Nothing really traducir turco
2,815 traducción paralela
But nothing really prepares you for when it really happens.
Fakat hiçbir şey seni hazırlamaz, ta ki gerçekten olana kadar.
It's nothing really, I just wanted to... I didn't mean all the things I said earlier.
Mühim bir şey yok, demek istediğim daha önce söylediklerimi ciddiye alma.
Mm, nothing really.
Aslında, hiç.
Nothing really happened to me in my life until the Beatles happened.
Beatles çıkana kadar hayatımda hiçbir şey olmadı.
There's nothing really in the punk rock ethos that prepares you for being a dad.
Punk rock çevresinde sizi baba olmaya hazırlayabilecek hiçbir şey yok.
Nothing really happened.
Aslında hiçbir şey olmadı.
Oh, nothing really, just a routine death by the river this morning.
Aslında önemsiz, nehrin yakınındaki sıradan bir ölüm.
It's nothing really.
Bir şey yok esasında.
For one thing, the guy did nothing really wrong.
Bir kere ortada doğru dürüst bir suç yok ki.
- Nothing really matters.
Hiçbir şeyin önemi yok.
- Nothing really.
Aynı.
If there's one thing I've learned, it's that nothing really belongs to anyone.
Bir şey öğrendiysem, o da hiçbir şeyin kimseye ait olmadığı.
Really? Nothing?
Gerçekten mi?
- Yeah, the door was locked, nothing could've got in it. - Really?
- Öyle mi?
Tums out it really means, "We want nothing to do with your movie."
Meğerse "Filminle işimiz olmaz." demekmiş.
Gabe Prescott, the guy who licked my boots... uh, nothing, really, in terms of property.
Botlarımı yalayan adam... Gabe Prescott, kendine ait bir mülkü yok.
Because there really is nothing worse than predictability.
Çünkü tahmin edilebilirlikten daha kötü hiçbir şey yoktur.
There's really nothing more fun than chasing cows at top speed and just trying to react.
Son sürat inekleri kovalamak ve tepki vermeye çalışmaktan daha eğlenceli bir şey yoktur.
You raised me in some stupid bubble That has nothing to do with the way the world really works!
Beni gerçek dünyanın işleyişiyle hiçbir alakası olmayan saçmalıklara göre yetiştirdin.
No. Really? Nothing at all?
Gerçekten mi?
We really throw everything away and say that there is nothing to live for?
Her şeyi bir kenara bırakıp, hiçbir şeye aldırmadan yaşayacak sebebimiz olmadığını mı söylüyoruz?
We have these, sort of, attempts to build more wind power and to maybe do something with Tide... we've got attempts to make our cars a little bit more efficient but there's nothing which really looks like a
Elimizde rüzgar enerjisini artırmaya ve belki Gel-gitin gücünü kullanmaya yönelik sözüm ona birtakım teşebbüsler var... arabalarımızı birazcık daha verimli yapmaya yönelik girişimlerimiz var ama görünürlerde gerçek bir devrime benzeyen herhangi bir şey yok...
I've heard nothing but really great things about you.
Senin hakkında gerçekten çok mükemmel şeyler duydum.
Look, I don't know what's up with you and the Mai, but really it has nothing to do with- -
Bak, Mailer ile aranızda ne var bilmiyorum ama bunun benimle hiçbir ilgisi...
What you said in there, do you really believe that? You really believe in nothing?
Gerçekten dediğin gibi hiçbir şeye inanmıyor musun?
- Nah, there's really nothing I need.
İhtiyacım olan bir şey yok.
Can you appreciate how sincerely our department considers the welfare of children, because nothing else really matters, you know.
Departmanımız çocukların mutluluğuna çok özen gösterdiğini takdir edebilir misiniz? Çünkü gerisi teferruattır.
There is nothing wrong. Not really.
Bir sorun yok Martin, gerçekten.
But nothing's really changed.
Ama hiçbir şey değişmedi.
- nothing can. - Jim, you are gonna really... oh!
- Jim, sen cidden...
Really? Then I wokee up so early for nothing.
Desene boşuna erken uyanmışım.
Really, nobody's gonna crack open a book, nothing?
Gerçekten mi, hiç kimse tek bir kitap bile açmayacak mı, hiç mi?
Look, I know that you think it's gonna be nothing but parades and dignitaries, but there's a lot of really hard work that goes into that title.
Bak, sadece gösteriş ve yüksek mevki olduğunu düşündüğünü biliyorum ama bu unvanın sahibi çok da çalışmalı.
Some people really have nothing better to do with their time.
Bazı insanlar gerçekten boş zamanlarında yapacak bir şeyler bulamıyorlar.
Really, it's, umm, nothing to be ashamed of.
Gerçekten, mahçup olunacak hiçbir şey yok.
- Have you really nothing more?
- Daha fazlasını bilmiyor musun?
So you really saw nothing going on by the building site?
Yani bina alanının orada hiçbir şey görmedin.
- i really was so drunk, it's nothing it's not nothing, your boyfriend was hitting you, you walked away, that's really brave
Gayet önemli. Sevgilin sana vuruyordu. Sen de onu terk ettin.
I don't get it There was nothing on really no chip fryer no grills.
Anlamıyorum Hiç bir şeyi açık bırakmamıştım. Ne fritöz ne de ızgara..
Technology, at its essence, is really our culture's determination, that comes from certain philosophical and historical sources, that we will be nothing else but more relentlessly technological.
Teknoloji, özünde, kültürümüzün belli felsefi ve tarihi kaynaklardan gelişmiş kararlılığıdır. Bu karara göre, durmadan daha insafsızca teknolojikleşmek bizim kaderimiz.
Did I really teach you nothing?
-... hiç bir şey öğretmedim mi?
Nothing much to tell, really. Same old story.
Söylenecek çok fazla şey yok gerçekten Hep aynı hikayelerden.
No restraining orders. No, nothing, really.
- Herhangi bir mahkeme kararı yok.
- It's nothing, really.
- Aslında pek bir şey değil.
Well, rape of Mao Lijun three of them looked all know is wrong but but... and you see really thank you specifically send them back nothing just a little something to this hotel is it then I would first say good-bye
Sakin ol, Mouri-kun. Üçü de yaptıklarına pişman olmuşlar. - Ama gene de...
Um, really, it's nothing.
Aslinda önemli degil.
Sure, sir, but really, it's nothing.
Anladım, efendim, fakat önemli bir şey değil.
Well, nothing is really powerful!
Tamam, Gerçek güç hiçbirşeydir!
Ah, yes I was, though it's not gonna do you any good because there's really nothing there to clean.
Evet ama pek işinize yaramayacak çünkü zaten temizleyecek bir şey yoktu.
- Nothing? Ted and I weren't really into material stuff.
Ted ve ben maddi şeylere önem vermezdik.
- It's nothing, really.
- Gerçekten de mühim bir şey değil.
really 59005
really nice to meet you 21
really bad 194
really appreciate it 27
really nice 181
really good 625
really great 205
really beautiful 58
really like you 26
really cute 39
really nice to meet you 21
really bad 194
really appreciate it 27
really nice 181
really good 625
really great 205
really beautiful 58
really like you 26
really cute 39
really is 30
really fast 52
really hard 112
really cool 63
really pretty 34
really well 130
really sad 32
really smart 29
really funny 68
really hot 28
really fast 52
really hard 112
really cool 63
really pretty 34
really well 130
really sad 32
really smart 29
really funny 68
really hot 28
really stupid 26
really sweet 28
really happy 49
really amazing 26
really sorry 237
really big 43
really close 38
really weird 32
really sick 34
really old 37
really sweet 28
really happy 49
really amazing 26
really sorry 237
really big 43
really close 38
really weird 32
really sick 34
really old 37