English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Sure they do

Sure they do traducir turco

791 traducción paralela
I'm sure they do.
Bildiklerinden eminim.
I'm sure they do, Norval.
Bundan şüphem yok Norval.
- Sure they do!
- Elbette acıyor.
Sure they do.
Tabii seviyor.
Sure they do.
Tabii ki konuşurlar.
I'm sure they do.
Eminim öyle düşünüyorlardır.
- Sure they do.
- Bilirler, bilirler.
- I'm sure they do.
- Eminim vardır.
I'm sure they do, they just don't have enough men.
Değildir, ama yeterince adamınız yok.
Sure they do.
Elbette.
I'll make sure they do.
Eminim izlemişlerdir.
- Sure they do.
- Tabii ki var.
But if we do, they'll beat us up for sure.
Ama yine de bizimle kavga etmeye gelecekler.
Sure, that's what they do, isn't it, T.B.?
Elbette, hep böyle yaparlar, değil mi T.B?
This clothes sure don't fit you vey well, do they?
Bu giysiler sana pek uymadı, değil mi? Önemli değil. Sadece birkaç gün giyeceğiz.
I was certain sure they wasn't gonna do nothin'.
Hiçbir şey yapmayacaklarından adım gibi emindim.
- They sure do.
- Doğru.
So do some men... if they're sure they're not going to be shot any moment.
Her an vurulmayacaklarından eminseler bazı erkekler için de aynı durum geçerlidir.
But if we can make sure that here are four Frenchmen at least who feel as I do about our country, who, if they had the chance, would fight for France. If I can convince myself to believe you, I might...
Fakat buradaki, ülkesi hakkında aynı benim gibi hisseden dört Fransızın fırsat bulsa savaşacağına emin olsam kendimi size inanmaya ikna edebilsem, belki...
I repeat again do not open up on your radios until you're sure they've spotted you.
Tekrar ediyorum, sizi gördüklerinden emin olmadıkça telsizlerinizi açmayın.
Sure. He says that guys who dress up like Santa Claus and give presents do it because when they was young they must have did something bad and they feel guilty.
Noel Baba gibi giyinip, hediyeler dağıtan kişilerin... bunu çocukken yaptıkları... kötü bir şey yüzünden... kendilerini suçlu hissettiklerinden... yaptıklarını söylüyor.
So they made me do things with my right hand, and now I'm not sure anymore.
Sağ elimi kullanmamı zorlamışlar onlarda, ve şimdi artık emin değilim.
Yeah, they sure do.
Kesinlikle.
Yeah, they sure do.
Evet, haklısın.
Sure, Spanish and the sheriff pulled the triggers that killed that Texan, but we're all guilty, just as guilty as they are. And unless we do something about it, there's another killing coming up.
Elbette şu Teksas'lıyı öldüren mermi İspanyol ve Şerif'in silahından çıktı ancak, eğer birşeyler yapmaz isek en az onlar kadar bizler de suçlu oluruz.
Well, if we do have to leave, they're sure making it easy for us.
Eğer buradan gitmemiz gerekecekse, doğrusu işimizi kolaylaştırıyorlar.
I'm sure they would respect my vocation... and do me no harm.
Eminim dinsel kimliğime saygı gösterirler, ve bana birşey yapmazlar.
I'd like to have a report from the president of the class, Ted Carter. Miss Thornton, I've arranged for all the necessary committees... and if they all do their jobs, I'm sure we'll have a fine graduation. Okay.
Sınıf başkanı Ted Carter bilgi verebilir mi?
If you try to lie to them they're sure to find out, they always do, and they'll be suspicious.
Onlara yalan söylemeğe çalışırsan, mutlaka ortaya çıkarırlar, hep yaparlar. ve onlar kuşkulanacaklardır.
Those boys sure do make their desires plain, don't they?
Bu çocuklar kendilerini açıkça ifade ediyorlar, değil mi?
No, they hold you under house arrest... until after the war is over... and then they give you a fair trial, as they do in England, I'm sure.
Hayır, eminim İngiltere'de olduğu gibi savaş sona erene kadar ev hapsinde tutup sonrada, adil bir mahkemede yargılarlar.
They may be, lady, but they sure do mean well.
Olabilir bayan, ama niyetleri iyi.
- They sure as hell do.
- Kesinlikle.
I'm not sure how they'll try to do it, but they can get you drunk, drug you or knock you out.
Kesin bir şey söyleyemem, ama sarhoş edebilirler, uyuşturucu verebilirler ya da bayıltabilirler.
They sure do.
Elbette biliyorlar.
I'm not sure I had to fight when they're picking on me Go now I'm not going This isn't a show I do realise
Bilmiyorum zorlamalardı dövüşmezdim hadi git gitmek istemiyorum burda gösteri yapmıyoruz biliyorum ama arkadaşımı böyle arkada bırakamam
They sure do run.
Deli gibi kaçışıyorlardı.
They sure do a job on'em, don't they? Yes, sir.
Bir işi yapmak için yoklar ama serserilik olunca evet, efendim derler
They sure do take their lives in their hands.
Hayatları ellerine bağlı.
Yeah, they sure do.
Evet, öyle olduğu kesin.
I am sure they can do the job.
Başarılı olacaklarından eminim.
I know, but nobody goes anywhere and not do anything until they are absolutely sure we are ready know.
Biliyorum. Ama başarabileceğimizden emin olmadan kimse bir yere gitmiyor ve bir şey yapmıyor.
Well, from now on we gonna do everything we can to make sure they go right on feeling that way.
Şu andan itibaren aynen öyle hissetmeye devam etmeleri için elimizden geleni yapacağız.
They sure don't seem to have done a hell of a lot of good, do they?
Bunun bana hiç faydası olmadı, değil mi?
'Hell, they ought to know what to do with those hogs out there for sure.
Orada domuzlara ne yapacaklarını biliyorlardır.
Sure, all they knew how to do back then was to bleed you.
Elbette, bütün bildikleri seni canını aldıktan sonra döndürecekleri.
- Yeah, they sure do.
- Evet, kesinlikle.
But because the gods were capricious you couldn't be sure what they would do.
Fakat tanrılar kaprisli olduklarından hiç bir şeyden emin olamazdınız.
I do not mean to say but that there are many fathers who would set a much higher value on the happiness of their daughter than on the money they may have to give for their marriage and who would try to see in a marriage that sweet conformity of tastes which is a sure pledge of honour, tranquillity and joy, and that...
Kızlarının mutluluğunu evlilik için harcayacakları paradan daha fazla önemseyen, onların isteklerini kazançlarına feda etmeyen, evliliklerinde her şeyden önce sevgi, huzur ve mutluluğu yakalamalarını isteyen babaların sayısı pek de fazla değil...
She'd make sure the plumber came today, or no one else would know what to do and they?
# Muslukçuyu çağırmalı. # Muslukçu bugün gelmeli. Yoksa kimse işin içinden çıkamaz.
If we're really gonna do this thing, we gotta go see'em in person and make sure they play that record.
Bu şeyi yapacaksak eğer bizzat gidip onları görmek zorundayız. Kaydı yaptıklarından emin olmalıyız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]