That a traducir turco
622,062 traducción paralela
I guess I'm saying that a lot... 'cause I don't know how I'm feeling.
Sanırım bunu çok sık söylüyorum çünkü cidden ne hissettiğimi bilmiyorum.
I liked that he was paying me a little attention, the way you used to.
Doğrusu, önceden senin yaptığın gibi onun benle vakit geçirmesi hoşuma gitti.
Bridger and his friends restored my daughter to me, and that is a debt worth repaying.
Bridger ve arkadaşları kızımı bana geri getirdi ve bu geri ödenmesi gereken bir borç.
If she knew it was a bad situation, why was that her first instinct?
Kötü bir olay yaşandığının farkındaysa neden ilk dürtüsü bu olmuş?
They twisted everything, distorted all the facts... and created a very strange picture that had nothing to do with reality.
Her şeyi çarpıtmışlardı, tüm gerçekleri saptırıp gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, tuhaf bir portre çizmişlerdi.
[man] This was the first case that I was aware of involving the use of the Periscope app... to record the actual commission of a crime.
Bildiğim kadarıyla, Periscope uygulaması kullanılarak gerçek bir suçun kaydedildiği ilk dava buydu.
It's the mandatory nature of sex offenses that requires a registration for 20-plus years.
Cinsel suçların zorunlu şartı, şahsın 20 küsur yıl kayıtlı kalması.
That's too bad because we live in a society that consumes news in little bites.
Çok kötü. Haberleri küçük parçalar hâlinde tüketen bir toplumda yaşıyoruz.
Nobody ever probes that sort of information in a news story.
Haberlerde hiç kimse bu tür bilgileri irdelemiyor.
My plans for the future are very similar to that of all others, to successfully finish school, enter college and university, get a job...
Yaşıtlarımla aynı gelecek planlarını yapıyorum, okulu başarıyla bitirip üniversiteye girmek, iş bulmak...
But the fact that there is a sexual assault that she seemed to encourage is something, and probably, the primary thing against her.
Ama bir cinsel saldırıyı teşvik etmiş gibi görünmesi önemli bir durum. Muhtemelen aleyhindeki en önemli suçlama da bu.
[Shamansky] The advent of the Internet has been a boon for criminal defense lawyers, so I now have a drawer full of sex-type offenses that would've never existed before.
İnternet, ceza savunma avukatları için bir nimet oldu. Önceden asla görülmeyecek seks suçlarıyla dolu bir çekmecem var.
We're using laws that were written 20 and 30 years ago, to apply to a new digital world that's ever-evolving and changing.
20, 30 yıl önce yazılmış kanunlar, sürekli değişip gelişen dijital dünyaya ayak uyduramıyor.
So, there's gonna be a lag between modern behavior and laws that catch up with that behavior and put it in a proper perspective.
Kanunlar, modern davranışlara yetişip onları uygun bakış açısıyla değerlendirme açısından geride kalacak.
Listen, I recognize that your office has got a need to send a message in this case. I get it.
Kurumunuzun bu davayla bir mesaj vermesi gerektiğini anlıyorum.
[Shamansky] I'm hopeful that everything's gonna come together in a way that makes sense.
Umarım her şey akla yatkın bir şekilde sonuçlanır.
From a negotiating standpoint, it's in our best interest that he be resistant to a plea, which would make Marina's testimony more valuable.
Pazarlık açısından Bay Gates'in suçunu itiraf etmeye direnmesi bizim çıkarımıza olur, böylece Marina'nın ifadesinin değeri artar.
I hope that they will understand that my daughter is a young girl just like [bleeps]
Umarım kızımın da tıpkı arkadaşı gibi genç bir kız olduğunu anlarlar.
Now I told the prosecutor... I said I would trade some time in jail if they would give us no sex registry and a felony that you could get off your record later.
Savcıya söyledim, cinsel suçlular listesine girmemen ve suçunun sonradan sabıka kaydından silinmesi şartıyla bir süre hapis yatmana razı olacağımızı belirttim.
about what we think is fair in terms of a felony that's expungeable and doesn't require you to be on the registration.
Listeye girmeni gerektirmeyecek, kayıttan silinebilir bir ağır suç.
In 2011, when I got a new job, it was the first time in a long time that I had a disposable income.
2011'de yeni bir işe girdiğimde uzun zamandır ilk kez kayda değer bir gelir elde ettim.
From camming I get a kind of relationship that's... I... that I have trouble with in real life.
Kameralı sohbet sayesinde gerçek hayatta kuramayacağım türde ilişkiler yaşayabiliyorum.
It sounds weird, but it's like having a rich uncle that just sends you money randomly.
Çok tuhaf ama ara sıra para gönderen zengin bir amcanız olması gibi.
[Diamond] There you go. That's a high-five.
İşte bir beşlik.
- [Frost] That's a high-ten.
- Bence bu onluk.
That's a high-ten.
- Onluk.
I felt that it was impossible to have a relationship.
İlişki kurmamın imkânsız olduğunu düşünüyordum.
There's a big-ass ocean in between us, so... we've never had that chance to really see, you know, what it's like in person.
Aramızda koca bir okyanus var, bu yüzden hiç yüz yüze görüşme fırsatımız olmadı.
And it sounds so weird to talk about myself like that because, as a cam model, I've become very much paid for my time.
Kendimden bu şekilde bahsetmek tuhafıma gidiyor çünkü bir kamera modeli olarak ayırdığım zaman için para alıyorum.
Approximate, you know, there's not a day that goes by that I don't think about him.
Approximate'ı düşünmediğim tek bir gün bile yok.
I'll charge the one that's making a run for it.
Kaçana saldıracağım.
So that's like the only person I really have a relationship with, and I think that's why it's extra special.
Gerçek bir ilişki kurduğum tek kişi, bence o yüzden çok özel.
I just wouldn't wanna start a relationship with somebody based off of that foundation.
Biriyle böyle bir temele dayalı bir ilişki başlatmak istemem.
For me, personally, I wouldn't wanna overstep a boundary that I feel, like, just shouldn't be overstepped.
Şahsen aşılmaması gerektiğini düşündüğüm bir sınırı aşmak istemem.
[Frost] I got a whole list of stuff that I have to pack.
Götüreceğim şeylerin listesini yaptım.
I do actually think that when I look at the moon, going, "Oh, that's the same moon Alice has." I'm like, "Aw."
Ay'a bakınca öyle düşünüyorum, " Alice de bu Ay'a bakıyor.
It's gonna be really awesome, and I'm happy that we have such a long day.
Müthiş olacak. İyi ki böyle uzun bir günümüz var.
[Tom] Walking around the city with a beautiful girl that's...
Güzel bir kızla şehirde dolaşmak...
He's too much into it, and that's where I'm just having a problem,'cause I'm trying to juggle, like, two parts of me, and I'm just like, "I can't." [chuckles] This is getting hard.
Onun kendini çok kaptırmış olması benim için sorun yaratıyor çünkü iki farklı yönümü dengelemeye çalışıyorum ve yapamayacağım gibi geliyor.
Honestly, that's what a camgirl does.
Açıkçası kamera kızının işi budur.
[Frost] But even though he's happy... it's a false happiness. And that hurts.
Ama mutlu olsa bile bu sahte bir mutluluk.
Without that safety net of a digital screen.
Dijital ekranın güvenlik paravanı olmadan.
I could sense that, and that's- - you know, I felt a little uncomfortable'cause I could sense that you did want a little bit more.
Bunu hissettim ve biraz rahatsızlık duydum çünkü biraz daha fazlasını istediğini hissedebiliyordum.
Let me give you a proper- - and get that off, too. [laughs]
Sana güzelce... Şunu da çıkarayım.
I feel like I was pinning a lot on this relationship. Of my self-worth on... this relationship being something that it might not necessarily have been.
Bu ilişkiye çok bel bağladığımı ve kendimden ödün vererek bu ilişkiye belki de hiç olmayan bir anlam yüklediğimi düşünüyorum.
- I don't think it's, like... it's a fake relationship. I just think that it's changed the nature of what you have.
Ama bence sahte bir ilişki değil, yalnızca hisleriniz değişmiş.
Actually, that's a lie. I'm very pleased to hear that.
Hatta yalan olmasın, çok sevindim.
That's why when John asked me to come onboard, I was so excited'cause I know he's doing a great thing here in the industry.
Bu yüzden John ona katılmamı istediğinde heyecanlandım çünkü sektörde harika bir iş çıkardığını biliyorum.
That's a surprise you may not want him to experience on his own. - [chuckles] - Yeah.
- Ona öyle bir sürpriz yaşatmak istemezsin.
She really cares that I don't have, like, a bad experience in the industry.
Sektörde kötü bir tecrübe yaşamamam için elinden geleni yapıyor.
I'll put it on eBay and, like, advertise that it comes with a video.
eBay'e koyup yanında videosu da var diye reklam yapacağım.
that all started with a big bang 89
that about sums it up 19
that again 44
that ain't happening 22
that asshole 33
that ain't gonna happen 38
that ain't it 24
that ain't true 31
that actually makes sense 16
that ain't funny 16
that about sums it up 19
that again 44
that ain't happening 22
that asshole 33
that ain't gonna happen 38
that ain't it 24
that ain't true 31
that actually makes sense 16
that ain't funny 16