So we thought traducir turco
1,764 traducción paralela
Because I was working so much there... So we thought it was better for Viktor to stay with his grandmother.
Çünkü o zamanlar ben çok çalışıyordum ve Viktor'un büyükannesinde kalmasının onun için daha iyi olacağına karar vermiştik.
So we thought we would join the party.
Bizde partiye katılmalıyız diye düşündük.
OR SO WE THOUGHT.
Hoşça kalın.
So we thought that you could tell which of the tipsters we should believe.
Bu yüzden biz de, bilgi verenlerden hangisine güvenmemiz gerektiğini sizin söyleyebileceğinizi düşündük.
We all knew the professor liked to watch the girls, so we thought we'd have some fun with him.
- Profesörün kızları izlemeyi sevdiğini biliyorduk. Biz de eğlenelim yaptık.
So we thought we'd buy you a structural beam.
O yüzden sana bir inşaat kirişi almaya karar verdik.
But jack is very good at carpentry, so we thought he should do it.
O yüzden işi ona bıraktık.
So we thought we'd stop by...
- Bu yüzden bir uğrayalım dedik..
And the rain wouldn't let up, so we thought, you know, hey, why don't w juststop for the night?
Yağmur dinmeyince biz de o akşam bir yerde kalalım dedik.
So we thought she'd be glad to be rid of it.
Onlardan kurtulacağı için kadının sevineceğini düşünmüştük.
Or so we thought.
Ya da öyle sanmıştık.
I don't know why we thought this would be so weird. Let's leave now.
Neden bunun garip olduğunu düşündüğümüzü anlayamıyorum.
We thought Missoni would be right, so I brought a friend to help.
Missoni iyi olur dedik. O yüzden seçmene yardımcı olması için bir arkadaş getirdim.
So, he's dying slightly less quickly than we thought. That's great news.
Yani düşündüğümüzden biraz daha yavaş ölüyor.
You thought that Earthchild and I would be so hot for you, that we'd want you to spy the prize?
Dünyaçocuğu ve benim çok ateşli olduğumuzu ve bizi gözetlemenize izin verdiğimizi mi düşünüyordunuz?
He's always been a poorly lad, so... { \ we thought } we { \'d } gave him a name of strength.
Her zaman hasta bir bebekti biz de ona gücün adını verdik.
And there's a glass of water in there right now, so we're gonna see if the glass and water - See, I thought that was part of the refrigeration. No, the glass of water's in there'cause we're gonna see... at the end of the night, if the glass of water's cold.
Şimdi içine bir bardak su koyacağım ve bunun buzdolabının bir parçası olacağını sanıyordum hayır gecenin sonunda suyun soğuyup soğumadığını göreceğiz.
So it was drugs, just not the kind we thought.
Yani kullandığı ilaçlar bizim düşündüğümüz tarz değildi.
I thought the whole point of me doing this play was so we could hang out together.
Bende sadece benim için zor zannediyordum ya, yani öyle takılmak falan. Özür dilerim.
I've figured we still got the place and Ellie still thinks we're house-sitting, so... I thought that, you know, we could maybe enjoy a night in the suburbs order in, rent a movie, no mission to worry about just Mr. And Mrs. Carmichael.
Düşündüm de yer hâlâ duruyor ve Ellie bizi evde sanıyor o yüzden, varoşlarda bir akşamın keyfini çıkartabiliriz belki film kiralarız, yemek ısmarlarız.
Our fathers thought that this is the most important knowledge was they could pass on to us, period so that if we crisis in, where we arrived, know what to do.
Atalarımızın bize bıraktığı en önemli bilgi o gün ile karşılaştığımızda ne yapacağımız hakkındaki bilgidir.
Anyway, we were in the neighborhood, and I have a dinner tonight, so I thought I would drop Alexis here instead of schlepping all the way downtown.
Her neyse, bu civardaydık. Bu gece bir yemeğe katılacağım. Ben de Alexis'i peşimden ta şehre kadar sürüklemektense buraya bırakayım diye düşündüm.
So I thought to myself I should discuss this with Hakan, we can reach an arrangement. ... if we combine my intelligence with your drive, make a partnership...
Hani Hakan'la bi görüşeyim de, kendi zekamla onun çevikliğini bir araya aldığımızda bir ortaklık anlamında...
And, as a special treat, they thought it would be nice if you all stood and they were to sit. So. Shall we?
Özel bir gün olması için, siz ayakta dururken, kendilerinin oturmasının daha iyi olacağına karar verdiler.
I thought we'd do so while having lunch outside.
Dışarıda yemek yerken okuruz diye düşündüm.
So, I thought we'd start with a little orange soda.
Portakallı gazozla başlayabiliriz diye düşündüm.
So, I thought we could take the scenic route.
Düşündüm de, manzaralı bir rota seçebiliriz.
Both you and I have evertyhing we could want. So I thought about it from my perspective.
Sen ve ben aynıyız, o yüzden ne almak isteyeceğimi düşündüm.
So girl... We just listened to some music, saw the girls... thought we would come down and see what's cracklin.
Ama geldik bir kere, biraz müzik dinler bir şeyler içer, kızlarla takılır sonrasına da bakarız.
Plan A was so brilliantly devised I haven't thought we'd need a Plan B!
A Planı o kadar zekice kurulmuştu ki B planına ihtiyacımız olacağını hiç düşünmemiştim!
So I thought we'd do longshore drift first.
Önce kıyıdaki akıntılarla başlarız diye düşünmüştüm.
Do you care about that,'cause I thought we agreed that this was casual and this was no hang up, so... if you wanna turn this into the same miserable, jealous bullshit, then like,
Seni ilgilendiriyor mu? Aramızdakilerin öylesine olduğu konusunda anlaştık sanıyordum. Eğer bunu mutsuzluk, kıskançlık dolu bir şeye çevireceksen bana haber ver.
I think I thought when we got the kids that I'd... - I have so much love to give. - Then give it to me.
Sanırım çocuklar yanımıza geldiğinde onlara verecek sevgim dolup taştı.
We thought so, too. But after this, she needs a bodyguard.
Biz de öyle düşünmüştük ama bundan sonra onun bir korumaya ihtiyacı var.
He was feeling kind of overwhelmed by the city so I thought it would be a nice thing to do if we brought...
Adamcağız şehirden bunalmış, onu da götürmemiz hoş olur dedim.
You know, I... I thought that we were so happy.
Çünkü... Çok mutlu olduğumuzu sanıyordum.
So I thought maybe we could grab dinner before.
- Partiden önce belki bir şeyler yeriz diye...
Lily thought it would be fun, so we are gonna go have fun for Lily.
Lily eğlenceli olacağını düşündü. Yani gidip Lily için eğleneceğiz.
We had so many let downs going through the agency, we thought we'd just try to find the surrogate by ourselves.
Acenteler bizi hayal kırıklığına uğrattı. Taşıyıcı anneyi kendimiz bulmaya karar verdik.
You keep insisting we can manage a baby with two careers, so I thought we'd have a little dress rehearsal.
Bu önemliydi. - İkimizde çalışırken, bir bebeğe bakabileceğimizi söylüyordun. Bende ufak bir deneme yapalım dedim.
So the bullet we thought was the coup de grâce was fired from the cartridge case on the patrol car?
Yani, öldürücü darbeyi vurduğunu düşündüğümüz mermi devriye arabasından mı atılmış?
We'd both be In trouble. So, I thought If he just sees me, he won't do It.
Beni orada görürse yapmaz diye düşündüm.
We thought you might be relieved to know we know you're innocent so you can relax.
Masum olduğunuzu bilirseniz rahatlayabileceğinizi düşündük. O yüzden rahat olabilirsiniz.
So, I thought we would try a kinder approach.
Bu yüzden, biz daha yumuşak bir yaklaşım izlemeliyiz.
We're so used to each other, I can stand here and not have sexual thought.
Birbirimize o kadar alışığız ki, burada seninle çıplak bir şekilde tek bir cinsel düşüncem olmaksızın durabilirim.
He thought if we made it look like most of the gold was gone, you guys wouldn't spend so much time searching for it, even after Mitchell was locked up.
Ames altının çoğunu yok olmuş gibi gösterirsek sizin, hele Mitchell hapse atıldıktan sonra aramak için pek vakit harcamayacağınızı düşündü.
Ok, so I thought we would play a game, sort of a newlywed type of game and see how well you two know each other.
Bir oyun oynarız diye düşündüm. Yeni evliler için olanından. Bakalım birbirinizi ne kadar tanıyorsunuz?
At first, we thought it was really stupid, and then we had a blast, so...
Başlarda çok aptalca olduğunu düşünmüştük ama sonrasında mükemmel oldu.
Darwin thought that we left the trees, walked on the ground upright, freed our hands, made tools, got big brains, reduced our canines and so on all at the same time.
İki ayak üstünde yürümeye başlamışlardı ve kısa süre içerisinde beyinleri büyümüştü. İnsan evrimi başlamıştı. İnsana dönüşme yoluna girmiştik.
hey, so jim thought it would be ideal if we all pitched in...
- Selam. Jim, ayın elemanına ödül - - Selam.
So jim thought it would be ideal if we all pitched in a twenty for this whole employee of the month thing.
Jim, ayın elemanına ödül olarak 20 kağıt vermenin ideal olacağını söyledi.
so weird 79
so we can talk 27
so we're done 24
so we are 21
so we have a deal 18
so we're even 45
so well 31
so we're back to square one 28
so well done 18
so we wait 28
so we can talk 27
so we're done 24
so we are 21
so we have a deal 18
so we're even 45
so well 31
so we're back to square one 28
so well done 18
so we wait 28
so weak 25
so we're agreed 16
so we're cool 21
so we're okay 18
so we can 22
so were you 70
so were we 18
so we're good 84
so we meet again 26
so we're clear 36
so we're agreed 16
so we're cool 21
so we're okay 18
so we can 22
so were you 70
so were we 18
so we're good 84
so we meet again 26
so we're clear 36
so we're gonna 18
so we got 16
so we 119
so we go 16
so we agree 19
so we have 34
so we did 36
so we're 46
so we just 17
so we'll 17
so we got 16
so we 119
so we go 16
so we agree 19
so we have 34
so we did 36
so we're 46
so we just 17
so we'll 17