Of all places traducir turco
687 traducción paralela
So why of all places, are you here cleaning? Because... you're here.
Çünkü sen buradasın.
Why, of all places, when you have a leopard in the car... did you stop in a town where there's a circus?
Başka bir sürü yer varken neden arabanda bir leoparla sirk düzenlenen bir kasabada durdun?
But why did he go, of all places, to you?
Peki neden başka bir yere, değilde, size?
Of all places to meet!
Karşılaşacak ne çok yer var.
In the middle of the ocean, of all places.
Bir gemi bulmuşsun. Okyanusun tam ortasında.
And it was late that night in, of all places, a gambling casino when I saw Maria again
O gece geç bir saatte, hiç ummadığım bir yerde, bir kumarhanede, Maria'yı yine gördüm.
On the roof, of all places.
Hem de çatıda.
Of all places, the Pink Parakeet.
Pembe Paraket'te.
And of all places to happen.
Hem de onca yerin arasında.
They raided the post waggon, and then they passed through here. Here, of all places, understand? Morons.
Tren baskınından sonra buradan geçiyorlardı, zekasızlar.
Then what were you doing at the pub in Battersea, of all places?
Battersea'deki bir barda ne arıyordun öyleyse?
It was in a little shop right catty-corner from the hotel, of all places.
Sağda Catty'nin köşesinde küçük bir dükkandaydı. Otelden, her yer.
They met in a typewriter shop, of all places.
Bir daktilo dükkanında karşılaştılar.
Of all places, they were inside my mattress.
Meğerse şiltenin içindelermiş.
In Australia of all places!
Avustralya'da her yerde!
Of all places. I was there long enough.
Diğer şehirlere göre en çok Amsterdam'da kaldım.
These of course are at that stage where they're being found in all sorts of other places like India, Madagascar, Australia, South America.
Elbette bunlar Hindistan, Madagaskar, Avustralya Ve güney Amerika gibi birçok yerde bulunmaya başladıkları bir dönemden.
Well, of all the places.
Olmayacak şey!
- All sorts of places.
- Çeşit çeşit yerlerde.
You can scratch yourself in all sorts of places.
Her yerini kaşıyabiliyorsun.
Sara's letters come from all kinds of places Switzerland, Czechoslovakia, Denmark, France.
Sara'nın mektupları İsviçre, Çekoslovakya Danimarka ve Fransa'nın çeşitli yerlerinden gelirdi....
A man can see further, sir, from the top of Boston State House, and see more worth seeing than from the pyramids, turrets and steeples of all the places of the world.
İnsan Boston Hükümet Binası'nın tepesinden uzaklara bakıp, dünyanın her yerindeki piramit, kule ve çan kulelerinden daha fazla görülmeye değer şeyler görebilir, bayım.
Every time I look at the sky, I think of all the places I've never been.
Gökyüzüne her bakışımda daha önce hiç bulunmadığım yerleri düşünüyorum.
Well, we meet in all kinds of places.
Her yerde karşılaşıyor gibiyiz.
I managed to see that all of our great art treasures... were concealed in hundreds of obscure places.
Yüzlerce karanlık yerde gizli tüm ulusal sanat hazinelerini... görmeyi başardım.
She's a child and yet you take her around with you to all sorts of places.
Çocuk ama gene de onu yanına alıp her türden yerlere gidiyorsunuz.
You go all over the world from one big city to another, and you see all kinds of strange places and you meet all kinds of girls.
Bir büyük şehirden diğerine tüm dünyayı geziyorsun çeşit çeşit ilginç yerler görüyorsun çeşit çeşit kızlarla tanışıyorsun.
It all adds up... and places our friend in the morgue right smack at the scene of the crime.
Bütün veriler... morgdaki dostumuzun suç mahallinde bulunduğuna işaret ediyor.
They're pretty, and they attract attention. Most of all, they make it possible for my daughter... to go to the right places and not be ashamed of me- - that is, too ashamed of me.
Güzeller ve kızımla bir yere gidince, benden utanmamasını, çok utanmamasını sağlıyor.
And fit in all the right places with lots and lots of star sapphires.
Tüm uygun yerlerini doldur. Bir sürü yıldız yakutuyla.
Would you trade places with Miss Tracy Lord for all of her wealth and beauty?
Onca para ve güzellikle Bayan Tracy Lord'un yerinde olmak ister miydin?
"All heaps of horse or cow dung in places occupied by French or American troops must be cleared away by 1st May, 1919."
"Fransız ya da Amerikan birliklerinin konuşlandığı bölgelerdeki bütün at veya inek dışkıları 1 Mayıs 1919'a kadar temizlenmeli."
Unfortunately, he's used up all of Thorne's places.
Ne yazık ki Thorne'un mekanlarının tamamını bitirdi.
And one of his cousins was telling Caleb that he saw all these guys up in the high places, you know?
Bu kuzenlerden bir tanesi, Caleb'e yüksek yerlerdeki bu heriflerin hepsini gördüğünü anlatmış.
Very well then, at this moment, we all find ourselves persons and furnitures, in the exact positions and places of that first night.
Çok güzel, şu an, hepimiz kendimizi bulduk kişiler ve mobilyalar, yerli yerinde ilk gecede olduğu gibi.
The other four were taken and put in places of safety all over Marinus.
diğer dördü alınıp Marinus üzerindeki güvenli yerlere kondu.
In all of the usual places.
Olağan yerlerin hepsine.
Of course, all this - The existence of a secret... library was known in high places... but there was no way of getting at it.
Elbette, tüm bunlar... Gizli bir kütüphanenin varlığı biliniyordu. Ama daha yükseklerde olduğu sanılıyordu.
Let cities shudder, and let the fat and the rich... and the corrupt in far places mark this moment... and turn in fear of all those miracles to come!
Şehirler ürpersin. Uzak yerlerde ki ahlaksızları, semiz ve zenginleri... gerçekleşen bu mucizelerin korkusuyla bunları döndürün ve bu anı belirtin.
You see, the trouble with places around here is that, um, well, people keep dumping all kinds of things off the boat You know, bottles, cans Oh, it's a terrible shame Criminal
Görüyorsunuz, buralarda yerler konusundaki sorun şu ki... insanlar her türlü şeyi, şişeleri, kutuları tekneden dışarı atarlar.
Now all of you get back to your places!
Şimdi herkes yerlerine otursun!
Of all the godforsaken places.
Tanrı'nın unuttuğu tüm yerlerden.
And now, crashing into the top ten, comes the first really monstrous hit of the'70s, a number that all by itself jumped 29, 29 places in one week!
Ve şimdi, ilk 10'dakileri ezen, 70'lerin gerçekten ilk hit parçası geliyor. Bu öyle bir parça ki, bir haftada tam 29 sıra birden yükseldi!
But he was in all those places up to a few moments before the arrival of our officials who went to look for him.
Nedne polisi karıştırdın?
and there is brawling in bars, there is indecency in public places, and there is corruption of the young, and now I see it all stems from here - it stems from the filth taught here in this very schoolroom.
Barlarda kavga, halka açık yerlerde ahlaksızlık, ve gençlerde yoldan sapma var. Görüyorum ki hepsinin kaynağı burası. Hepsi sınıfta öğretilen pislikten kaynaklanıyor.
To meet all kinds of people in all kinds of places And ask you to... Spot the looney.
Her türlü yerde her türlü insanla tanışacaksınız ve sizden deliyi bulmanızı isteyeceğiz!
E, in all the places that the Nazistas occupied, the collect of Jews was initiated.
Naziler işgal ettikleri her yerde Yahudileri toplamaya başladılar.
So, I went to the places of all those who had just stood there, doing nothing. And I shot them, right between the eyes.
Ben de orada dikilip hiçbir şey yapmayanların yanına gittim, ve onları kaşlarının ortasından vurdum.
it was also to dissolve the autonomy... and the quality of places. This power of homogenization... is the heavy artillery... that brought down all the walls of China.
Bu türdeslestirici güç, tüm Çin Seddi'ni yikan agir silahlardir.
In here... written in fact, names, dates, places. All the little details of you precious little Emperor's intended escape from Elba.
- Taktik, tarih, isimler, yerler küçük imparatorluğun Elbe'nin kaçış detayları planlandı
And all of those thousands of other places that you don't use those words.
Bu kelimeleri kullanmayacağınız binlerce yer var.