Poison ivy traducir turco
231 traducción paralela
Of course, maybe it's only poison ivy.
Nerede? Tabii, belki de yalnızca zehirli sarmaşıklardan olmuştur.
- No. That's poison ivy.
Bu bir zehirli sarmaşık.
I'll bet she knows poison ivy when she sees it.
Bahse girerim Bayan Swallow zehirli sarmaşık gördüğünde onu tanırdı.
Yes, I bet poison ivy runs when it sees her.
Bahse girerim zehirli sarmaşık da onu gördüğünde kaçardı.
I wish I had mixed a little poison ivy in with this.
- Çok büyük bir düşünce bu. Öyle.
Poison ivy?
- Teneke kutunun içinde ne vardı?
The next day I was looking for a lost golf ball and evidently I got into some poison ivy.
Ertesi gün kaybettiğim bir golf sopasını ararken... -... zehirli bir sarmaşığa değmişim.
- It's poison ivy.
Zehirli sarmaşık.
I got poison ivy?
Hastalık mı var bende?
I once got poison ivy Will you try for poison oak?
Zehirli meşeye ne dersin?
The only thing I ever pick up when I go off the road is poison ivy.
Ben yoldan çıktığımda takılan tek şey zehirli sarmaşık oluyor.
- I think that's poison ivy.
- Sanırım bu zehirli sarmaşık.
I remember one with a wall covered with poison ivy.
Evet. Bütün bir duvarı zehirli sarmaşıkla kaplı bir yer hatırlıyorum.
I must have picked up some poison ivy on that picnic, and... just a little painful.
O piknikte biraz zehirli sarmaşık toplamam gerekirdi, bu... birazcık acı verdi.
'Cept the next day the cheque bounced, so all I got out of it was a case of poison ivy. Hm.
Ama ertesi gün çeki iade ettiler ve tek aldığım zehirli sarmaşık oldu.
This is cash on the line, and no poison ivy.
Paranı nakit alacaksın ve zehirli sarmaşık falan da yok.
Oh, say, you wouldn't know what poison ivy looks like, would you?
Oh, zehirli sarmaşığın neye benzediğini bilmiyordunuz, değil mi?
He said it sounded like poison ivy.
Zehirli sarmaşığa benzediğini söyledi.
Then it must be, uh, poison ivy.
O zaman, uh, zahirli sarmaşık olmalı.
Uh, he told me there is no poison ivy in Southern California.
Uh, Güney Kaliforniya'da zehirli sarmaşık olmadığını söyledi.
Well, then maybe it isn't poison ivy.
Öyleyse belki de zehirli sarmaşık değildir.
He said it is poison ivy.
Zehirli sarmaşık olduğunu söyledi.
Incidentally, that was poison ivy.
Yeri gelmişken, o sarmaşık zehiri idi.
Not poison ivy?
Zehirli sarmaşık değil mi?
That's the extract of poison ivy.
Zehirli sarmaşık usaresi.
I found the poison ivy.
Sarmaşık zehirini buldum.
Still trying to figure out where I got my poison ivy.
Hala sarmaşık zehirimi nereden elde ettiğimi çözmeğe çalışıyorum.
Number one, you don't even know if I have poison ivy.
1. Bende sarmaşık zehiri olduğunu bilmiyorsunuz bile.
You see, we got our poison ivy in the same place.
Görüyorsun, sarmaşık zehirimizi aynı yerden elde ettik.
There's some poison ivy around here.
Buralarda zehirli sarmaşık olur.
- Is that poison ivy?
- Şu zehirli sarmaşık mı?
Where you're standing is poison ivy.
Üstüne bastığın zehirli sarmaşık.
I've got poison ivy, I'm chewed up by gnats I laid in manure and your dog piddled on my car.
Bu süre zarfında zehirli sarmaşığa bastım ve tatarcıklar tarafından ısırıldım. Taze gübrenin üzerine yattım ve köpeğin arabama işedi.
He's the kind of guy who plants poison ivy.
O zaten zehirli sarmaşık yetiştiren biri.
- I got poison ivy.
- Zehirlenmiş olsam.
Poison ivy... i guess.
Zehirli sarmaşık sanırım.
A little poison ivy, a few too many mosquitoes, but I just love it.
Biraz zehirli sarmaşıklar ve aşırı derecede sivrisinek var ama yine de seviyorum.
Try to stay on this trail, because there's a lot of poison ivy along here.
Çizgiyi bozmayın çünkü burada çok sayıda zehirli sarmaşık var.
Now, now, I'm tired of standing around amidst of poison ivy, snakes and toadstools.
Zehirli sarmaşıklar, yılanlar ve mantarlar arasında dolaşmaktan yoruldum. Tamam.
Besides, for you information, it's not poison ivy and they're not toadstools.
Ayrıca da bunlar zehirli sarmaşık ya da mantar değil.
Poison ivy!
Zehirli sarmaşık!
I got poison ivy.
Zehirli sarmaşıklar vardı.
Then I had to go to the country to visit Aunt Augusta and when I got back, I had poison ivy and you had Tom.
Sonra ben Augusta Teyze'yi ziyaret etmeye şehir dışına çıktım ve geri döndüğüm zaman benim zehirli sarmaşıklarım seninse Tom'un vardı.
Poison ivy...
Zehirli sarmaşık...
Poison ivy...
Zehirli sarmaşık.
... Late at night while you're sleepin Poison ivy comes a-creepin'around Measles make you bumpy, and mumps'll make you lumpy
... Sen uyurken... sarmaşık gelir... ve seni sarar... ve sonra kurtulamazsın...
I bet I have poison ivy.
Galiba zehirli sarmaşığa sürtündüm.
That's poison ivy, Ernest, and with that much coverage, you're gonna need another shot.
O, zehirli sarmaşık Ernest, ve bu kadar çok kapsamlı, Başka bir atışa ihtiyacın olacak.
Case of poison ivy's more fun than watching you two lately.
Zehirli sarmaşık bile artık sizi seyretmekten daha eğlenceli.
Poison Ivy Kid.
Poison Ivy Kid.
- Got poison ivy all over his face and... - Pa?
Bir keresinde de Billy Joe bütün yüzünü zehirli sarmaşığa bulamıştı...