More often than not traducir turco
147 traducción paralela
More often than not lately.
Son zamanlarda sık sık.
I imagine that, more often than not, he's successful.
Tahmin ediyorum, çoğu zaman da bunu başarıyor.
By the time he'd been persuaded to relent, so little was left of Warsaw that the supplies dropped fell more often than not into German hands.
Bunun için ikna edildiğindeyse, Varşova'da, yapılan yardımların Almanlardan ziyade Lehlerin eline geçebileceği çok az bir bölge kalmıştı.
Suspicions of marital infidelity are more often than not groundless. The disputes ensuing'are highly destructive.
Evlilikte aldatma şüpheleri çoğunlukla yersizdir, ama sonuçları yıkıcı olabilir.
But not more often than not.
Ama sık sık ve düzenli değil!
More often than not, I get the pummeling.
Çoğunlukla öğretmiyor, yumruklanıyorum.
The ancient Hawaiians often turned to the soothing rhizome of the ginger plant to ease the pain of profound confusion, which, more often than not, was sexual.
Eski Hawaii'liler genellikle zencefil otunun yatıştırıcı özelliğini kullanırlardı böylece kafa karışıklıklarından oluşan acıyı dindireceklerdi ki aslında bütün bunlar cinsel kaynaklıydı.
More often than not Are hotter than hot
Çoğunlukla... Sıcak mı sıcak...
Either we don't know what part of ourselves to give or more often than not, the part we have to give is not wanted.
Neden, hangi parçamızı vereceğimizi bilemememiz... Ya da daha çok, vermek istediğimiz parçamızın istenmemesidir.
More often than not are hotter than hot
Öyle sıcaktır, alev alevdir.
It's been my experience, more often than not... that a loser has more honor than a winner.
Bu bir tecrübedir, bir zavallının sözü... sürekli kazanan birinin sözünden değerlidir benim için.
What begins as a flirtation more often than not...
Bazen göz kayar gibi olur ama bir bakmışsın...
And, Babe, more often than not in this uncertain world, fortune favors the brave.
Babe, bu güvenilmez dünyada, şans, kahramanlara hiç olmadığı kadar çok gülümser.
I mean, sex at such a young age more often than not is a bad idea.
Yani o yasta sexi yasamak kötü bir fikir olmaktan daha fazlası.
More often than not, I get my heart broken.
Genelde kalbim kırılıyor.
Sometimes you get 30, sometimes it's 4 and... more often than not, it's just milk.
Bazen 30 olur, bazen 4 çoğu zaman da sadece süt koyuyorlar.
Mmm. Of course, more often than not... he can't find her external genitalia... through all that body armor... so dinner ends up being kind of a bust... from a biological perspective.
Mmm. tabii, çoğu zaman... dişinin kabuğunun altındaki... üreme organını bulamaz... bu tür beslenme şekline... biyolojik bir açıdan bakabiliriz.
And It was more often than not, frequented by roughnecks... and thugs.
Çoğunlukla kabadayıların ve haydutların uğrak yeriydi.
Well, more often than not, it tends to be somewhat abbreviated.
Genelde biraz kısa sürüyor.
00, 01 : 11 : 35 : 00, Those streets dark with something more than night 13, 01 : 11 : 39 : 00, were still more often than not located on studio back lots.
Gecenin doğal karanlığından daha farklı bir yöntemle karartılan sokaklar, hala film için özel hazırlanmış stüdyo ortamını ele vermektedir. Kara filmler genellikle kovalamacaların geçtiği kanal sahnelerini kullanarak ana caddeleri göstermektedir.
Because you know once Joey sets his mind on something more often than not, he's going to have sex with it.
Biliyorsun Joey bir şeye kafasını takarsa, bu cok sık olmasa da onunla sevisecektir.
OK, so I haven't had it every year, but I've had it more often than not.
Tamam, her yıl parti vermemiş olabilirim. Ama parti verdiğim yıllar daha fazla.
But more often than not, the answers we've been looking for have been inside us all along.
Fakat genelde, aradığımız cevaplar en baştan beri içimizdedir.
And, more often than not, you're gonna trade in the shot glass for a dozen Krispy Kremes and start pounding them away with both hands.
Ve, genellikle, bardakları kırmayı söyleyen terapilere gidiyorsunuz ve tüm o şeyleri iki elinizle itiyorsunuz.
And more often than not, bombers end up accidentally blowing themselves up, so the first suspects you always look for in the bombing case are the victims.
Ve sanıldığından çok kez bombacılar kendi bombalarının patlaması sonucu ölürler. Bombalama olaylarında şüphelenilecek ilk kişiler her zaman kurbanlardır...
But more often than not, this other dude here plays at that same machine... after Demby leaves, so I ran him through videoiq. Turns out... he was at the same craps table as Demby.
Ama her şeyden önce şu adam, Demby ayrıldıktan sonra aynı makinede oynuyor ve ben de bir yüz taraması yapınca ortaya çıktı ki Demby ile aynı craps masasındaymış.
Well, it varies.More often than not,
Şey, duruma göre değişir.
But more often than not, you have no idea just how close you've come to... bathroom?
Ama sıklıkla, ne kadar yaklaştığını anlamazsın bile. Lavabo mu?
The reality is, at the end of the day, More often than not, turned inside out and upside down.
Gerçek, günün sonunda, ters-yüz ve alt-üst bir sekilde karsimiza çikar.
Well, unfortunately, Pam, nowadays more often than not, you're right.
Maalesef Pam bugünlerde daha çok böyle oluyor. Haklısın.
As you know, bioroids are, more often than not, diplomats, emissaries and, like your friend Hitomi, ministers of political affairs.
Senin de iyi bildiğin gibi bioroidler genelde diplomat, elçilik gibi görevlerde bulunuyor, tıpkı Siyasi İlişkiler Bakanlığı'nda çalışan arkadaşın Hitomi gibi.
I'm sure there's a great deal of switching back and forth... but I think more often than not bears are tops.
Eminim büyük oranda bir fırça çekme olayı olur... ama bence çoğu kez ayılar aktif olur.
Given the circumstances, the age of the children, et cetera, more often than not, the judge leans towards the mother.
Durumlar, çocukların yaşları vs. göz önünde, bulundurulur ve çoğunlukla, hakim vekaleti anne tarafına verir.
More often than not, things that you've shared with me can be explained away by simple things, like squeaky houses or rattling pipes or you know, some normal thing that's going on that has people more freaked because they're under a high degree of stress.
Benimle paylaştığınız şeyler sık sık basit olaylarla açıklanabilir. Gıcırtılı evler ya da tıkırdayan borular ya da bildiğiniz gibi, bazı normal şeylerin olması insanları korkutabilir, çünkü yüksek derecede stres altındadırlar.
More often than not, each cycle since'69 corresponds with an attack orwith one of the letters, or an unsolved homicide.
69'dan beri ayın her evresinde ya bir saldırı olmuş ya mektup gönderilmiş ya da faili meçhul bir cinayet işlenmiş.
Well, unfortunately, Pam, nowadays more often than not, you're right.
Bu söylediğin ne yazık ki bu devir için geçerli Pam.
You know, there are some things I sure as hell will not miss about this place, like how more often than not, medical skills doesn't matter.
Bu hastanede hiç özlemeyeceğim şeyler de var, mesela, sıklıkla, tıbbi bilginin hiçbir anlam ifade etmemesi.
Sure, he likes to pretend that I win more than he does, but he walks away victorious more often than not.
Çoğunlukla ben kazanıyormuşum gibi davranıyor, ama genelde muzaffer bir şekilde ayrılan o oluyor.
More often than not, that's as far as we get.
Dahasıda var ama anlayabildiğimiz kadar bu.
More often than not they lose from what I understand.
Anladığım kadarıyla, çoğunlukla kaybeden onlar değil.
And after supper he'd come back to fetch the coat... and more often than not he'd come back with the dog as well.
Akşam yemeğinden sonra montu almaya ormana gider ve çoğu zaman köpekle geri dönerdi.
Well, you know, more often than not, the first person to report someone missing or murdered is usually guilty of the crime.
Sık olmasa da, birinin kayıp olduğunu ilk ihbar eden kişi genelde suçludur.
When they got tired of sitting, which was more often than not, they'd get up, go to the kitchen and eat some Oreos.
Oturmaktan sıkıldıklarında ; ki bu çok sık oluyordu, mutfağa gidip bisküvi alıyorlardı.
It catches us up more often than not.
Ayağımız takılıyor.
Not always, but more often than you think.
Her zaman değil ama tehmin ettiğinizden daha sık.
So... we simply ask a question and the subject responds, but often what is not said... is far more important than what is said.
Öyleyse... biz basit bir soru sorarız, hasta da cevaplar. Ama genelde söylenmeyenler... söylenenlerden çok daha önemlidir.
00, 00 : 18 : 54 : 13, More often than not, 13, 00 : 18 : 57 : 00, Los Angeles played some other city... 00, 00 : 19 : 00 : 00, Sinclair Lewis's Zenith in Babbitt... 00, 00 : 19 : 10 : 13, Chicago in The Public Enemy... 13, 00 : 19 : 14 : 00, " Say, you can let me off here.
Çoğu kez, Los Angeles başka şehirleri de oynadı... Sinclair Lewis'in Babbitt'indeki Zenith'i...
I mean, not that it's much better with my mother, who sees Lindsay much more often than I do.
Yani, annemle pek iyi olmuyor, ki o benim gördüğümden çok Lindsay'i görüyor.
The chicks are tapping not only more often but more enthusiastically than they did with the stick that only had one stripe on it.
Yavrular tek çizgili çubuktan çok daha tutkulu bir şekilde hareket ediyorlar.
The limb was saved more often than it was not. The life, too.
Kollar kesildiğinden daha fazla oranda kurtaldı.
MORE OFTEN THAN NOT, THEY'RE ATTRACTIVE, THEY'RE WELL-EDUCATED,
Genelde çekici ve iyi eğitimlidirler.
more often 24
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
more than you can imagine 30
more than enough 37
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than ever 118
more than you can imagine 30
more than enough 37
more than anything else 28
more than me 30
more than you'll ever know 22
more to the point 94
more than anything 252
more than likely 53
more than once 124
more time 37
more than that 286
more than anything in the world 53
more than me 30
more than you'll ever know 22
more to the point 94
more than anything 252
more than likely 53
more than once 124
more time 37
more than that 286
more than anything in the world 53