Of all things traducir turco
4,834 traducción paralela
- Cool! - They say he's the god of all things auspicious, the remover of all obstacles.
- Derler ki o hayırlı şeylerin tanrısıdır, tüm zorlukları kaldırır.
- It means "god of all things auspicious, remover of obstacles."
- Hayırlı işlerin tanrısı, zorlukları kaldıran demek
Innocent am I and only 15... Eh oop! unschooled in the ways of all things obscene.
Masumum ve daha 15 yaşım müstehcen mevzularda hiçbir şekilde yontulmamışım.
You'd think after that, he'd have a healthy dislike of all things Protestant.
Protestanlara aşırı nefret beslediği düşünülebilir.
But that does not answer the wider question of why we should follow France into a war brought about because her Russian allies decided to mobilise its entire army against such feeble Austrian opposition of all things.
Ancak çıkan savaşa doğru neden Fransa'yı takip etmeliyiz... sorusuna cevap vermiyor çünkü Rus müttefikleri böyle güçsüz Avusturya karşı koymasına karşı tüm ordusunu harekete geçirmeye karar verdi.
Disinfecting the house of all things Dean.
Dean'den sonra ev dezenfekte ediliyor.
I want all of those things.
İstiyorum... Hepsini istiyorum.
The human body exposed to the vacuum of space is subjected to all sorts of terrible things.
İnsan vücudu uzay boşluğunda her türlü korkunç şeylere maruz olabilir.
See, we all got what I call a life trap, this gene-deep certainty that things will be different, that you'll move to another city and meet the people that'll be the friends for the rest of your life,
Kendi içinde herkes düşünüyor ki her şey farklı olacak. Başka bir şehre gidecekler sonsuza kadar arkadaş olacakları insanlarla tanışacaklar.
For the longest part of human existence, say the last 40,000 generations, we were wanderers, living in small bands of hunters and gatherers, making tools, controlling fire, naming things, all within the last hour of the Cosmic Calendar.
insan varliginin çok büyük bir bölümünde asagi yukari 40 bin nesil boyunca birer gezgindik. Avci ve toplayici gruplar halinde alet yaparak, atesi kullanarak nesnelere isim vererek yasadik. Bunlarin hepsini de kozmik takvimin son saatinde yaptik.
♪ every single punk and all of the bad things ♪
# Her bir serseri ve bütün kötü şeyler #
- All sorts of things, actually.
- Aslına bakarsanız, her türlü şeyi.
So all of this, all of the tutoring, all of the full-time parenting, as good as it is, someday soon... things will be a lot different for Eloise, right?
O zaman tüm bunlar, tüm bu özel eğitim, üstüne tam zamanlı ebeveynlik çok iyi gitse de çok geçmeden Eloise için şartlar fazlasıyla değişecek. Değil mi?
We've got all kinds of good things planned.
Her türlü güzel şeyi planladık bile.
The first time I saw Susie was at the Victoria Albert Museum in London and when she came walking in, all the things I had obsessed over for all the years - pictures of movie stars,
Susie'yi ilk kez Londra'daki Victoria Albert Müzesinde gördüm.
If you can hold on to that flame, great things can be constructed around it that are massive and powerful and world-changing all held up by the tiniest of ideas.
Eğer o aleve tutunabilirsen onun etrafında harika şeyler inşa edilebilir devasa, güçlü ve dünyayı değiştiren şeyler. Hepsi de küçücük fikirlerde barınır.
This is the story of 10 strangers, one night, and all the stupid, embarrassing, ridiculous things we do... To find love.
Bu hikaye 10 yabancının aşkı bulmak için tek gecede yaptıkları, tüm salakça, utanç verici ve saçma şeylerin hikayesi.
This is the story of 10 strangers, one night, and all the ridiculous things we do to find love.
Bu hikaye 10 kişinin aşkı bulmak için bir gecede yaptıkları tüm saçma şeylerin hikayedir.
I'm just sick of eating the same things all the time is all.
Artık herzaman hep aynı şeyleri yemekten gına geldi bana.
I don't like the idea of all those people in here poking through our things.
İnsanlar, burada eşyalarımız ile dalga geçecekler.
Do you know how many of you we've seen coming around here... actin'all big and tough thinkin'you can change things?
Buraya sizin gibi gelenleri çok gördük. her şeyi değiştirebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
All kinds of things happen that we're not expecting.
Beklemediğimiz türden pek çok şey oluyor.
And when the lights are out, and you snuggle in to her and the kids finally shut up you press your nose into her neck and smell all the strange and mysterious things she's made of -
Bir de ışıklar kapalı ve çocuklar ortada olmadığında onunla oynaşırsın, boynunu koklar tüm kokusunu içine çekersin.
Out of all the things you want to know this is what you wanna ask me the most?
Bilmek isteyeceğin tüm şeyler arasından en çok sormak istediğin bu mu?
The world is overflowing with horrible things. But they're all a tray of cakes next to death.
Dünya korkunç şeylerle dolu ama ölümün yanında hepsi hiç kalır.
And one of the things he asked was for me to check on you all.
Benden yapmamı istediklerinden biri sizleri kontrol etmemdi.
Particular arrangements of those letters spell out the instructions for all living things, telling them how to grow, move, digest, sense the environment, heal, reproduce.
Bu harflerin belirli dizilimleri, tüm canlılara dair bilgileri oluşturur ve onlara nasıl büyüyeceklerini, nasıl hareket edeceklerini yemeklerini nasıl sindireceklerini çevrelerini nasıl algılayacaklarını, nasıl iyileşip üreyeceklerini söyler.
They were afraid that all of the terrible things that they'd done and had, no doubt, continued to do were finally to be dragged into the light.
Bugüne kadar yaptıkları ve şüphesiz yapmaya devam ettikleri onca kötülüğün nihayet gün ışığına çıkacağından korktular.
The grand-daddies of all living things on the planet.
Gezegenimizde yaşayan büyükbabalar.
Of all the things that the Ewings took from me, my daughter... that has to be the worst thing of all.
Ewingler'in benden aldığı bu kadar şeyin içinde kızım, en kötüsü olmalı.
All right, I got a couple of things to finish, and I'll be right over.
Olur, bitirmem gereken birkaç iş var. Sonra oradayım.
So, all of it... [sighs] all of the despicable things you've done only ended up losing you control of my father's life's work? !
Yani, bütün bunlar yaptığın bütün bu aşağılık şeyler babamın hayatının işini kaybetmenle mi sonuçlandı?
I want to apologize... [Voice breaking] for all of the terrible things that I've done.
Yaptığım korkunç şeyler için özür dilemek istiyorum.
I'm just a little tired of doing all the wrong things.
Her şeyi yanlış yapmaktan sıkıldım.
All right, let's just hit it around, get back in the old swing of things.
Pekala, biraz pratik yapalım, yavaş yavaş eski halimize geri döneriz.
I've heard things about him, not all of it sugary.
Onun hakkinda bazi seyler duydum, hepsi hos seyler degildi.
I'm a realist, a dreamer, an adventurer, a lover of Harry Potter, vintage safes, all things Jamaican.
Ben bir gerçekçi, hayalperest, maceracıyım ve Harry Potter, klasik kafesler, Jamaikalı her şeyin aşığıyım.
And, the last Friday of every month, You're to clean out all of your things And hide up there
Ayrıca, her ayın son cuması,... hizmetçiler bu odayı temizlerken eşyalarınızın hepsini orada gizleyip ortadan kaldıracaksınız.
Because you keep accusing us of doing all these bad things, And I don't even know what you're talking about.
Çünkü siz bizi tüm bu kötü şeyleri yapmakla suçlayıp duruyorsunuz,... ayrıca neden bahsettiğinizi bile anlamıyorum.
We all have to make sacrifices in life, and sometimes even when you do all of that and you play by the rules, things still don't turn out like you expected them to.
Hayatta hepimiz fedakarlıklar yapmak zorundayız ve bazen hepsini yapsan da oyunu kuralına göre oynasan da bazı şeyler yine olmasını istediğin gibi olmaz. - Bitirdim.
Look, maybe you shouldn't be in such a rush to get rid of all these things.
Belki her şeyi atmak için bu kadar aceleci olmamalısın.
We found out all kinds of cool things about this dinosaur.
Bu dinozorla ilgili her şeyi bulmuştuk.
They thought I was going to be able tell them all sorts of terrible things the Institute did.
Enstitünün yaptığı berbat şeyleri anlatacağımı düşünmüşlerdi.
We're innocent of all the things that we're charged with.
Suçlandığımız bütün şeylerde masumuz.
"We've got drug dealers, too, and counterfeiters " and all kinds of things like that,
"Uyuşturucu satıcılarımız ve kalpazan gibi insanlar da var."
If I was seeing things, I'd be seeing cool things, like Optimus Prime banging Katy Perry, or Jay the size of a house but all his fingers are Cadbury's Flakes.
Eğer hayal görseydim güzel şeyler görürdüm. Optimus Prime'ın Katty Perry'e çakması gibi. Ya da ev büyüklüğünde Jay, bütün parmakları kraker şeklinde.
You're a breath of fresh air, Mr. Sennett, and if things get too bad all I need to do is buy a ticket to the movies. Hah!
İç ferahlatıcısınız Bay Sennett ve eğer işler kötüye giderse tek yapmam gereken bir filme bilet almak.
Em, get real, this is all about the a-ness of things.
Em, saçmalama. A NÜSte mi yapıyordur sence?
I didn't even know all of those things could be in one person.
Her şeyin tek bir kişide birleşeceğini düşünemezdim.
They planted stories in the news, saying you'd done all sorts of horrible things, trying to get people to turn you in.
Haberlerin içine, sana ulaşmaya çalışan kişilere kötü şeyler yaptığını söyleyen hikâyeler yerleştirdiler.
This is the story of 10 strangers, one night, and all the stupid, embarrassing, ridiculous things we do... Jessica : To find love.
Bu hikaye, 10 yabancının aşkı bulmak için, tek gecede yaptıkları tüm salakça, utanç verici ve saçma şeylerin hikayesidir.
of all people 402
of all 19
of all days 33
of all places 76
of all the 23
all things are possible 16
all things considered 154
all things being equal 21
things 422
things happen 87
of all 19
of all days 33
of all places 76
of all the 23
all things are possible 16
all things considered 154
all things being equal 21
things 422
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42
things will change 18
things have changed 201
things could be worse 16
things are looking up 44
things are going well 18
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42
things will change 18
things have changed 201
things could be worse 16
things are looking up 44
things are going well 18