Spark traducir turco
1,773 traducción paralela
I'm talking about that........ spark, you know, spirit that.. a genius require.
Görünüşünden bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey bir kıvılcım, ruhu, anlatılamayacak bir şey bu.
Tell Davis to get me a 4-trans emitter and enough pulse drive to light a spark.
Davis'e söyle 4 translı bir yayıcı ve bir kıvılcım yaratmak için yeterince gayret etsin.
There was a little spark of life in him yet.
Adamda hala biraz hayat kıvılcımı vardı.
I know I was when Arthur and I were childhood sweethearts in the dear dead days gone by without recall, though the spark still remains, and sometimes rather more than a spark, I like to fancy!
Ben korkardım, bir daha geri gelmeyecek o güzel günlerde Arthur benim çocukluk aşkımdı. Bu aşkın kıvılcımı hala duruyor ve bazı zamanlar bir kıvılcımdan çok daha fazlası.
his last spark of intelligence is gone.
İşte bu. Zerre kadar aklı da ağzının suyuyla birlikte aktı.
- And the spark of vengeance ignited the flames ofbattle.
İntikamın kıvılcımı, savaşın ateşini tutuşturdu.
There's nothing like having an affair with your estranged husband to put the spark back in things.
Bir şeylerin yeniden ateşlenmesinde ayrı yaşadığın eşinle olan bir ilişki gibisi yok.
Now, if you want me to change the spark plugs on the RV, I'll do that, but I'm not gonna handle you.
Karavandaki bujileri değiştirmemi istiyorsan, yaparım, ama seni ellemem.
♪ Giving out a spark ♪
Kıvılcımlar uçuşuyor.
- Spark?
- Kıvılcım?
Νobody messes with Spark- -
Kimse Sparkle ile dalga...
I'm a bit of a spark plυg.
Ben bir ateşleme bujisi gibiyim.
I think this guy could give us a new spark.
Bu adam bize yeni bir kıvılcım olacak.
When the flint hits there, it causes a spark to happen.
Çakmaktaşı buraya vurduğunda bir kıvılcıma neden olur.
Now, the spark, it lights the gunpowder and sends the bullet out of the gun.
Kıvılcım da barutu ateşler ve mermiyi silahtan dışarı gönderir.
He simply lost his spark.
Hayat isteğini yitirdi.
- I know, I know. But is there a spark?
İyi ama hiç bir elektriklenme yok mu?
A singular spark that dwells in the soul of every living being.
Yaşayan her şeyin ruhunda var olan tek bir kıvılcım.
If you look inside yourself, you will find this spark too.
Eğer kendinize bakarsanız, siz de bu kıvılcımı bulacaksınız.
But you are a spark of God's fire.
Ama sen Tanrı'nın ateşinin kıvılcımısın.
- Right. No zsuss, no spark, no
Evet "kelebekler" yok.
Maybe it'll spark something.
Belki aklına bir şeyler getirir.
He's gonna buy her drinks all night and she's still gonna insist there's no spark.
Gece boyunca kıza içki ısmarlayacak ama kız yine de bir kıvılcım yok diyecek.
You need a spark.
Kıvılcım olmalı bence.
Oh, the spark thing is bullshit.
Kıvılcım meselesi saçmalık.
Guys invented the spark so they could not call and treat you kind of badly and keep you guessing then convince you that that anxiety and fear that just develops naturally was actually just a spark.
Erkekler kıvılcımı icat etti çünkü böylece seni aramayıp kötü davranabilirler sonra da doğal olarak gelişen endişe ve korkunun aslında bir kıvılcım olduğuna ikna ederler.
-... fuckin'spark's gone. man.
-... kıvılcım yok oldu, adamım.
- The "spark"?
- Demek "kıvılcım".
he said the spark was gone.
Kıvılcım kaybolmuşmuş.
The spark's gone.
Kıvılcım yok oldu.
- Spark?
- Kıvılcım mı?
Where did life first spark into being?
İlk yaşam kıvılcımı nerede çaktı?
With spirit and spark We steal the show
Aşk ile şevk ile. Sahneyi çalarız.
That mysterious, indefinable spark just wasn't there.
Gizemli ışık yoktu...
Merge the Matrix with his spark.
Matriks'i onun kıvılcımıyla birleştir.
It's going to take one spark to set it off.
Havaya uçurmak için tek kıvılcım yeterli olacak.
There's always been a spark between us.
Aramızda bir elektrik oldu.
If they send us a sky spark...
Eğer gökyüzü kıvılcımı gönderirlerse...
A sky spark?
Gökyüzü kıvılcımı mı?
Gary Davis has been a real spark plug on both ends of the floor.
Gary Davis, zeminin her iki tarafında da kıvılcım saçan bir vuruş yaptı.
Two times, there would have been a spark of life left in her.
İki sefer... Az da olsa bir yaşama şansı olabilirdi.
One small spark to ignite the heavens for the heroes to venture farther and farther than any of mankind's machines.
İnsanoğlunun daha önce yaptığı herhangi bir aletle gittiğinden çok daha ileriye giden kahramanlar için gökyüzünü aydınlatan küçük bir kıvılcım.
I'm the spark that starts the fire.
O ateşi başlatan kıvılcım benim.
Twenty-five spark hits.
25 kişi görüyorum.
Mark the Spark!
Züppe Mark!
Mark the spark!
Züppe Mark!
On the day that General Motors declared Chapter 11 bankruptcy, I went with my dad to visit the AC Spark Plug plant where he had worked for over 30 years.
GM'un kendisini alacaklılardan koruyan madde kapsamında iflasını ilan ettiği gün... Babamla birlikte, 30 yıldan fazla bir süre çalıştığı buji üretim merkezini ziyarete gittik.
I think the spark may have gone for a lot of people.
Bence o kıvılcım çoğu kişide sönmüş olabilir.
- The spark?
- Kıvılcım mı?
The spark. It's simply gone one day.
Kıvılcım, bir anda sönebilir.
The only thing the people have is a spark of hope called Robin Hood.
İnsanların sahip olduğu tek şey Robin Hood adında bir umut ışığı.