On page traducir turco
3,189 traducción paralela
I'm on page eight.
Daha sekizinci sayfadayım.
Mmm, well, if you had read the retainer, you would have seen the definition on page four under miscellaneous business.
Ama eğer okusaydın, dördüncü sayfadaki tanımı görürdün. Tam çok yönlü işlerin altındaki kısım.
On page 88 is a detailed description of Cell Block C at Lewisburg Federal Prison.
88. sayfada Lewisberg Federal Hapishanesi C hücre bloğunun ayrıntılı bir tanımı var.
Um, on page 52, when Tim is having that big fight with Jane? Do you really think it's necessary for him to hit her?
Sayfa 52'de Tim, Jane ile o büyük kavgayı yaparken sizce ona vurması çok gerekli mi?
You and I are on the same page. I know, we're always clicking with...
Biz aynı şeyden bahsediyoruz.
but acknowledges that me and my penis aren't always on the same page.
Tabii ben ve penisimin aynı zekâ seviyesinde olmadığımızı kabul edersek.
Okay, if you say tiger, then we are on the same page.
Peki, eğer kaplan olduğunu söylersen aynı yerdeyizdir.
The page in the notebook with your car on it was torn out.
Defterde arabanızın plakasının yazılı olduğu sayfa yırtılmış.
Oh, no, I'm just on this page for the ad. Balloons?
Yok ya, reklam olarak açıldı.
Huffpo has a link on their main page, and Dwight Garner just tweeted about it, saying that he's halfway through and doesn't hate it yet.
Huffpo ana sayfada yer vermiş ve Dwight Garner tweet attı şimdi. Daha ortasındaymış yazının ama beğenmedim değil diyor.
I found on the front page of the Times, above the fold. And I quote, "Hollis Doyle is a deep-fried backwoods inbred hillbilly " and we'd never let him inside the White House
"Hollis Doyle akraba evliliği sonucunda doğan kaba saba magandanın teki ve elinde boş bir çekle gelmese onu Beyaz Saray'ın kapısından içeri sokmayız."
It's a 10-page essay on Milton. If she can't handle that, she shouldn't be taking the course.
Milton hakkında on sayfalık bir yazı yazamayacaksa dersimi hiç almasın.
Are we on the same page here?
Aynı dilden konuşuyoruz değil mi?
The purpose of this meeting was to get on the same page and to get our priorities clear.
Bu buluşmanın nedeni orta noktada buluşup, önceliklerimizi netleştirmek.
We've been ten percent more successful in optimizing campaign page keywords, and that's resulted in a 20 % increase in organic search traffic.
Kampanya sayfasının anahtar kelimelerini optimize ederek yüzde on daha fazla başarı sağladık ve bunun sonucunda da esas arama trafiğinde % 20 bir artış sağlandı.
Have the nurses page you as soon as she starts breathing on her...
Hemşirelere söyle, kendi kendine nefes almaya başlar başlamaz haber- -
But we have a lot more surprises in store for you so be sure to continue to "like us" on our Facebook page and check wherethebearsare.tv every Monday and Thursday.
Facebook sayfamızı "beğen" meye ve wherethebearsare.tv adresini her pazartesi ve perşembe kontrol etmye devam edin.
- What page did we leave off on last time?
geçen sefer nerede kalmıştık?
But they're gonna give it, like, the front page, it says.
Ama yayınlayacaklar, ön sayfada hem de, öyle yazıyor.
I made the front page of the South Wales Argus, I did.
Gazetenin ön sayfasında yer aldım.
None of them belong on the page.
Onların hiçbiri sayfaya ait değildir.
It's astonishing that there are any laws of nature at all, that they're describable by mathematics, that mathematics is a tool that humans can understand, that the laws of nature can be written on a page.
Şaşılacak şey de şu, var olan bütün doğa kanunları matematikle açıklanabiliyor. Matematik insanların anlayabildiği bir araç, doğanın kanunlarını kağıda yazabilmeyi sağlıyor.
Well, gentlemen, it seems you made the front page again.
- Beyler görünüşe göre yine ön sayfada yerinizi kapmışsınız.
Let me just make sure we're on the same page here.
İkimizin de aynı şeyleri düşündüğümüzden emin olayım.
He knew if he called a'New York Times'reporter, that story would be on the front page of the'New York Times', which is exactly what happened.
New York Times'dan bir gazeteciyi aradığında bu olayın gazetenin ilk sayfasında olacağını biliyordu ve öyle de oldu.
Which was extraordinary at the time - this was before the'Times'format had changed, and so running soft news on the front page was a big deal.
Bu o zaman için sıradışıydı. Times formatının değişmesinden önceki anlardan bahsediyoruz. Böyle "basit" bir haberi ilk sayfada vermek çok önemliydi.
Stupid gash posted on her superhero page that she's dating Kick-Ass.
Aptal kadın, süper kahraman sayfasına Kick-Ass'le çıktığını yazmış.
It's time that you turn the page on this.
Şuan, yeni bir sayfa açtığın an.
So we're pretty much on the same page, then.
Yani hemen hemen aynı fikirdeyiz.
We'll be on the front page of every newspaper in the world.
Dünyadaki bütün gazetelerin ön sayfasında oluruz.
I've gone through everything on the page.
Şimdiye kadar hep profilinden faydalandım.
I based all of that on your Facebook page because I-I wanted to be your ideal guy.
Tüm bunları senin Facebook sayfandan bakarak yaptım. Çünkü senin hayalindeki erkek olmak istedim.
Look, look, look, gentlemen, we're on the same page.
Tamam, tamam, beyler, Biz aynı şeyin peşindeyiz.
Come on, let's get on the same page about Dad.
Hadi gel, babamla kaldığımız sayfadan devam edelim.
And this, this is going to put him on the front page of every single newspaper in the land.
Ama benimkinde yarayacak
Look who made the front page of the "Forward."
Forward'ın ön sayfasında kimin olduğuna bak.
Stick that on your Facebook page and lick it.
Facebook sayfana yaz da beğensinler.
My friends were gonna put t-shirts of my front page on it.
Arkadaşlarım gazetenin ön sayfasını T-Shirtlerine bastıracaklardı.
Find some dirt on them and outnumber them to change the page, if necessary.
Onların bazı pisliklerini bulmamız lazım.
Yeah-On my Facebook page recently... I had over 800 friend requests.
Facebook hesabımda son günlerde 800'den fazla arkadaş isteği vardı.
We need to get on the same page.
Aynı safta olmamız lazım.
The FBI, and certainly my superiors at the federal police, would be quite displeased with both of us if this case is compromised because confidential information ends up on the front page of some newspaper.
Bu dosyayı tehlikeye atarsak, özellikle, federal ofisteki üstlerim ve FBI her ikimizden de hoşnutsuz kalabilirler Çünkü soruşturma, gizli bilgilerin, bazı gazetelerin ön sayfasında çıkması ile sonlanır.
Rebelle on the cover page. Or from behind.
Kapağın önünde "Rebelle" yazacak.
You've been on the same page for half an hour.
Yarım saat aynı sayfada durduğun oldu.
My grandmother's mother wrote to our whole family... A 26 page letter from her deathbed. And she spent three pages on the costumes she did for a play...
Büyükannemin annesi ölüm döşeğinden aileye yazdığı 26 sayfalık mektupta üç sayfayı bir oyun için hazırladığı kostümlere ayırıp eşinden bir paragrafta söz etmişti.
That was on the front page of every New York paper.
Bu, bütün New York gazetelerinde birinci sayfada yer aldı.
♪ they're yelling on the sports page ♪
* Kükreyen spor sayfaları *
I'm just trying to get us on the same page.
Seninle bir ortak noktada buluşmaya çalışıyorum sadece.
I shouldn't have to. It should live on the page with no protection.
Herhangi bir dayanağa ihtiyacı olmadan sayfalarda hayat bulmalıydı.
I think we should start on the first page...
Bence ilk sayfa ile başlamalıyız- -
Are we on the same page?
Biz aynı sayfada?
page 422
pages 182
page news 20
page six 44
page dr 67
page one 36
pages long 28
page three 20
pager beeps 26
on paper 101
pages 182
page news 20
page six 44
page dr 67
page one 36
pages long 28
page three 20
pager beeps 26
on paper 101