
Demek ki sandığımız gibi ortak değiller.
The fake die is not sturdy enough to do an actual run, so it'll probably break.
Sahte kalıp asıl üretimi yapacak kadar sağlam değil, yani muhtemelen kırılır.
So, that's not guilty, then that's what I am, not guilty.
İthamlar tersini söylüyor. Yani suçlu değilim.
Yeah, if you say so, but it's not the smart thing.
Öyle söylüyorsun ama pek de akıllıca değil.
So you're not having blackouts anymore?
- Artık bilinç kayıpları yaşamıyor musun?
Just so you know, my... Mother was not like other moms.
Bilesin diye diyorum, benim annem diğer anneler gibi değildi.
And you may not believe me, but I am so proud of you.
Bana inanmayabilirsin ama seninle gurur duyuyorum.
You just wouldn't let me take my meds, so I was not able to think clearly.
İlaçlarımı almama izin vermediniz. Sağlıklı düşünemiyordum.
So... so I'm... I'm gathering that it was probably... very hard for you to get here and that you're feelin'a little miffed that Norman's not home.
Sanıyorum senin buraya gelmen oldukça zordu ve Norman'ın evde olmaması sinirlerini bozdu.
Oh, well, I didn't do it, so not guilty.
Ben yapmadım, yani suçlu değil.
I'm not gonna bring her here just so we can feel a little bit better about Norman murdering my mother.
Norman'ın annemi öldürmesi konusunda daha iyi hissedebilelim diye onu buraya getirmeyeceğim.
So if Harris has a run-in with the vigilante while you're there, logic suggests you're not the vigilante.
Yani, Harris, sen yanındayken kanunsuzla boğuşursa mantıken sen kanunsuz değilsindir.
Come on, man, you know peace is important, and so is not making permanent decisions about body art when you're blackout drunk and mad at your mom.
Hadi, adamım, barış işte bundan önemli. O yüzden sarhoş olup annene kızdığında vücut sanatı hakkında... kalıcı kararlar verme.
The point is he's not clingy, and he doesn't ask a lot of questions, so can I please show you this now?
Önemli olan onun yapışkan olmaması... .. ... ve çok soru sormaması.
I'm so sorry Jules for not believing what he really did to you.
Çok özür dilerim Jules... Sana ne yaptığına inanmadığın için.
I thought this was gonna be so hard, but... not anymore.
Bunun çok zor olacağını düşünmüştüm, ama hiç öyle değilmiş.
So you and Mom can fight the Occupation, but not me?
Yani sen ve annem işgalle savaşabilirsiniz ama ben savaşamaz mıyım?
Look, just humor me so I'm not a liar, okay?
Bana dürüst ol. Ben de yalan söylemeyeyim.
I'm not cleared to operate, so I need you to hold Dawn at bay after we get Mia prepped.
Ameliyat yapma iznim yok. Mia hazırlanana kadar Dawn'ı buradan uzak tutmalısın.
And so I'm not even gonna check'cause I can look at your face and know, so thank you so much.
Şimdi açıp kontrol bile etmeyeceğim. Çünkü yüzüne bakıp anlayabiliyorum. Teşekkür ederim.
Not exactly, they fell through the window, so I assume he did, and then when the SWAT team got there, I heard them say they were all dead.
Tam olarak değil, pencereden aşağı düştüler, o yüzden öldüğünü düşündüm. Sonra SWAT ekibi geldi, hepsinin öldüğünü söylediler.
Okay? I am not calling you one, but why are you acting so dickish?
Öylesin demiyorum ama niye hödük gibi davranıyorsun?
But he was laughing, so he was wrong I also knew it was not.
Ama gülüyordu, o yüzden yanlış olmadığını da biliyordum.
not sorry 22
not so much 570
not so far 81
not so bad 126
not so fast 809
not soon enough 36
not so close 24
not so good 271
not so well 25
not so hard 43
not so much 570
not so far 81
not so bad 126
not so fast 809
not soon enough 36
not so close 24
not so good 271
not so well 25
not so hard 43