English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Q ] / Question one

Question one traducir turco

4,374 traducción paralela
Question one. "What 1980 crime thriller" "stars Richard Gere and Lauren Hutton?"
Başrollerini Richard Gere ve Lauren Hutton'ın oynadığı 1980 yapımı polisiye gerilim?
One question.
Bir sorum var.
Why don't you question the nut who goes all twitchy whenever one of my kids comes near?
Kızlarımdan biri yaklaştığında heyecanlanan bu sersemi neden sorgulamıyorsunuz?
I am here today to ask you one question.
Buraya size tek bir soru sormak için geldim.
Wait, there is just one more question.
Bekle, sadece bir soru daha var.
Zheng Wei... I asked you to come today... because I have one question
Wei Zheng, bugün gelmeni istedim
I accept, but I do have one question.
Kabul ediyorum, ama bir sorum var.
I'm gonna ask you one question.
Sana sadece tek bir soru soracağım.
Can I ask one work-related question?
İşle alakalı bir soru sorabilir miyim?
So I came back here to ask you just one question.
Sana tek bir soru sormak için geri döndüm.
One question : Do you accept there are things happening in this church, things beyond science?
Tek bir sorum var bu kilisede bilimin ötesinde olan şeyler gerçekleştiğini kabul ediyor musun?
But the big question is what caused it to speed up, because that led to one of the most catastrophic events in Earth's history.
Asıl büyük soru kıtayı hızlandıran şeyin ne olduğudur çünkü bu olay dünya tarihindeki en büyük afetlerden birine sebep olmuştur.
One other question.
Başka bir soru daha.
Please one question!
Lütfen tek bir soru!
I'm not sorry that knowing you has made me question everything and that in death you're the one that made me feel most alive.
Seni tanımanın beni her şeyi sorgulamaya ittiği için ve ölümde beni en çok hayatta hissettiren şey sen olduğun için hiç üzgün değilim.
One question...
- Bir şey soracağım :
You just have to ask yourself one question... who do you love more?
Kendine tek bir soru sormalısın. Kimi daha çok seviyorsun?
I just got one question for you.
Sadece bir sorum var.
I just have one question before we begin.
Başlamadan önce bir soru sormak istiyorum.
I'll pay for all the question papers in one go.
Tek seferde bütün sınav kağıtları için parayı ödememi sağlayacak bir fikir...
One question at a time.
Aynı anda bir soru.
It's true, right? One question.
- Doğru değil mi?
I just got one more question for you guys.
Size soracak tek bir sorun kaldı beyler.
Causing one to question their character, their calling, their very existence.
İnsanın kendi karakterini, kendi kararlarını kendi var oluşlarını sorgulamasına sebep olur.
- I can hear. - Just one more question,
- Duyabiliyorum.
I got one question :
Sana tek bir sorum var :...
No one would question that Weyland was the killer.
Kimse katilin Weyland olmasını yadırgamazdı.
Oh, one quick question.
Tek bir şey soracağım.
And of course the one question no one wants to ask, is it your fault?
Ve tabii ki kimsenin sormak istemediği soru. Olanlar sizin suçunuz muydu?
I just have one question.
Sadece bir sorum var.
You wish to employ my services in order to get Mr. Renfield to answer one question.
Bay Renfield'ın bir soruyu cevaplaması için hizmetlerimden faydalanmak istiyorsunuz.
You wish to employ my services in order to get Mr. Renfield to answer one question.
Bay Renfield'ın bir soruyu cevaplaması için hizmetlerimi kiralamak istiyorsunuz.
But I have been a policeman for quite a long time, and I like to think a good one, and I know when it's an inappropriate time to question someone and when it's time to show a little flexibility.
Ama ben uzun süreden beri polislik yapıyorum ve işimde iyi olduğumu düşünüyorum. Sorgulamak için uygun bir zaman olup olmadığını ve ne zaman birazcık esneklik gösterilebileceğini biliyorum.
I just got one question for you, Trent.
Trent, sana tek bir sorum var.
One question, then.
- Bir sorum var o halde.
You can make this all stop just by answering my one question.
Tüm bunları sadece soruma cevap vererek durdurabilirsin.
Wondering if they were carried out, or maybe if one of them managed to find enough strength to push themselves up off the floor and walk out, leaving the two of us standing here to answer the all-important question.
Taşındı mı yoksa biri onları kendine getirebilecek gücü bulup bizi bu önemli soruları cevaplamakla baş başa bırakarak onları buradan sağ bir şekilde mi götürdü merak ediyorum.
That's a excellent question, one you should have posed before you stuck a needle in your face.
Çok mükemmel bir soru, ama bunu yüzüne iğne saplamadan önce sormalıydın.
Please. Just one question.
Bir soru sorayım.
- One more question...
- Bir sorum daha var.
- One more question.
- Bir soru daha.
So I think there's only one question left, and that is, are you man enough to take it... Dick?
O da bir erkek gibi bahsi kabul edip edemeyeceğin Dick?
I couldn't help but notice there was one question your friend never asked me.
Arkadaşının bana bir soruyu sormadığını fark ettim.
But one more question.
Ama bir sorum daha var.
With my alibi and one for Jack, too, no one will question me.
Benim ve Jack'in mazereti olacak. Kimse bizi sorgulamayacak.
One last question though, yeah.
Ama son bir soru var.
You get one question.
- Tek soru sor.
I just have one question for you.
Size bir soru sormak istiyorum.
I just have one question.
Bir sorum var.
Just one question.
Bir sorum var.
My question is, under one of your presidencies, do you intend to circumvent the progress that's been made for gay and lesbian soldiers in the military?
Sorum şu : Herhangi biriniz başkan olursa askeriyede gey ve lezbiyen askerlere karşı yapılan işlemleri kaldırmayı düşünüyor musunuz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]