The more traducir turco
75,770 traducción paralela
And the heavier the sleeper, the more melatonin.
Ve daha derin uykuda daha çok melatonin salgılanır.
The farther back I go, the more out of alignment it gets.
Geriye gittikçe uyum daha çok bozuluyor.
All the more to tease me?
Bana daha fazla takılmak için mi?
Not only will your pleas fall on deaf ears, he'll be all the more vicious with the sentencing.
Yalvarmalarına kulak tıkamakla kalmayacak ceza verirken de daha acımasız olacaktır. - Tanrı aşkına, Ross!
- The more to the story is, you have a history of ethical ambiguity, and that's what this requires.
Hikâyenin devamı şu ki ahlaki açıdan şüpheli bir geçmişin var bu iş de bunu gerektiriyor.
You know, the more I work on her case, the more I think she truly belongs here.
Davasında çalıştıkça gerçekten burada kalmayı hak ettiğini düşünüyorum.
I don't know, but the meaner she is, the more it turns me on.
Bilmiyorum ama kabalaştıkça daha da tahrik oluyorum. - Garip mi?
The longer we wait, the more suspicious he becomes.
Ne kadar çok beklersek o kadar çok şüphelenir.
When I grew up and learned the real explanation for the stars, they became even more amazing.
Büyüyüp de yıldızlar için gerçek açıklamayı öğrenince daha da ilginç bir hâl aldılar.
The mortality rate on Fosdick Ward is more than it should be, certainly when compared to the rest of the hospital.
Fosdick Koğuşundaki ölüm oranı hastanenin.. .. geri kalan koğuşlarına göre fazla olabilir.
I needed more people to lay at Powell's door, otherwise they could have brushed it under the carpet, as with Molly.
Powell'in kapısını daha çok insan çalmalıydı, Yoksa Molly gibi onu da halı altına süpüreceklerdi.
More radioactivity comes down the Thames from Oxford due to the hospitals than comes out of Bramford.
Tamamen. Oxford'daki hastanelerden Thames'a gelen radyoaktifler.. .. Bramford'dan daha fazladır.
If you'll forgive the presumption, you're a man, I think, more used to putting the concerns of others before himself.
Küstahlığımı hoşgörürsen. Sen başkalarının kaygılarını kendi kaygılarından önce düşünen bir adamsın.
Captain, can you tell us more about abdicating the mayorship?
Yüzbaşı, belediye başkanlığını bırakma konusunda biraz daha açıklama yapar mısınız?
I'll know more when I get the post-mortem interval.
Ölüm sonrası incelemeden sonra daha çok şey öğrenirim.
We'll know more when we get the bugs back.
Böcekleri alınca daha fazlasını öğreniriz.
Yeah, Diana could see more symbols on the clock than I could.
Evet, Diana benim görebildiğimden çom daha fazla sembol gördü.
Because when the body's overcompensating, the brain produces even more melatonin when it's not sleeping.
Çünkü beden, durumu normale döndürmek istediğinde, uyumadığında beyin daha fazla melatonin üretir
Made more lovely by you saying the word "morning."
"Günaydın" sözcüğünü söyleyerek daha hoşa oldu.
I feel the dawn of a crystalline new day in your voice, and your hair is more exuberant than ever.
Sesinde kristalimsi yeni bir günün şafağını hissediyorum, Ve saçların her zamankinden daha canlı.
One or more of these doctors is not telling us the whole truth.
Bu doktorlardan bir veya daha fazlası bize bütün gerçeği söylemiyor.
Listen, dementia in the Wesen community can be even more difficult than normal.
Dinle, Wesen toplumunda demans Normalden daha zor olabilir.
My dear, nothing would gratify me more than to have you beside me at the grand opening, but our priority now must be the welfare of the Warleggan heir.
Sevgilim, hiçbir şey beni, büyük açılışta yanımda olman kadar mutlu edemez fakat önceliğimiz Warleggan varisinin sağlığı olmalı.
A younger, more robust specimen would have better served the purpose.
Daha genç, daha gürbüz bir model amaca daha iyi hizmet ederdi.
The last thing we need is more discord between our two houses.
İhtiyacımız olan son şey, iki aile arasında daha fazla ihtilaf olması.
I said there'd soon be more pilgrims without the church than within!
Yakında kilisenin dışında, içinden çok cemaat olacağını söylemiştim.
No more than two riff-raff in the house at any one time.
Eve aynı anda, ayak takımından iki kişiden fazlasını alamam.
Tell'em no more, young Cap'n, lest they lose their appetite for the task!
Daha fazla şey söyleme genç Kaptan yoksa göreve olan isteklerini yitirecekler!
It is more than wise to avoid the faddlings of Dr Choake!
Dr. Choake'in kandırmacalarını önlemek akıllıca değil!
But if you ever wish for more, I'll comb the earth in search of them.
Ama eğer daha fazlasını isteseniz, onları aramak için dünyayı tarayacağım.
- More's the pity!
- Fazla yazık!
It'd mean the loss of more than 70 jobs.
70'den fazla iş kaybı demek.
If we take on more men to take out more ore, we flood the market.
Eğer daha fazla maden çıkarmaya daha çok adam atarsak, pazarı suya atarız.
The ore runs out more quickly.
Cevher daha hızlı tükenir.
Like if one of us takes more risk or does a lot more of the planning, that person should get a bigger cut. Yes.
- Mesela birimiz daha fazla risk alırsak ya da daha fazla plan yaparsak o kişi daha büyük pay alacak.
Less is more at this point, lowers the risk of misinterpretation.
Bu noktada, az ama öz yanlış yorumlama riskini azaltır.
Your competitors were gonna beat you to market while this pain-in-the-ass inspector demanded more checks.
Baş belası müfettiş daha fazla kontrol talep ederken rakipleriniz sizden önce pazara gireceklerdi.
We'll have to get back in the dinghy, then we go to the boat, then we get more bullets...
Sandala binip, yata gidip daha çok mermi alacağız.
You know, the only good thing about this experience has been watching you suffer more than me.
Yaşadığım bu deneyimin tek iyi tarafı senin benden daha çok acı çektiğini görmek oldu.
I did everything he said I did, and the reason I did it is because all I ever care about is for people to see me as more than I am.
Dediği her şeyi yaptım, ve bunu yapmamın sebebi insanların beni olduğumdan daha üstün görmelerini sağlamaktı. - Louis- -
It's about your dad... the man you love more than anyone in the entire world.
Babanla alakası var dünyada her şeyden çok sevdiğin adamla.
Now, I am sorry about your client's son, but the court was very clear, and there's nothing more that I can do.
Müvekkilinin oğlu için üzgünüm ama mahkeme kararı çok açık yapabileceğim başka bir şey yok.
Because a squeaky clean guy like you doesn't come to a guy like me unless he's got no choice, and you need me a hell of a lot more than I need you, so why don't you give me a call when you're ready to tell the truth.
Çünkü senin gibi dürüst bir adam başka çaresi kalmadığı sürece benim gibi birine gelmez benim sana ihtiyaç duymamdan çok senin bana ihtiyacın var, o yüzden gerçeği söylemeye hazır olunca beni ara.
I asked you here because nothing matters to me more than the truth.
Seni buraya çağırdım, çünkü benim için en önemli şey gerçek.
More importantly, you did the ballerina painting'cause you were trying to protect my feelings, because you love me.
Daha önemlisi benim için balerin tablosu yaptın, duygularımın incinmesini istemedin. Çünkü beni seviyorsun.
Yeah, I don't know what I love more about our morning hardboiled egg routine, the eggs or the routine.
Sabahları rafadan yumurta rutinimizin neresini daha çok seviyorum bilmiyorum. Yumurta kısmını mı, rutin olmasını mı?
Not one more point. What the fork?
Bir puan bile artmadı bu ne moktan bir iştir.
The human afterlife can be more fun.
Ahiret çok daha eğlenceli bir yer olabilir.
Actually, it's more about you, and why you even have the live feed to his cell.
Aslında daha çok seninle ilgili. Neden hücresini canlı yayınla izliyorsun?
There's one more week for the next scanning, right?
Sonraki tarama için bir hafta daha var, değil mi?
It's because we have no other option ls the heritage of this land more important than the land itself?
Başka seçeneğimiz yok. Bu ülkenin mirası ülkenin kendisinden daha mı önemli?
the more the merrier 116
the more i think about it 71
the more i thought about it 18
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
the more i think about it 71
the more i thought about it 18
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
more than anything else 28
more than you can imagine 30
more than enough 37
more than me 30
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
more than anything else 28
more than you can imagine 30
more than enough 37
more than me 30