One hand traducir turco
3,685 traducción paralela
You just lifted that giant thing up with one hand.
- O koca şeyi tek elinle kaldırdın.
Continue until her breast enlarges... Then cover her breast with one hand ; cover it completely.
Göğüsleri sertleşinceye kadar bekle, sonra onları sıkıca avuçlayın,
Ferrari, on one hand, has got Pope John Paul II,
Ferrari, bir taraftan, Papa John Pole 2'de,
On the one hand, we might die.
Bir yandan ölebiliriz.
They will offer you chocolate with one hand, and steal your wallet with the other.
Bir eliyle çikolata sunar, diğer eliyle cüzdanını yürütürler.
If you lay even one hand on her, I won't let you go!
Ona bir daha dokunacak olursan sana gününü gösteririm!
Leave a Thark his head and one hand and he may yet conquer.
Bir Thark'ın kafası ve tek kolu olduğu sürece fethedebilir.
"Leave a Thark his head and one hand, and he may yet conquer."
Bir Thark, kafası ve bir tek kolu kalsa bile fethedebilir.
When it comes to Hollywood, I drive to the border, toss the book over with one hand, then grab the cash with the other.
Hollywood dediğinde sınıra gider kitabı bir elle verir nakdi diğeriyle alırım.
On the one hand it's the realisation of being Spider-Man.
Bir yanda Örümcek Adam'lığın gerçekleşmesi.
On one hand there's Krrish. He flies like the wind, winning over hopeless situations.
Bir tarafta, Krrish var rüzgar gibi uçuyor, umutsuz durumlardan kurtarıyor.
And I have done too much surface time with a shotgun in one hand and a shovel in the other.
Ve bir elimde pompalı tüfek, bir elimde kürek ile oralarda çok zaman geçirdim.
That with one hand she's making your meal...
Bir eliyle yemeklerini yaparken...
This time tomorrow, I'll have the West's most powerful leader in one hand, and the world's most feared terrorist in the other.
Yarın bu vakitler bir elimde batının en güçlü lideri olacak ve diğerinde de dünyanın en korkulan teröristi.
On one hand, his power increases and on the other, he lives with a weakness.
Bir yandan gücünü genişletiyordu diğer yandan ise zayıflığı da vardı.
On the one hand, we have the direction that we've been on for the last 400 years, towards increasing beauty, simplicity, symmetry, and a path that has time and time again paid off with deeper and deeper insights about the way the world works.
Bir tarafta, 400 senedir izlenen artan oranda güzellik, sadelik, simetriye doğru yönelen, defalarca dünyanın çalışma biçimine dair içerikle beklentilere karşılık vermiş bir yol.
The Higgs, on the one hand, completes the most successful scientific theory we've ever had, on the other hand, opens the door to some very major paradoxes that we now must address.
Higgs, diğer bir taraftan şu ana dek geliştirilen en başarılı bilimsel teoriyi tamamlamaktadır. Diğer taraftan da yönelmemiz gereken büyük paradokslara kapıları açmaktadır.
Junior is, uh, Big Jim's only son, and on the one hand,
Junior Big Jim'in tek oğlu. bir yandan da
On the one hand, getting shot in the chest hurt.
Bir yandan, göğsümden vurulmak kötüydü.
With one hand tied behind... *
- Beni tutsan iyi olur.
With one hand tied behind...
- Ciddiyim. - Benden uzak dur.
You're no good with one hand tied.
Bir elin bağIıyken işe yaramıyorsun.
On one hand, here was this kid leaking all this classified information, could potentially cost lives.
Bir yandan gizli bilgileri sızdıran bir çocuk vardı, bunlar cana malolabilirdi.
Should we give you a blindfold, put ferrets in your pants and tye one hand behind your back?
Çok üzüldüm sana göre çok kolay gibi Senin derdin ne?
One hand here, the other one here...
Bir el buraya, diğeri oraya...
- But If on the one hand I confirm I am available... At the same time I cannot permit this joke in poor taste to continue any longer.
Size tekrar randevu verebilirim ama bu zevksiz şakanın daha da uzamasına izin veremem.
The point is that you're supposed to be able to hold the cake dish with one hand, then cut it with the other...
Asıl amacı, bir elinle tatlı tabağını tutarken diğer elinle de kesebilmeni sağlamak.
It is, now you only have one hand.
Tek kolundan geçir sadece.
Look, it's just that, on one hand, I really wonder who this guy is. And how special he must be to have gotten you.
Bi yandan.. ben böyle biriyim
With one hand we're paying money to the factory workers... and taking it back with the other at the shopping malls.
Bir elimizle fabrikanın işçilerine para veriyoruz. Diğeriyle alışveriş merkezinde geri alıyoruz.
Count them on one hand.
Tek elin parmağını geçmez.
On the one hand, you go there when you go there.
Oraya gittiğinizde, bir yandan, oraya gitmek.
And then I was thinking about it and I, you know- - on the one hand, I do love pierogies.
Sonra tekrar düşündüm ve perohi sevdiğim aklıma geldi.
Uh, I've also pretended to be a thoracic surgeon uh... a movie producer, a stockbroker, and on one occasion, a hand model.
Zamanında göğüs cerrahı film yapımcısı, banker ve bir keresinde el modeli bile olmuştum.
You remind me of one of those kids from a comic strip, walking around, pushing his sleeve up one arm, hand balled in a tight fist, walking and looking at the world through a squint.
Bana o çizgi romanlardan fırlamış, etrafta dolaşan, bir kolunu sıyırıp, elini yumruk yapmış, dünyaya yan bakan o tipleri çağırıştırıyorsun.
One of them might dribble with his left hand... all the way down the lane and then go up for a left-handed layup... and you know what's going to happen then?
Birisi topu sol eliyle saha boyunca taşıyıp topu tam çembere bırakır sonra ne olur biliyor musunuz?
Keep your unmannered hand for lesser prey... and leave the fair one to her own device.
Biçimsiz ellerini daha basit bir kurban için sakla ve o güzel olanı kendi haline bırak
Do one of you guys mind giving us a hand with our bags?
Siz çocuklardan biri valizlerimizi taşımaya yardım eder mi acaba?
Rage is like a hand grenade fora one-armed man.
Öfke, tek kollu bir adam için el bombası gibidir.
And one of the things that is against the Geneva Conventions is you cannot hand over a prisoner of war to another authority who you know commits torture.
Cenevre Sözleşmesine aykırı olan şeylerden biri savaş esirlerini, işkence yaptığını bildiğiniz bir başka otoriteye teslim etmektir.
When you're walking with a woman or standing next to one, you wanna put your hand on their lower back, not the ass...
Bir kızla yürürken veya yan yana dururken, elini beline koymaya çalışırsın, götüne değil.
I sent Akbar... a grave mistake no one else will touch you... now no one will lay a hand upon you no one will face you know why?
Çünkü birinin sana dokunması ölümcül bir hata olur. Artık sana hiç kimse dokunamayacak, hiç kimse karşına çıkamayacak neden biliyor musun?
And then once you've done the left hand, only the right hand remains, and that's the easiest one left.
Sol elinle işin bittikten sonra geriye sadece sağ el kalacağından en kolayı da yine sağ el olmuş olur.
The one in your left hand.
- Sol elindeki.
You never hand in assignments, half the time you don't even show up And yet you ace every one of my exams.
Ödevlerini teslim etmiyorsun, bazen görünmüyorsun bile hal böyleyken bütün sınavlarımdan tam not alıyorsun.
Hold on... one more hand.
Bekle. Bir el daha.
The Musical, which, with a wave of your little pink hand, you could make happen, and then I'd owe you one.
Müzikal'de başrol oynuyor. Ki bunu küçük pembe elinin bir hareketiyle gerçekleştirebilirsin. - Ve sana borçlu olurum.
S r, no one can hand e this case, other than Thakur Pritam S ngh,
Efendim, bu durumu Thakur Pritam Singh dışında hiç kimse ele alamaz.
One of the conditions of the house arrest was that Ron Osterberg hand over to Australia's federal police and America's FBI all of the computer files and documents requested in the court order.
Ev hapsine çaptırılan Ron Osterberg, Avustralyafederal polis ve FBI'a teslim oldu. Mahkeme kararıyla tüm bilgisayar dosyaları ve dökümanlara el konuldu.
And as I turn the handle, the diamond..... slowly incises a circle of skin, from the back of the hand, one layer of epidermis at a time.
Ben kulpu çevirdikçe elmas elinin arkasından her seferinde üst derinin bir katmanını deşiyor.
But when the sun fell blood-red on the desert that night, every single one of them was slain by his hand.
Ama o gece güneş, kan kırmızısı çöle düştüğünde hepsi elinde can vermişti.
handsome 790
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handles 20
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handles 20
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands on your head 187
hands behind your back 288
hands where i can see them 140
hand it over 300
hands above your head 53
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands on your head 187
hands behind your back 288
hands where i can see them 140
hand it over 300
hands above your head 53