On you go traducir turco
20,281 traducción paralela
You're about to go from working on cars to making license plates, unless you cooperate right now.
Arabalar üzerinde çalışmaktan, plaka yapmaya geçmek üzeresin. - Hemen şimdi iş birliği yaparsan başka tabii.
All you got to do is recite the Bible to reporters and I'll go on cleaning up the mess you made when you allowed cops to search this church.
Tek yapman gereken muhabirlere ezberden İncil okumak. Ben de, bu kiliseyi aramaları için polislere izin verdiğinde yarattığın pisliği temizlemeye devam edeceğim.
All you got to do is recite the Bible to reporters and I'll go on cleaning up the mess you made when you allowed cops to search this church.
Tek yapman gereken muhabirlere ezberden İncil okumak... Ben de, bu kiliseyi aramaları için polislere izin verdiğinde yarattığın pisliği temizlemeye devam edeceğim.
- So, um, if we're ever on the same planet again, you... wanna go out sometime?
Şey.. Eğer bir daha aynı gezegende karşılaşırsak.. .. bir ara dışarı çıkmaya ne dersin?
He will force me to go on till you're dead. If you know...
Beni sizi öldürene dek devam etmeye zorlayacak.
I'm sorry this hasn't been easy for you, but this gentleman's gonna drive you to the airport so you can get on a plane and go back home.
Zor zamanlar olduğunu bılıyorum, ama bu beyefendı sızı havaalanına götürecek, böylece eve dönebıleceksınız.
Travellers can, with a little bit of training, go anywhere on Earth instantly just as you did.
Gezginler küçük bir eğitimle Dünya'da istedikleri bir yere anında gidebilirler. Aynı yaptığın gibi.
Um, I just wanna tell you that I'm not in any rush to go on my trip.
Seyahate çıkmak için hiç acelem olmadığını bilmenizi isterim.
And I think that you should go on your vacation, Mom.
Ve bende, sen seyahatine çıkmalısın Anne diyorum.
You go to school on the beach and you don't surf?
Sahilin yanında okula gidiyorsun ve surf yapmıyorsun?
Do you wanna, like, go on a...
Gitmek ister misin...
But you will weather this storm, go on to do great work, but only if you do it together.
Ama zorlukları atlatacaksınız harika işinize devam edeceksiniz, tabii bir arada kalırsanız.
Virginia, you're immensely gifted, and I'm sure you will more than land on your feet wherever you go.
Virginia, sen son derece kabiliyetlisin ve nereye gidersen git, kendi ayaklarının üzerinde daha fazla yükseleceksin.
You go on up, all right?
Sen devam et, tamam mı?
- Go on, if you want to.
- Anlatsana, istiyorsan tabi.
And besides, where on earth did you intend to go?
Ayrıca, nereye gitmeyi düşünüyordun ki?
You want to go on pretending to be the brother he's never heard of? We were getting somewhere.
Hiç duymamış olduğu kardeşi gibi davranmaya devam mı etmek istiyorsun?
Exceptional people like Sammy... they're hard on themselves to begin with, and when you push them to see how far that genius can go, the stress here can be unbearable.
Sammy gibi farklı insanlar başlangıçta kendilerine haksızlık ederler. Onları bir dahi ne kadar ileri gidebilir diye görmek adına zorladığınızda yaşadıkları stres dayanılmaz olabilir.
Then you go on TV and you wear your little white dress and you lie to the world.
Sonra televizyona çıktın ve kısa beyaz elbiseni giyip tüm dünyaya yalan söyledin.
You drop us off when we get close to the gate, and we go in on foot.
Geçite geldiğimizde bizi bırakırsın biz yürüyerek devam ederiz.
You go on home now.
Sen artık eve git.
You know, you go to the ball park. You put it on a hot dog.
Bilirsin, beyzbol sahasına gidersin sosislinin içine koyarsın.
You got to go real hard on Jasper, Duval.
Jasper'ı sahiden köşeye sıkıştırman lazım Duval.
You're asking me to go after Joan Solodar, a clean record, taxpaying local businesswoman, based on the word of a corrupt, disgraced sheriff?
Benden Joan Solodar'ın peşine düşmemi istiyorsunuz. Temiz bir geçmişi var, vergisini ödeyen yerli bir iş kadını. Rüşvetçi, itibarını kaybetmiş bir Şerif'in lafına dayanarak mı geliyorsunuz?
There you go, go on.
Devam et.
You used to go on my nerves with songs.
Sinirime giden şarkılar söylerdin.
And if you want to go ahead on against Pablo, just say so.
Eğer Pablo'nun peşinden gitmek istiyorsan, söylemen yeter.
It's my first day, so, you know... go easy on me.
Bu işteki ilk günüm, o yüzden fazla üzerime gelmeyin.
Come on, you gotta go.
Hadi.
- You could go on record- -
- İfade verebilirsin...
If you want to bust out, don't go to the front door and harass the guard, okay?
Çıkmak istiyorsan ön kapıya gidip güvenliğin canını sıkma, tamam mı?
While you guys work on the goggles, I will go to CCPD as him and see if I can figure out what information they have on Zoom's previous sightings.
Siz gözlükler üzerinde çalışırken, onun kıIığında polis merkezine gidip
And so he gave him his horse and his sword, but old Ulysses wouldn't take it. He just said, " You go on home now.
Bu yüzden atını ve kılıcını teslim etmiş ama ihtiyar Ulysses almamış ve demiş ki...
Now you see, so you can go on home.
Şimdi öğrendiğine göre artık eve gidebilirsin.
What would you do? I'd set'em on fire, shoot'em in the face and go get a bag of tacos.
Ateşe verip suratlarına ateş eder, sonra da gidip bir paket cips alırdım.
Why don't you go on the record?
Neden kayda geçmiyorsun?
'Cause you want to go on runs, save lives?
Hayat kurtarmak icin?
Go on. You're safe here.
Burada güvendesin.
Go on'fore you start causing trouble.
- Sorun çıkarmadan git hadi. Git.
You're good to go on the air mattresses.
- Şişme yataklar tamamdır.
Bobby, why don't you go on record?
Bobby, neden bunları kayıtta söylemiyorsun?
Evan... just one more big push, then you go on home to your family.
Evan sadece bir büyük gayret daha sonra evine, ailene gidersin.
Plus word on the street is the hospital is where you go to get the virus.
Ayrıca hastanenin olduğu sokaklar şuanda virüsün en yaygın olduğu yerler.
- You still playing cop? - Come on, Meese, let's go!
Hala polisçilik mi oynuyorsun?
You can go check on that apartment.
Sen gidip apartmanı kontrol et.
I'd be happy to go a few rounds with you on national television.
Seninle birlikte ulusal televizyonlara çıkmak hoşuma gider.
Look, you guys go on.
Siz gitmelisiniz.
You go on and rescue Aramis.
Sen git ve Aramis'i kurtar.
You'll go on TV?
- Televizyona çıkacak mısın?
We turn on the accelerator to create a path for you to go home.
Hızlandırıcıyı kullandık. Senin eve gitmen için.
You can decide if you want to go Moroccan Modern with everything later on.
Sonra Modern Morokko'luyla..... devam edip etmeyeceğine karar verirsin.
on your behalf 19
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your way 112
on your knees now 16
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your way 112
on your knees now 16
on your feet 441
on your toes 27
on your desk 31
on your own 129
on your stomach 27
on your head 43
on your way out 27
on your side 26
on your 38
on your back 34
on your toes 27
on your desk 31
on your own 129
on your stomach 27
on your head 43
on your way out 27
on your side 26
on your 38
on your back 34
on you 192
on your face 24
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
on your face 24
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got to be kidding me 439
you got 695
you got something for me 35
you got a minute 371
you gotta 165
you got me all wrong 20
you gotta be kidding 116
you got something 185
you got anything 117
you got to be kidding me 439
you got 695
you got something for me 35
you got a minute 371
you gotta 165
you got me all wrong 20
you gotta be kidding 116
you got something 185