Rain traducir turco
12,441 traducción paralela
Little bit of rain.
Biraz da yağmur.
Then, of course, the rain ships at Brest, the sea-beacons... ~ Oh, are they finished?
Tabii ki Brest'teki yağmur gemileri ve işaret şamandıraları da... - Onların işi bitti mi ki?
Look, I made my way through rain, snow, and two battle lines to speak with your general, not some boy.
Bak bir çocukla konuşmak için değil Generalinizle konuşmak için yağmur, çamur demeden iki savaş hattını geçip buraya geldim.
You claim that you walked through two armies'lines, waded through rain and snow, and no one saw you?
Yağmur, çamur demeden iki savaş hattını geçip buraya geldiğini ve kimsenin seni görmediğin iddia ediyorsun.
Can we rain check? "
Erteleyebilir miyiz?
You know what? Give them rain, they want shine. Give them shine, they want rain.
Bunlar var ya bunlar bunlar birlikte ıslanmak için yağmur yağsın diye dua eden çocukları üzerler.
Can I get a rain check?
Bir adet sonra kullanma hakkı alabilir miyim?
- I'm right as rain.
- Taş gibiyim.
Can I get a rain check?
Daveti reddedebilir miyim?
Maybe after one more hard rain.
Şiddetli bir yağmur sonrasında belki.
- The rain helps.
- Yağmurun yararı olur.
Rain check.
- Başka zaman.
I don't mind the rain.
Yağmuru sıkıntı etmem.
and then rain down on what attracts it most.
Sonra da gücü en çok çekenin üstüne yağdıracak.
And you are terrified of the horror that he will rain down upon you.
Size yaşattıracağı dehşetten korkuyorsunuz.
The rain may have stopped, but it's still a gloomy day.
Yağmur durmuş olabilir ama hâlâ kasvetli bir gün.
The rain was coming down sideways, and we were trapped, so I I was...
Yağmur yağıyordu ve mahsur kalmıştık. Yapmaya hazırdım.
I miss the trees and the rain.
Ağaçları ve yağmuru özledim.
The rain will come along, wash all this shit away.
Yağmur gelip bütün pislikleri götürecek.
Purple Rain.
Purple Rain.
But rain check on the hokk.
Ama bir daha ki sefere içelim.
We spent some time together in the Black Rain.
Kara yağmurda biraz vakit geçirdik.
The only thing that would have been more romantic is if he climbed up my fire escape with roses in the pouring rain.
Bundan daha romantik olabilecek tek şey yağan yağmurda elinde güllerle yangın merdivenine tırmanması olurdu.
I get all the way up the fire escape in the pouring rain with roses.
Güllerle sağanak yağmurda bütün yangın merdivenini tırmandım.
Anyway, he was there last night on the fire escape in the rain with roses.
Neyse geçen gece güllerle yangın merdivenindeydi.
Technically, I wouldn't call standing outside in the rain "coming over."
Teknik olarak yağmurun altında beklemeyi, uğramak olarak nitelendirmezdim.
That day in the rain.
O yağmurlu gün.
Oh, no. And that day, I walked all the way out to the lighthouse in the rain.
Ve o gün deniz fenerinin dışındaki yolun sonuna kadar yağmurda yürüdüm.
At the lighthouse that day in the rain.
O yağmurlu günde, deniz fenerinde.
I always suspected there was something a little more to the story about the lighthouse in the rain.
Ben yağmur altındaki deniz feneri hikayesinde biraz daha fazla bir şey olduğundan hep şüphelendim.
Traversed the stinking mud, torrential rain, all the while met by alligators, snakes, poisonous lizards, worms.
Timsahlar, yılanlar, zehirli kertenkeleler solucanlar eşliğinde, sağanak yağmur altında balçık çamurları aştım.
The rain up here?
Buraya yağmur yağıyor mu?
Well, I didn't have anything better to do, with the rain and all, so I started messing with it.
Dışarıda yağmur yağıyor diye yapacak bir şeyim yoktu o yüzden uğraşmaya başladım.
Make it rain, Molk.
Bas gitsin paraları, Molk.
- Rain check, though?
- Daha sonra yapalım mı?
The moon is bright, the rain bothers me not.
Ay ışığı var. Yağmur da sorun olmaz.
They dare not escape with this rain.
Bu yağmurda bir yere kaçmazlar zaten.
Ten Mohs was being sued over a $ 200,000 black diamond that a tribe from the Amazon rain forest says he stole.
Amazon yağmur ormanlarındaki bir kabile... Ten Mohs'un 200.000 dolarlık kara elması çaldığı iddiasıyla dava edilmiş.
Hmm. Years of field research in the Amazon rain forest.
Amazon Yağmur Ormanları yılın saha araştırması.
Katrina's magic Taps into the natural world, The elements of wind, rain, lightning.
Katrina'nın büyüsü doğa ile bağlantılı gücünü rüzgardan, ışıktan yağmurdan alıyor.
Just supposed to be a little rain, ma'am.
Sadece biraz yağmur bekleniyor, efendim.
Looks like we're in for some rain as we head to our high today of 63 degrees, that's 17 degrees Celsius.
Görünüşe göre hava 63 derece ve Avrupa'da bu 17 derece santigrat ve bizi yağmur bekliyor.
Yeah, I-I-I... I bought that for myself, but it shrank in the rain on the way back home.
Kendim için almıştım fakat eve getirirken küçülüverdi.
Maybe he could help you clean the rain gutters.
Belki yağmur oluklarını temizlemende sana yardımcı olur.
I hate to rain on your ticker-tape parade, but selling medical textbooks isn't exactly a get-rich-quick scheme.
Konfeti yağmuruna çomak sokmaktan nefret ediyorum ama tıbbî kitaplar satmak öyle bir anda zengin etmez.
" The rain never stops.
"Yağmur hiç durmuyor."
You didn't have to move your convertible to get it out of the rain.
Yağmur yüzünden arabanın üstünü kapatmak zorunda da kalmadın.
I got to rain-check today, chef.
Sözüm olsun şef.
Looks like the rain washed them away.
Görünüşe göre yağmur izleri silmiş.
Oh, I should take a rain check.
Bir dahaki sefere.
Gives rise to desires in the first rain.
Yükselt arzularını ilk yağmurda.