Open the traducir turco
37,941 traducción paralela
Yes, if you manually set it off, the safety override should automatically open the doors.
Evet, elle aktive ederseniz güvenlik yazılımı otomatik olarak kapıları açacaktır.
Open the door, you little bitch!
Açsana şu kapıyı, seni aşağılık fahişe!
It's too risky to open the world up to see it.
Bütün dünyanın gözü önünde yapmak için fazla riskli.
Dr. Wallace will now make a small incision to open the pericardial sac around the heart to expose the coronary arteries.
Dr. Wallace küçük bir kesik açıyor. Böylece koroner arteri koruyan kalbin etrafındaki perikardiyal kese açılıyor.
Dr. Wallace will now open the peritoneum... that's the membrane that lines the abdomen... your appendix is right underneath.
Yani karın boyunca uzanan zarı. Apandistin onun tam altında.
Right, listen, you open the door, and I'll throw this stun grenade in.
Dinle. Kapıyı aç ben de içeri şok bombası atayım.
... Border Force, you open the doors and, "Well, there you are."
Sınır Gücü, kapıları açarsın ve "Şey, işte buradasın".
- Open the bonnet.
- Kaputu açın.
- Open the boot.
- Bagajı açın.
Well, I can't open the thing, can I?
Açamıyorum, tamam mı?
When I awoke, I asked my friend to open the Internet for me, as I didn't know how.
Uyanınca, arkadaşımdan İnternet'i açmasını istedim çünkü ben açmasını bilmiyordum.
He tips off two reporters, Woodward and Bernstein, about Watergate, breaks open the entire case.
İki muhabiri ihbar etmişti, Woodward ve Bernstein. Watergate konusunda. Tüm dosyayı değiştirdi.
Heimdall, open the portal!
Heimdall, geçidi aç!
Okay, I'm gonna open the chest.
Göğsünü açacağım.
He can't open the interior hatch if he's passed out.
Baygın haldeyken iç kapıyı açamaz.
And if he doesn't open the hatch...
- Ve iç kapıyı açmazsa...
Open the door right now!
Kapıyı aç hemen!
Open the door and step aside now.
Hemen kapıyı açıp kenara çekilin.
Bobby, open the door.
Bobby, açsana kapıyı.
We'll have to wait a full five minutes for it to open the vault.
Kasayı açması için tam beş dakika bekleyeceğiz.
The U.S. tested it out in the open so they could taunt... spook the Russians.
Amerika açık havada test etti, böylece Rus ajanlarıyla alay edebildiler.
Aw, come on, Linda! Everyone knows you don't open a new bottle till the old bottle's finished.
Herkesler eski şişeler bitmediği sürece yeni şişelerin açılamayacağını bilir.
- The nearest pen store is seven blocks away, and it doesn't open until 9 : 00 a.m.
- En yakın kalem dükkanı yedi blok ötede ve sabah 9'a kadar açılmayacak.
Well, the open bar should do the rest.
Gerisini de açık büfe halleder zaten.
The front door's open.
Ön kapı açık.
The car shut down, the doors wouldn't open, and I'm thinking, "This is it."
Araba kapanmadı ve kapıları da açılmadı düşündüm ve "işte bu!" dedim.
Lying in the street, my head torn open...
Sokakta yatıyordum, kafam yarılmıştı...
Money he could've made 10 times over by selling the invention he has on the open market.
İcadını açık pazarda satarak bu paranın 10 katını kazanabilir üstelik.
When you cut the belly open of a shark and just everything topples out.
Bir köpekbalığının göbeğini açtığın zaman her şey ortaya çıkıyor.
Open the door.
Aç şu kapıyı.
Open the door.
Kapıyı açsana.
Open the door!
Kapıyı aç dedim!
This is like being at home with the windows open.
Bu, pencereler açıkken evde olmak gibi bir şey.
Peppy little engine at the front, two seats in the open air in the middle, rearwheel drive.
Öndeki ufak motor açık havadaki çift koltuk, ve arkadan çekiş.
- Oh, yeah. - They're open all night. The place is full.
Bütün gece boyunca açıklar ve tamamen dolular.
But as we thundered along, the dunes refused to open up and let us in.
Ancak birlikte yıldırım gibi, Kum tepeleri açılmayı ve içeri girmeyi reddetti.
The throttle is now jamming fully open all the time.
Gaz şimdi sıkışıyor Her zaman tamamen açın.
The throttle may have gone a bit open.
Gaz biraz açılmış olabilir.
But the door swung open, And i was viewed by my classmates Vigorously attending to my groin.
Ama kapı pat diye açıldı ve sınıf arkadaşlarım direkt olarak kasık bölgeme doğru baktılar.
You really think I left the tower door open by accident?
Kale kapısını gerçekten yanlışlıkla mı açık bıraktığımı düşündün?
- Yeah, he also had Franco wide open in the flat.
- Evet ama, Franco boştaydı.
The fact that they are firing proves that the lightning struck the open circuit that Walter was working on.
Ateş almaları, yıldırımın Walter'ın üzerinde çalıştığı açık devreyi vurduğunu kanıtlıyor.
The hatch is open.
- Kapak açıldı.
I saw that open package of cookies in the kitchen that was supposed to be for Santa's stomach,
Mutfakta açtığını gördüğüm kurabiye paketleri Noel baba'nın midesinde olması gerekiyordu,
I did not expect God's grace, but now I had to open myself to the pain of it, to feel the joy of it.
Tanrının lütfunu beklemiyordum, ama şimdi onun acısını paylaşmak için kendimi ona açmalıydım.
Hey, you know, the mud run said if you two wanna run the race, it's wide open.
Yarışmak isterseniz çamur koşusu ikinize de açık.
I've got the trunk open for the chair, but there's a big engine in the way.
Sandalye için bagajı açtım ama içine motor koymuşlar.
So this bird jacks a bulldozer from a construction site, and he tricks it out into some kind of bullet-proof battering ram, knocks down the wall of the place, during business hours, when he's pretty sure the vault's gonna be open.
Yani bu kuş bir inşaat alanından buldozeri çalıyor, üzerinde modifiye yapıp aracı kurşun geçirmez bir canavara dönüştürüyor, mahzenin açık olduğuna emin olduğu iş saatleri sırasında da kulübün duvarını yıkarak içeri dalıyor.
The door's open.
Kapı açık.
I hate it when the door's open.
Kapının açık kalmasından nefret ediyorum.
Nothing good ever happens when the door's open.
Açık kapı kötü şeylerin habercisidir.