English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ O ] / Our town

Our town traducir turco

1,903 traducción paralela
Just because you're mad at each other, doesn't mean you have to destroy our town.
Durun! Sırf birbirinize kızdınız diye, kasabamızı mahvetmeniz gerekmiyor.
So, what are you doing in our town of Rahway?
Maçımız vardı.
20 minutes ago some huge creatures attacked our town.
20 dakika önce bazı devasa yaratıklar kasabamıza saldırdılar.
And here, this is our town.
- Ve işte bu da kasabamız.
Mr. Cole, Mr. Hitch we want our town back, and we are ready to pay your price.
Bay Cole, Bay Hitch, kasabamızı geri istiyoruz ve bedeli neyse de ödemeye hazırız.
Many years ago, a plague took hold of our town.
Bundan yıllar önce veba köyümüzü vurdu.
Then suddenly a mysterious plague befalls our town, forcing our hand to anoint the only one who has the power to stop it.
Sonra birden gizemli bir veba köyümüzü bulur ve ondan kurtulabilecek tek kişiye boyun eğmemize sebep olur.
# This is our town, yeah
Burası bizim kasabamız, evet
# This is our town
Burası bizim kasabamız, evet
You have brought evil to our town.
Kasabamıza şeytanı çağırıyorsunuz.
And now from Placerville... the official Christmas tree capital of the world... here to light our town twee... our town tree is a veteran Miss Placerville.
Ve burada dünyanın Noel ağacı başkenti Placerville'de şehrimizin atacının ışıklarını yani ağacının ışıklarını eski Placerville Güzeli yakacak.
When we were growing up, there was this one homeless guy in our town.
Biz daha çocukken kasabada evsiz bir adam vardı.
You know what those hippies are gonna do to our town?
Bu hippiler kasabamıza neler yapacak, biliyor musun?
Our town's only bar had burned to the ground, and our star linebacker was someone's Snack Pack.
Kasabanın tek barı yanıp kül olmuş ve yıldız futbolcumuz birine atıştırmalık olmuştu.
This is like a recreation of our town.
Kasabamızı yeniden mi kurmuşlar buraya?
It's just we're still a little sensitive about fires, ever since the one that destroyed and cursed our town.
Birisi kasabamızı yıkıp lanetlediğinden beri.. ... ateş konusunda biraz hassasız.
We're gonna settle this the way we settle everything around here ever since the fire destroyed our town. How's that?
Yangın kasabamızı mahvettiğinden beri her şeyi nasıl çözüyorsak bunu da öyle çözeceğiz.
If Stan and the gang wins, they get to go home alive and the monsters must leave our town and never come back!
Stan ve ekibi kazanırsa..... evlerine sağ salim gidecekler, canavarlarsa kasabamızı terk edip... bir daha geri dönmeyecekler!
Uncle yesterday if I had been on the pitch by God, I swear our town would have won the match!
Amca, sahada ben olsaydım yemin ederim maçı alırdık. Bekle ve gör.
You wait and see, this time I'll play for our town and the next time straight I'll open for India. Hmmm
Bu kez kasabamız için ben oynayacağım ve bir sonraki sefer Hindistan'a kazandıracağım.
For the safety of our kids we must drive this menace from our town!
Çocuk pornocularını arka bahçemde istemiyorum. Çocuklarımızın güvenliği için bu belayı şehrimizden uzaklaştırmalıyız!
At that time, don't forget, there were riots on the streets, every week, petrol bombs every day and that was just in our town.
O zamanlar, hiç unutmam, sokaklarda her hafta isyanlar olur her gün molotofkokteylleri atılırdı, ve bu sadece bizim şehrimizde olmazdı.
At that time, don't forget, there were riots on the streets every week, petrol bombs every day. And that was just in our town.
O zamanlar, hiç unutmam, sokaklarda her hafta isyanlar olur her gün molotofkokteylleri atılırdı ve bu sadece bizim şehrimizde olmazdı.
She's brought peace to our town, and reports of less road rage in Shelbyville.
Kasabamıza barışı, Shellbyville'e de daha az yol kavga raporları getirdi.
Springfielders have camped out all night to get a glimpse of the most saintly person to visit our town since Mother Teresa stopped here to gas up her Vespa.
Springfieldliler, Rahibe Teresa'nın, mobiletine gaz almak için durduğu günden bu yana, kasabamızı ziyaret eden en aziz insanı görebilmek için bütün gece boyunca kamp kurdular.
Charming is our town, Davy.
Aptal değilim. Charming bizim kasabamız, Davey.
We're two teenagers, busting at the seams with hormones, stuck for the summer in our Footloose, no-dancing, conservative town where my daddy preaches with his loaded shotgun under the pulpit.
babacığımın kürsünün altında tuttuğu dolu tüfekle vaaz verdiği tutucu şehirde hormonları patlamış, yazın dans etmeden başıboş takılan iki genciz.
Or some impostor, more like, coming into town barefoot to excite our sympathies.
Ya da bizim sempatimizi kazanmak için kasabaya yalınayak gelen bir dolandırıcıdır.
We, um, may have to tighten our belts a little, perhaps find a smaller place in, um, a less expensive part of town.
Biz, şey, kemerlerimizi biraz sıkmak zorunda kalabiliriz, belki daha küçük bir yer bulabiliriz, kasabanın daha ucuz bir yerinde?
Somebody got into our heads with big steel-toe boots, cable cutters and a chainsaw and they went to town.
Birileri demir pençeli çizmeleri, kablo makasları ve testereleriyle kafalarımıza girip istediklerini yaptılar.
Our men made all possible efforts to hold our ground until the last minute before abandoning the town
Adamlarımız konumumuzu korumak için her şeyi yaptılar son ana kadar kasabayı terk etmeden beklediler.
Our Chinese friends left town before I could tell them the deal was off.
Çinli dostlarımıza, anlaşma yok diyemeden şehirden ayrıIdılar.
Westpark Middle School and our tiny town will never be the same again as First Daughter Christina Adams will spend 33 minutes with us.
Westpark Ortaokulu ve küçük kasabamız, başkanın kızının bizimle geçireceği 33 dakika sayesinde tarihinin en farklı gününü yaşıyor.
He said he has the power to destroy our house and the whole town.
Hem bizim evimizi hem de bütün mahalleyi yok edecek gücü olduğunu söyledi.
Because we got our own fucking whore and she's the sweetest one in the whole fuckin town, you asshole.
Kasabadaki en ateşli hatun, seni orospu çocuğu.
Thls Is our barrier, keeps us from leaving this town.
Bu, bizi kasabanın dışına çıkmakta alıkoyan bariyer
Don't leave tonight. we can go back, take our kids and we can go James town like we used to.
Bu gece işe gitme. Betsy çocuklara bakabilir biz de eskiden yaptığımız gibi James'e ziyarete gideriz.
I'm going to go into town and get some officials and have them all thrown out of our village.
Çağıracağım kolluğun adamlarını, attıracağım bunların hepsini buradan.
Our neighbor, Mr. Rosa... knew every shred of gossip in town.
Komşumuz, Bay Rosa kasaba dedikodularının her detayını bilirdi.
And come thundering right through our lovely little town of Legend.
ve gürleyerek doğruca bizim sevimli kasbamız Legend'e.
And what may the town mayor do for our master builder?
belediye başkanı yardımcı olabilir mi şehir baş mimarına?
Now, there is a town nearby, and we gonna roll up in that bitch, drop a load and let our presence be felt.
Şimdi, yakında bir kasaba var, o boktan yere gidip ateş açacağız ve varlığımızı hissettireceğiz.
I'm just sorry everyone in town hates our guts now.
Kasabadakilerin bizden nefret etmesi üzücü elbette.
It's our good old town.
Nostaljik, değil mi? Bizim kasabamız.
And here's to the poor unsuspecting town of Lothringham, next stop on our little tour of the Midlands.
Hiçbir şeyden şüphelenmeyen zavallı kasaba, Lothringham'a. Midlands turumuzun sonraki durağı.
The Lukes tilled the red soil of Daisy Town, where our cattle grazed in peace.
Luke'lar Sığırlarımızın rahatça otlandığı, Daisy Town'un kırmızı toprağını kalkındırdılar..
I thought we would open up our own detective agency in town.
Kasabada kendi dedektiflik ajansımızı açarız sanıyordum.
And here in town we are very proud of our civic improvements.
Ve biz kasabamızdaki kentsel gelişmelerden gurur duyuyoruz.
We got a little tradition of paying for our groceries in this town, miss.
Bu kasabada aldıklarımızı ödeme gibi küçük bir âdetimiz vardır, küçük hanım.
When violence came to my town... the Serbians forces destroyed our home... because my father was an Albanian professor.
Şiddetin, benim şehrime geldiği zaman... Sırp güçleri bizim evide yok etti... babam bir Arnavut öğretmen olduğu için.
He's pushing us out of our own town.
Bizi kendi kasabamızdan atıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]