That's something traducir turco
22,693 traducción paralela
Something that's gonna tip the scales.
Şartları değiştirecek türden bir silah.
Something like that, only this sort of work is slightly out of my wheelhouse.
Öyle bir şey işte. Ama benim uzmanlık alanımın biraz dışında kalıyor.
At least I'd have my brother back. Yeah, you would have him back, but because of it, somebody might have something happen to them that's just as awful as what happened to Dante, and trust me, you don't want that on your conscience.
Evet, geri gelirdi ama sırf bu yüzden başka birinin başına Dante'ye olan kadar korkunç bir şey gelirdi ve inan bana, böyle bir yükü omuzlamak istemezsin.
It's something that's been forged in fire, sometimes literally, so maybe you should just step back and observe, see what we do here, how we operate.
Ateşle dövülmüş bir mesele hatta bazen gerçek anlamda, yani belki de geri çekilip ne yaptığımızı ve nasıl çalıştığımızı izlemelisin. Anlatabildim mi?
It's funny,'cause I remember you saying something similar to that right before you stole the case from underneath me.
- Ne gariptir ki buna benzer bir şeyi topladığım örnekleri çalmadan önce de söylemiştin.
Oh, my God, it's like, every time I try to get to know the guy, he does something that makes it really hard to.
Ne zaman adamı tanımaya çalışsam işimi zorlaştıracak bir şey yapıyor.
I imagine it's hard to trust after something like that.
Böyle bir şeyin ardından birine güvenmenin zor olaceğını anlıyorum.
I remembered how we- - you don't think that's something?
Orada nasıl... Sizce bu önemli değil mi?
I mean, he said I couldn't do something like protect Caitlin and still be a good CSI, and maybe he's right. That son of a bitch.
- Şerefsiz.
They're concerned that the attack on Mr. Wender could be the start of a larger pattern of violence, and if something were to happen during the clinic, then Amertek would be held liable.
Bay Wender'a olanların klinik sırasında daha büyük bir olayın devamını getirebileceğinden endişelenip bunun sonucunda da Amertek'in bundan zarar görebileceğini düşünüyorlar.
There's something that I need you to know about Havenrock.
Havenrock ile ilgili bilmen gereken bir şey var.
Felicity, voice-over : There's something that I need you to know.
Bilmen gereken bir şey var.
Word on the street is is that Church's planning something, something big.
Sokaktakiler Church'ün bir şey planladığını konuşuyor. Büyük bir şey.
That's something we get to decide for ourselves, isn't it?
Bu kendi vereceğimiz bir Karar, değil mi?
Church told Rene that he's planning something, something big enough to involve 5 cities.
Church, Rene'ye bir şey planlıyorum demiş. 5 şehri birden ilgilendirecek kadar büyük.
Something tells me that's not the only thing weighing on you.
İçimden bir ses canını sıkan tek şeyin bu olmadığını söylüyor.
That is that I'm trying to figure out, that and why men don't listen when you specifically tell them not to do something.
Ben de bunu ve özellikle yapma dediğin bir şeyi niye yaptıklarını anlamaya çalışıyorum.
Well, detectives, I deduce that our victim's sudden influx of cash had something to do with the fact that...
Dedektifler, sanıyorum ki kurbanımızın Ani nakit akışının Sebebi çok belli ki...
And just so we're clear, I am just as likely as anyone else in this family to make something of myself, and it's about time you got that, you arrogant shit.
Ve net olmamız açısından benim de bir şeyler başarmak için bu ailedeki herkes kadar şansım var ve senin bunu anlama zamanın geldi de geçiyor bile, kendini beğenmiş piç.
It's because she's got something that she's hiding and this guy wants to expose her.
Sırrı olduğu ve onu itiraf etmesi için yapıyor.
It turns out that our vic's house and the two houses on the North Shore have something in common.
Kurbanın ve Kuzey Sahili'ndeki iki evin ortak bir yönü varmış anlaşılan.
How do you describe in prose something that's poetry?
Şiirsel olan bir şeyi düz yazıyla nasıl açıklarsın?
I'd imagine that's something someone in charge of a cult might decide to prioritize.
Bir tarikatın başındaki biri buna öncelik verme kararı alır diye düşünmüştüm.
You know, Meg's not comfortable with that, so why don't we find something else to do, huh?
Neden yapacak başka bir şey bulmuyoruz?
There's something that I haven't told you. And, um...
Sana söylemediğim bir şey var ve...
I mean, now that you've been lying to me for months, now that I called Miranda Frank a fucking whore, now that I thought that I was going crazy because I knew... because I knew something was wrong.
Yani şimdi, aylardır bana yalan söylüyormuşsun şimdi, Miranda Frank'e lanet bir sürtük demişim şimdi, aklımı kaçırdığımı sanmışım çünkü biliyordum çünkü biliyordum bir şeylerin ters gittiğini.
And when she called and said that you two were sticking your noses into something dangerous and needed a babysitter, I said okay.
Ve beni arayıp siz ikinizin Tehlikeli işlerle uğraştığınızı ve bir bebek bakıcısına İhtiyacınız olduğunu söylediğinde, yardım etmeyi kabul ettim.
Sounds like she's here for something much bigger than that.
Sanki daha önemli bir şey için burada.
That's not something you see every day.
Bu her gün gördüğün bir şey değil.
I want to do something different, something that's mine.
Farklı bir şey, bana ait bir şey yapmak istiyorum.
Uh, that... that's weird. Um, maybe they forgot to log my name in or something.
Şey, bu çok garip, belki de benim ismimi girmeyi falan unutmuşlardır.
Well, I did find something odd in the arrest report that a lead detective on Kyle's case... Detective Gray... was called in to question Patrick Molloy after he was arrested.
Tutuklama raporunda garip bir şeye rastladım, Kyle'ın davasına bakan Dedektif Gray, Patrick Molloy tutuklandıktan sonra sorgulamaya çağrılmış.
In the detectives'notes, they wrote down something about a curb painter knocking on doors. Does that ring a bell?
Dedektifler notlarında kapıları çalan bir kaldırım ressamından bahsetmiş, bu bir çağrışım yapıyor mu?
Okay, there's something else that we need to tell you.
Pekala, bizim size söylemek istediğimiz başka birşey var.
I mean, I'm gonna finish my nursing degree first, and then I don't know, maybe join Doctors without Borders or something like that.
Yani, önce hemşirelik lisansımı alacağım sonra bilmiyorum, belki Sınır Tanımayan Doktorlar gibi bir şeye katıIırım.
Um... Roland felt like George was nervous because of something that he might have seen rather than something
Roland, George'un bir şey yapmış olmasından çok bir şey görmüş olmasından dolayı...
That's something.
Bu da bir şeydir.
Oh, so, listen, you know that I drew your name in Mom's weird thing, so I did a little something for you.
Dinle annenin tuhaf şeyinde senin ismini çektiğimi biliyorsun. Senin için küçük bir şey yaptım.
I'm saying Sofia's too important not to ask yourself if you are before you do something that can't be undone.
Sofia senin için çok önemli. Yapılmaması gereken bir şey yapmadan önce uzun uzun düşünmelisin.
And she always taught me that doubt was really important. I mean, if you don't question something, then what's the point of believing it? Right?
Bana hep kuşkunun gerçekten çok önemli olduğunu öğretti.
I was trying to ignore the fact that something horrible happened.
Yaşanan korkunç olayın gerçekliğini görmezden gelmeye çalışıyordum.
It's not Audrey, so unless you have something real to back that up, you need to take down her picture right now.
Audrey değil, yani aksini söyleyen gerçek bir kanıtın yoksa onun fotoğrafını hemen indirmen gerek.
So Richard, now, I can sense here that there is a pattern, but something's missing.
Richard, bir diziliş olduğunu sezebiliyorum ama bir şey eksik.
It's going to be cold, that's something else.
Hava soğuyacak ki, bu da başka bir şey.
I'm gonna go out on a limb and say it's something we didn't pay for that's gonna get cut off.
Riske girip ödemediğimiz için kesilecek olan bir şey olduğunu söylüyorum.
No there's something that you're missing.
Hayır Bir şey var kaçırdığın.
So that's why it's like a weapon or something?
Silah gibi bir şey mi yani?
It's not as if something happened... it's more that everything stopped happening.
Bir şey olmasından ziyade sanki her şey durmuş gibiydi.
I have come across something that I am convinced is... well... it's something that I really believe in, and we'll leave it at that.
Emin olduğum bir şeyle karşılaştım buna gerçekten inanıyorum. bunu öylece bırakacağız.
He has something in his ear that's causing him a lot of hearing loss.
Kulağında bir şey var. Bu onda çok işitme kaybına neden oluyor.
Don't know if it's related to that or there's something else. There's a problem with his brain.
Bununla mı alakalı yoksa başka bir şeyle mi bilinmez ama beyninde bir sorun var.
that's something else 36
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something like that 1529
something's not right 271
something on your mind 83
something special 67
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something like that 1529
something's not right 271
something on your mind 83
something special 67
something bad happens 16
something's wrong 881
something is wrong 141
something's wrong here 34
something wrong 855
something's coming 64
something bad 90
something's bothering you 28
something to eat 69
something else 372
something's wrong 881
something is wrong 141
something's wrong here 34
something wrong 855
something's coming 64
something bad 90
something's bothering you 28
something to eat 69
something else 372