Ran traducir turco
48,651 traducción paralela
Can you pull up the footage from the guy in the ally.
Beni kıstıran herifin görüntülerine ulaşabilir misin?
I ran the red.
Kırmızıda geçtim.
He just sent word to me about a heavy shipment of guns a youngster smuggled back from Afghanistan.
Az önce bana Afganistan'dan bir gemi dolusu ağır silah kaçıran genç birinden söz etti.
Those moments always end up when your head feels like this big like a bus ran over it.
Kafanın bu kadar büyük gibi hissettiğinde o anlar hep biter bir otobüs üstesinden gelmiş gibi.
- He ran away.
- O kaçtı.
- Yeah, he ran away.
- Evet, kaçtı.
- What do you mean, he ran away?
- Ne demek kaçtı?
James Delaney also says to tell Collonade that you do, indeed, have a leaky ship.
James Delaney ayrıca Collonade'ye söylemeyi de söylüyor Gerçekten de, sızdıran bir geminiz var demektir.
You sail this close to my nose, a kind of classless rebels, and you show me red crosses.
Burnumun bu kadar yakınında gemi dolaştıran bir sürü soysuz asi varken tutmuş bana kırmızı haçları gösteriyorsun.
And this scarcity of crew is almost certainly the reason why, within four days, the ship ran aground.
Bu mürettebat kıtlığı da geminin dört gün içinde karaya oturmasının adeta muhakkak sebebi.
The blackamoor then claimed that, when the ship ran aground, the Captain ordered that the cargo hold be nailed shut.
Sonrasında zencinin iddia ettiğinde göre gemi karaya oturduğunda Kaptan ambarın çivilenip kapatılmasını emretmiş.
An example of the kind of nail you used to nail down the hold of the East India Company ship, the Cornwallis, when she ran aground... in July 1804.
1804 Temmuzunda karaya oturduğu esnada Doğu Hindistan şirketi gemisi Cornwallis'in ambarını çivilemek için kullandığınız çivi türünden bir numune.
I already told the police it was you who ran over the little boy.
Küçük çocuğu senin ezdiğini polise söyledim bile.
Get off him! " And then we... he ran off!
"Bırak onu!" dedim ve adam sonra kaçıp gitti.
Your grandson Richard was the one who ran over and killed that little boy.
O küçük çocuğu ezip öldüren kişi, torunun Richard'mış.
The other woman screaming in the corner, they now notice is also Lois Duffy.
Köşede çığlık çığlığa bağıran kadının da Lois Duffy olduğunu fark ediyorlar o an.
Then he just ran out again?
Sonra öylece geri mi kaçtı yani?
He ran seven miles every morning.
Her sabah 11 kilometre koşardı.
Ran the general's affairs.
İşlerini yürütüyordu.
What separates the believers like Glen from everybody else is... their ability to block this real world out.
Glen gibi inançlıları diğer herkesten ayıran şey bu gerçek dünyayı dışarıda bırakma becerisidir.
Then he ran up against one tall kid, and found out he really wasn't that good.
Sonra uzun boylu çocuğa rastladı ve o kadar da, iyi olmadığını anladı.
Guys like you and me, we hide in the tall grass, wait for the most beautiful gazelle to come up from the back of the pack, drops her head to get that last drink of water and then we strike.
Senin ve benim gibiler uzun otların arasında saklanır sıranın arkasındaki en güzel ceylanın ortaya çıkmasını bekleriz. Kafasını dereye eğip suyunu son kez içtiği anda saldırırız.
Now, it's your turn.
Şimdi senin sıran.
You intrigued her with strong eye contact.
Merak uyandıran güçlü bir göz teması kuracaksın.
And the whole party thing created a vortex.
Parti şeyi de bardağı taşıran son damlaydı.
But for you, he's the one you fell irreparably in love with, who irreparably broke your heart, who you apparently can't get over 15 years later.
- Sus. Ama senin için çaresizce aşık olduğun kişi o. Telafisi imkansız şekilde kalbini kıran, belli ki 15 yıldır unutamadığın kişi.
If anything, this is just further proof that they took the money and ran.
Hatta bu olay, parayı çekip kaçtıklarının delilidir.
Also charged with the murder of a third kidnapper.
... kaçıran üçüncü kişinin cinayetiyle suçlandılar.
He ran.
Kaçtı.
Rhys, they're gonna think that I ran.
- Rhys, kaçtığımı sanacaklar.
They ran the names patrick murphy. And the optican group through vicap for me, And the optican group is a front for the southland drug cartel.
Benim için Patrick Murphy ve Optican Grubu'nu sistemde arattılar Optican Grubu, Southland Uyuşturucu Karteli'nin bir koluymuş.
I have a not-witch, whose potions raise the dead, and a not-Wizard's Guard who carries their sword.
Elimde, iksirleri ölüleri kaldıran bir cadı olmayan, ve bir Sihirbaz Muhafızı olmayan ama kılıcını taşıyan iki kişi var.
I have a not witch, whose potions raise the dead, and a not Wizard's Guard who carries their sword.
Elimde, iksirleri ölüleri kaldıran bir cadı olmayan, ve bir Sihirbaz Muhafızı olmayan ama kılıcını taşıyan iki kişi var.
Because Tip thought if he ran away, if he just got clear of that place, then maybe he could find a life.
Çünkü eğer kaçarsa, o yerden uzaklaşırsa, belki o zaman yeni bir yaşam kurabilirim diye düşünürdü Tip.
They ran at me and slammed the grate on me!
Bana koştu ve ızgarayı üzerime çarptı!
She had problems with them and she ran away a few times, so it seemed be more of the same.
Ailesiyle sorunları varmış ve birkaç kez evden kaçmış, şimdi de öyle oldu sanmışlar.
Are you the lady investigating the basajaun crimes?
Basajaun cinayetlerini araştıran sen misin?
The one she should have protected was mom when she got sick, but she ran off searching for a new life.
Koruması gereken kişi hastalanan annemdi ama o kaçıp yeni bir hayat aradı.
So, when I went out cold, you ran in and tried to kiss me?
Kendimde değilken koşup beni öpmeye mi çalıştın?
I ran out of film yesterday, he said he'd get me a roll.
Dün bir film bitirdim. Bana bir şeyler alacağını söyledi.
Oh. Ran into reed whittaker today
Bugün Reed Whittaker'la karşılaştım.
That'll be the last straw for ex-thing.
Eski karınla ilgili bardağı taşıran son damla olur.
Well, we're going on a road trip to go meet the person that assaulted you, and you're doing target practice?
Sana saldıran adamı görmeye gideceğiz ve sen atış talimi mi yapıyorsun?
This kid out of nowhere ran a stop sign.
Çocuğun teki aniden kırmızı ışıkta geçti.
I'm here'cause some kid ran a stop sign.
Çocuğun teki kırmızı ışıkta durmadığı için buradayım.
It's as if we turn each other on by rage.
Sanki bizi azdıran şey öfkemiz.
Ever think your mom just ran away?
Annenin bir anda kaçıp gittiği geldi mi aklına hiç?
Only biting insects and snakes.
Sadece ısıran böcekler ve yılanlar vardı.
I ran you off the road.
Sizi yoldan ben çıkardım.
He ran away.
O kaçtı.
I ran into Sylvia.
Sylvia'yla karşılaştım.