Sparkles traducir turco
248 traducción paralela
- Look how it sparkles.
- Bak, nasıl parıldıyor.
But you must admit that this doomed old civilization sparkles.
Ama kabul edin ki bu mahvolmuş eski uygarlık parıldıyor.
The silver-plated sparkles of the sea,... reflections alternating in the rain.
Denizin o gümüşi parıltıları Yağmurda nasıl da değişiyor yansımaları
Just look at her, miss. See how she practically sparkles?
Baksanıza hanımefendi, nasıl da parlıyor.
Look how it sparkles.
Bak nasıl parlıyor.
- Sparkles like one to me.
- Gerçekmiş gibi parlıyor.
He sparkles like the gold in the sacred lapis.
Kutsal lapis taşındaki altın gibi ışıldar.
He sparkles like dew on the spider's web.
Örümcek ağındaki çiğ damlası gibi ışıldar.
Not the status of God, but his face sparkles with divinity.
Allah zorbalığı sevmez ve o cemildir
The face of the small queen sparkles with happiness
Küçük kraliçenin yüzü mutlulukla ışıldıyor.
It sparkles like a christmas tree!
- Ciddi misin? - Kırmızıyı çok sevdim. Düdüğün ne güzelmiş, alabilir miyim?
Look and see her, how she sparkles, it's the last unicorn!
* Bak ve gör onu, nasıl parıldadığını, * o son tekboynuzun.
Look and see her, how she sparkles, it's the last unicorn!
* Bak ve gör onu, nasıl parladığını, * son tekboynuzu!
It's a bonny thing, just see how it glints and sparkles.
Zarif bir parça, nasıl ışıldadığına ve parıldadığına bir bak.
Look at how that nose sparkles.
Şu burnun nasıl parladığına bak.
It sparkles.
Kıvılcım saçıyor.
- What? I was wearing my pink dress with the sparkles on the collar and I was afraid it would clash with the toenails I painted.
Yakasında küçük parıltıları olan pembe elbisemi giymiştim ve ayak tırnaklarıma sürdüğüm ojeyle renkleri uymazsa diye korkuyordum.
It's spring, the buds are sweet, the water sparkles, everyone is joyful We're going to die.
Bak! Bahar, tomurcuklar şıralı, su parıldıyor, herkes sevinçli Öleceğiz.
Teddy bear, teething rings, P.J. Sparkles.
Oyuncak ayı, diş çıkarma lastiği, oyuncak bebek.
He does nice work. It sparkles.
İşini iyi yapıyor.
It doesn't really matter why, but the sun sparkles in the sky.
Neden oldugu cok da onemli degil, Gunes gokyuzunde parladigi surece.
Now sprinkle your sparkles on your paste.
Şimdi köpüklerinizin üzerine biraz yapıştırıcı sürün.
Lisa, you're not sprinkling your sparkles.
Lisa, köpüğüne yapıştırıcı sürmüyorsun.
There was always a million sparkles on the water.
Her zaman suda milyonlarca yakamoz olurdu.
- Oh, look how it sparkles - She's a beauty
- Göz kamaştırıyor.
Enough with the sparkles.
Bu kadar kıvılcım yeter.
- You want sparkles?
- Parlatıcı ister misiniz? - Lanet olsun hayır.
- Hell, no. You don't want sparkles?
Parlatıcı istemiyor musun?
As long as my ship still sails And my heart still beats And the sun still Sparkles on the waves
Gemim yol aldığı, kalbim attığı ve güneş parladığı sürece.
Marge, do we have any elbow macaroni and glue-on sparkles?
Marge, bizde hiç ince düz makarna ve parlayan tutkallardan var mı?
I think it's as obvious as the deep azure which sparkles in my lady's eyes.
- Bence bu leydimin gözlerinde parlayan derin azur mavisi kadar açık.
It sparkles when the sun hits it.
Güneş ona çarptığı zaman parıldıyor.
Mr. Sparkles, what are you doing?
Bay Sparkles, Ne yapıyorsun?
The sparkles are so different.
parıltısı çok farklı.
For you the field blossoms heavy with vine grapes - wine foams and sparkles in brimming vats.
Senin için şaraplık üzümlerle yüklenmiş bağlar parıldıyor,
I'm going to see if he really sparkles!
Gidip gerçektende bu kadar parlak bir zekaya sahipmiymiş bir bakalım!
Let's find out just who sparkles the most between us.
Hadi aramızda hangimizin en iyisi olduğunu bulalım.
Sparkles. Raul :
Parıldayan!
- It had sparkles in it.
- Üzeri parlaktı.
But I can tell you one thing, everything that comes out of here may not glitter, but it damn sure sparkles!
Ama sana tek şey söyleyebilirim buraya uğrayan her şey parıldamayabilir ama kesin ışık saçar!
The gun scares people away and sparkles conflict.
Şu silah insanları korkutuyor ve onlarda endişeye neden oluyor
You made her a little plaque that said "Boss of Us", you put sparkles on it...
Ona üzerinde "Patronumuz" yazan bir plaket yaptın hatta etrafına yaldızlı...
It's pink, with sparkles.
Pembe, üstünde kıvılcımlar var.
And... See, I rememberedsomething myself, the night he and idrove around together, he said, "laramie sparkles, doesn't it?"
Ve birşeyler hatırladım o ve ben burada sürmüştük.
This place really sparkles!
Burası gerçekten parıldıyor.
And from this fireball, multi-colored sparkles flashed everywhere.
Ve bu ateş toplundan her yana çok renkli kıvılcımlar saçılıyordu.
And these sparkles came down like rainfall.
Ve bu kıvılcımlar yağmur gibi aşağı indi.
We dress up the kits with sparkles, colors, pictures of bands... sport themes for the boys, animal pictures for the puppy-and-unicorn bunch... chessboards for the Bobby Fischer freaks.
Yaldızlarla, grup resimleriyle süsleyeceğiz. Erkeklerinki, spor temalı olacak. Hayvan resimleri koyacağız.
There isn't a diamond in the room that sparkles like a woman in love.
Burada aşık bir bayan gibi ışıldayan... tek bir elmas bile yok.
Then she's gonna need some sparkles.
- Öyleyse biraz süslenmesi gerekecek.
I want sparkles, Darb.
Ben isterim Darb.