Row seat traducir turco
243 traducción paralela
Front row seat at the next H - bomb blast.
Bir sonraki hidrojen bombasına ön sıradan koltuk.
So I got me a front-row seat at the show, huh?
Demek gösteriyi en ön sıradan izleyeceğim.
Are you gonna have a front row seat?
En önde mi oturup seyredeceksin?
If this works out... I want a front row seat... when we nail Kruse to the mast.
Eğer bu plan işe yararsa Kruse'yi direğe çivilediğimiz zaman ön sıradan yer isterim.
I want a front-row seat when these babies go.
Onlar giderken ön sıradan bir koltuk istiyorum!
You paid for a front row seat.
Sandalyendeki yerini al.
If she's comin', I have a front-row seat.
Anlaşıldı teğmen, onu bekliyorum.
Help yourself to a front-row seat.
Ön sıradan bir yer bulun.
[Lanzmann] Then he had a front-row seat for what happened.
Yaşananların en canlı şahidiydi.
I had a front row seat.
On sıradan izledim.
When I'm sitting there, applauding, from that front-row seat
# Benimkini kırdığın gibi biri senin kalbini kırdığında #
- And now that motherfucker Red Ryder... sittin'in a front-row seat just waitin on us to take each other out.
- Ve şimdi s.kişmiş analı Red Ryder... ön sırada oturup sadece birbirimizi haklamamızı bekliyor.
Giving you a front-row seat to the limitations of modern medicine?
Modern tıbbın sınırlamalarını sana açıkça gösterdiğim için mi?
It seems like he had a front row seat.
İlk şüpheli o gibi duruyor.
You've got a front-row seat for the story of the century, my dear.
Yüz yılın hikayesi için sana en ön sıradan yer ayırdım, tatlım.
If you wanted a front-row seat, you should've gotten here earlier.
Eğer en ön sırada oturmak istiyorsan, buraya daha erken gelmeliydin!
You get a front-row seat for the spectacle that is my gift.
Gösteri için en öndeki bir sırayı alacaksın. Bu benim hediyem.
I get you a front row seat, and you show up lookin'like Don Ho.
Tanrım. Don Ho gibisin.
I guarantee, you're gonna get a front-row seat.
Oh, garanti ediyorum... en öndeki koltuğu alacaksın.
When you think about how all your senses are just concentrated in your face... and what a front row seat it is on the guy, what's not to like?
İnsan, bütün sinirlerinin yüzünde yoğunlaştığını ve karşısındaki erkek için bunun en önemli şey olduğunu düşündüğünde nasıl olur da onu sevmez?
I had a fifth row seat.
Koltuğum beşinci sıradaydı.
I want a front row seat for the pyre.
Ateşin en önünden bir bilet istiyorum.
Get a front-row seat for this one.
Önlerden bir yer kap.
Every time you got hurt, I got a front-row seat to watch you shut yourself off from the rest of the world... And from me.
Her canın yandığı anda ön sırada oturuyordum ve senin dünyaya ve bana küsmeni... izledim.
- Look, I need a front row seat.
- Ön taraftan koltuk istiyorum.
You've had a front-row seat today.
Bugün en önden seyrettin.
You don't have to put on the "married people are wild" show,'cause I had a front-row seat for the last seven years and I fell asleep.
Lütfen, evliler vahşidir şakaları yapmana gerek yok. Son yedi yıldır en ön sıradan izliyordum. Sonunda sızmışım.
There's a front-row seat.
Ön sıra burası.
We got a loge seat for you, right in the back row.
Sana da locada yer ayarladık, arka sırada.
There's a good seat in the 4th row.
Dördüncü sırada güzel bir yer var.
Sit down. We got a nice lodge seat for you right in the front row.
Sizin için ön tarafta çok güzel bir yer ayırdık.
You've taken me back to my seat in the Imperial Theater at St. Petersburg. Second row on the aisle, every Tuesday night.
Her salı gecesi olduğu gibi koridorun ikinci sırasında.
Fourth row, end seat, on the right side.
Dördüncü sıra, son koltuğun sağ tarafında.
I'd like a seat in the middle of the front row, please.
En ön sıranın ortasından bir yer istiyorum lütfen.
We don't have a seat in the middle of the front row... or anywhere else.
Ne en ön sıranın ortasında ne de başka bir yerde hiç yerimiz yok bayım.
- Got a seat right in the front row.
- Ön sırada yerini al.
Front row center seat, and all the girls I can't eat for my homeboy.
Ön sıranın ortası ve yiyemediğim bütün kızlar senin.
And in the morning, I'd eat a cold doughnut and find a seat in the last row of the classroom and slide down on my tail bone and just sleep.
Sabahları soğuk bir çörek yerdim sınıfın en arkasına oturup uyurdum.
I WANT THE LAST ROW, RIGHT HAND SIDE, AISLE SEAT.
Son sıra sağ koridor tarafını istiyorum.
And tonight's lucky contestant is sitting in section eight row B, seat two.
Ve bu gecenin şanslı yarışmacısı 8. bölümde B sırasında iki numaralı koltukta oturuyor.
Madame de la Fontaine had just rocked the fashion world by taking her husband's symbolically vacant seat in the front row, wearing what fashion observers could only speculate to be a vintage Dior dress, we think.
Madam de la Fontaine kocasının sembolik olarak boşalan yerine oturmuştu. Üzerinde moda takipçilerinin klasik bir Dior diyebilecekleri bir elbise var.
If you're sitting in row 3, seat 6, you've been chosen for...
3. sıra 6. koltukta oturuyorsanız eğer...
- You have a seat reserved, front row next to Ruby Rhod!
- Opera için bilet kaldı mı? - En ön sırada yeriniz rezerve edildi. Ruby Rhod'un yanında.
Now I have a seat in the third row.
Artık üçüncü sırada koltuğum var.
I'm front row, seat seven.
Ön taraftayım, 7 numaralı koltukta.
- Row C, seat 1 0.
- C sırası, 10. koltuk.
If you're seated in Section 101, Row 4, Seat 2, congratulations.
Kazanan izleyicimiz 4. sırada 2 no.lu koltukta oturuyor.
And the father of the bride Mr. Schmidt... will have a seat in the front row right there.
Gelinin babası Bay Schmidt ön sırada oturacak.
Want to take your seat in the front row, please?
Ön sıradaki yerinize geçer misiniz lütfen?
Guy in the second row, center seat.
İkinci sırada ortada oturan çocuk.
- Row 10, seat 14.
10. sıra, 14. koltuk.