Question two traducir turco
402 traducción paralela
You asked a question two days ago. I will now answer it for you.
Daha önce sorduğunuz sorunun cevabını şimdi vereceğim.
Okay, question two.
- Tamam, ikinci soru.
"Question one rates the poem's perfection. " Question two rates its importance.
Birinci soru, şiirin mükemmeliyetini değerlendirir ikinci soru ise, önemini.
Question two.
Soru iki.
Question two :
İkinci soru.
Truthfully, it would be the two of you who hold the answer to that question.
Doğrusu, bu sorunun cevabını verecek olan siz ikinizsiniz.
There are two sides to every question... and really, in life, one needs a face for each side.
Her meselenin iki yanı vardır. Ve hayatta insanın her yan için bir yüze ihtiyacı vardır.
He can let his go but whether I can keep mine bottled up for the next two years is a question.
O öfkesini kusuyor ben ise iki yıl içimde tutabilecek miyim bilmiyorum.
Now, look, you being a judge, you know there's always two sides to any question.
Bak, Bir yargıç olarak, bilirsin ki her zaman sorgulanacak iki taraf vardır.
It wasn't a question of a week or two weeks.
Bu, bir ya da iki hafta meselesi değildi.
The rich farmer has lost two sons so a ceremony s out of the question now ut don't worry'll try to earn money for the repairs and then I'll return home
Çiftçi iki oğlunu yitirmiş..... o yüzden ayin söz konusu değil. Ama merak etme. Tamirat için biraz para kazanmaya çalışacağım ondan sonra eve döneceğim.
They say there are two sides to every question, but tonight's little problem has three sides.
Derler ki, her sorunun iki tarafı vardır, fakat bu gecenin küçük sorununun üç tarafı var.
It's just a question that has only two answers.
Bu sadece iki cevabı olan bir soru.
It has relied, instead... upon the testimony of two witnesses... whose evidence has not only been called into serious question... on cross-examination... but has been flatly contradicted by the defendant.
Bunun yerine... iki tanığın ifadelerine dayandı ki... bunların tanıklığı çapraz sorgulamada ciddi biçimde kuşku uyandırmakla kalmadığı gibi... sanığın beyanlarıyla da tamamen tezat oluşturuyor.
You two came here... to question me?
Siz ikiniz, buraya beni sorgulamaya mı geldiniz?
In Warsaw, two years ago, I wanted to question you about the murder of Maria Kupiecka, remember?
İki yıl önce Varşova'da sizi Maria Kupiecka cinayetiyle ilgili sorgulamak istemiştim, hatırladınız mı?
I'D LIKE TO ANSWER THIS QUESTION, IF I MAY, IN TWO WAYS :
İzninizle bu soruyu iki şekilde cevaplamak istiyorum.
Question number two : "the struggle of class against class Is a what struggle?"
Sınıfın sınıfla mücadelesi ne tür bir mücadeledir?
"And I know he'll have a question or two..."
"And I know he'll have a question or two..."
'Police report Colonel Dutton's whereabouts has been in question for two weeks.
'Polis, Alb. Dutton'un iki haftadır ortalıkta görülmediğini bildiriyor.
But the two gents in question refused to comply.
Ancak sözkonusu iki bey, reddetti bu teklifi.
This question implies that there are two different truths :
Bu soru gösteriyor ki, iki farklı hakikat var :
Question is, what would Mr Big want with a two-bit island diplomat?
Asıl soru, Bay Big'in ufak bir ada diplomatından istediği nedir?
Uh, the question that comes to mind now is can either one of you two people think of someone who might want to frame Mr. Greenleaf?
Ah, şimdi akla takılan soru şu : siz, ikinizden biri, acaba Bay Greenleaf'e karşı tertip düzenlemek isteyebilecek biri olabilir mi?
I was just passin'by and I thought I'd ask you a question or two.
Sadece buradan geçiyordum ve size bir iki soru sormayı düşündüm.
Okay. Question number two :
Pekala. 2 numaralı soru :
They'll be national in a year or two, no question about that :
1 veya 2 yıl içinde ulusal olacaklar, buna hiç şüphe yok.
We have two generations of pro hockey with us for you folks to call in and question.
Bugün iki kuşaktan iki profesyonel hokey oyuncusu sizlerin sorularını bekliyor.
You cannot even count till two and you dare to question me?
Sizin kadar sayamam mı, nasıl ben sorgulamay cesaret edersin?
Question number two.
İki numaralı soru.
Two thousand years ago, no such question would have been asked.
2000 yıl önce böyle bir merak mevcut değildi.
The nature of life on Earth and the quest for life elsewhere are the two sides of the same question.
Dünya'daki doğa ve herhangi bir yerdeki yaşamın arayışı başka bir soruyu da beraberinde getirir.
This isn't just a question of a day or two... this is the question of a lifetime.
asıl soru bir - iki günlük bekleyiş değil... asıl sorun hayat boyu beklemek olacak.
But first of all, I wanna ask that dude with two fingers missing on his right hand... a big question.
Ama ilk önce sağ elinde iki parmağı eksik olan o adamı soracağım... Büyük bir soru.
Then I'd have to go to the hospital and question you. And that's two different sets of reports.
Seni sorgulamak için hastaneye gitmek zorunda kalırım, ve bu da iki farklı rapor eder.
Question number two.
Soru 2.
But, Reb Mendel, how can one question have two answers?
Bir sorunun birden fazla cevabı nasıl olabiliyor?
We're here to question these two.
Bu ikisini sorgulamak için buradayız.
So please, if you know something of the two deaths in question, Not have told me, please let me know promptly...
Böylece her iki cinayet konusunda herhangi bir bilgisi olan var ve söylemediyse, lütfen, hemen ortaya çıksın.
Now he won't be talking to those cops, the two who came to question you.
Artık size soru sormaya gelen o iki polisle konuşamaz.
I'd like to ask Ed a question or two.
Ed, size bir iki soru sormak isterdim.
Now, this morning's question again, "What two Cubs pitched no-hitters in 1972?"
Şimdi, yeniden bu sabahın sorusu "1972'de vuruşu kaçıran iki Cubs oyuncusu kimlerdi?"
So, if a question ever arises, two boys blocked the road.
Eğer bir sorun çıkarsa, iki çocuk yolumuzu kesti.
Since you never been officially employee is two weeks'notice question.
Yetkili bir pozisyonda olmayışınızdan ötürü iki haftalık mehil müddetini kullanmanıza gerek yok.
All right, I guess the big question is which two?
Tamam, sanırım asıl soru, o 2 kişi kim olacak?
Beats me. Every question we answer brings up two more.
Bir fikrim yok, cevaplandırdığımız her soru iki tane daha doğuruyor.
You repeat the last two words people say and rephrase it like a question.
İnsanların söylediği son iki kelimeyi tekrar edersin ve soruya dönüştürürsün.
Nobody will question the orders of the Two Sovereigns.
Kimse hakimleri sorgulayamaz
By the United States, in the US'case. The question is whether the media accept the government framework, or whether they use the same agenda, same set of questions, the same criteria for dealing with the two cases as any honest outside observer would do.
Altmışlı yılların hareketlerinin 70lere sonra da 80'li yıllara, toplumun farklı kesimlerine yayıldığını hatırlıyorum.
Now the question comes where do you two live while I'm gone?
Asıl sorun şu... ben yokken siz ikiniz nerede kalacaksınız?
There was one question, and two answers...!
Bir soru, iki cevap..!
two hours later 53
two and a half men 29
two hours 343
two hours ago 92
two weeks later 82
two weeks ago 326
two months later 53
two years later 88
two years ago 477
two hearts 28
two and a half men 29
two hours 343
two hours ago 92
two weeks later 82
two weeks ago 326
two months later 53
two years later 88
two years ago 477
two hearts 28
two months ago 182
two more 130
two beers 79
two days ago 368
two o'clock 76
two arms 16
two seconds 191
two thousand dollars 17
two years 509
two hands 45
two more 130
two beers 79
two days ago 368
two o'clock 76
two arms 16
two seconds 191
two thousand dollars 17
two years 509
two hands 45
two and a half 63
two thousand 72
two weeks 445
two men 105
two people 83
two minutes 637
two sugars 100
two brothers 30
two tickets 43
two words 186
two thousand 72
two weeks 445
two men 105
two people 83
two minutes 637
two sugars 100
two brothers 30
two tickets 43
two words 186